Telefonumun zil sesi korkudan titrememe sebep olmuştu. Tutulan boynumu ovalayıp etrafa göz gezdirdim ve son olanları anımsamaya çalıştım.
Hyunjin'in evine yağmurun dinmesini beklemek için gelmiştim ama görünüşe göre uykum yağmurdan daha ağır bastırmıştı. Etraf zifiri karanlıktı galiba gece yarısını geçmiştik.
Omuzumda hissettiğim Hyunjin'in başını düşürmemeye çalışarak cebimden telefonumu aldım ve aramayı cevapladım.
"Ne var Jisung?" Hyunjin'i uyandırmamak için fazla kısık sesli konuşuyordum. "Neredesin sen?"
"Hyunjindeyim yağmurun dinmesini beklerken uyuyakalmışım geliyorum şimdi."
"Neden yağmurun dinmesini Hyunjin'de bekliyorsun ki?" Fazlasıyla imalı çıkan sözüne kimse görmese de göz devirdim.
"Kes sesini Jisung."
"Tamam tamam. Minho orada mı?"
"Hayır Minho evde değil."
"Evde değil mi? Neyse ben öğrenirim şimdi görüşürüz."
Direkt olarak yüzüme kapatınca istemsizce kıkırdadım. Minho diyince akan sular duruyordu Jisung için. Bir an için Minho şu anda nerede sürtüyor diye düşünmedim değil.
Hyunjin'in başını omuzumdan alıp yavaşça yastığa koydum. Oda buram buram Hyunjin kokuyordu resmen. Ciğerlerimin onun kokusuyla dolduğunu hissediyordum. Evet bu iyi bir şeydi.
Şu an tek istediğim şey uyumaktı ama eve gitmek için sarf edeceğim efor aklıma geldikçe kendimi buraya zincirleyesim geliyordu.
Yataktan sürünerek inecektim ki Hyunjin'in elime dokunduğunu hissettim. Başımı ona çevirdiğimde uykulu gözlerle bana bakıyordu. "Nereye gidiyorsun?"
Boğuk ve fazlasıyla etkileyici çıkan sesini umursamamaya çalışarak konuştum. "Eve."
Elimi tamamen kavrayıp beni yatağa çekince çok uğraştırmadan başımı yastığa koydum ve sorgularcasına yüzüne baktım."Eve gitmeni istemiyorum. Burada kal. Benimle..."
"Senin isteklerini yerine getirmekte benim kazancım ne peki?"
Ellerini ilk önce yavaşça saçlarımda gezdirip ardından önüme düşen birkaç tutamı kulağımın arkasına attı. "hmm bilmem. Ne gibi bir kazanç istersin?"
Sesli bir şekilde oflayıp vücudumu Hyunjin'in tarafından aldım ve sırt üstü yatarak tavanı izlemeye başladım. Tabi karanlık yüzünden görebilseydim. Tavan bile gözükmüyordu karanlıktan. Pencereyi siyah bir perdeyle kapatmıştı ve gelebilecek bir sokak lambası ışığı bile içeriye giremiyordu.
"Ben eve gidiyorum Hyunjin iyi geceler sana." Daha kalkmaya çalışmadığım halde bir anda gövdesini benim gövdemin üzerine yerleştirdi ve kollarını belime sardı. "Hyunjin?"
Boynuma yerleştirdiği yüzü yüzünden nefesim hızlanmaya başlamıştı. Boynuma küçük ve ıslak öpücükler bırakmaya başladığındaysa gözlerimi kapatıp derin nefesler almaya çalıştım. Hyunjin'in güldüğünü hissedebiliyordum. Büyük ihtimalle beni etkilediğini hissetmek hoşuna gidiyordu.
Yavaşça boynumdan ayrılıp çene kemiğimin olduğu yeri öpmeye başladı. Tamamen istemsizce ona yer açmak için başımı kaldırmıştım. Tanrım kendime hakim olamıyordum eğer devam ederse gerçekten kötü şeyler olacaktı.
O bana dokundukça ben kendimden geçiyordum. Ben ben olmaktan çıkıyordum resmen. Karşımdaki kişiyi de kendimi de kontrol altında tutmak oldukça kolaydır benim için aslında ama karşımdaki kişi Hyunjin olunca her şey değişiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doctor | Hyunlix
Romance"Ağlarken öpüşmek gibi bizimkisi. Kalbini çok sızlatıyor ama çölün ortasında suya muhtaç olduğun kadar muhtaçsın o dudaklara."