Bölüm 2

263 37 3
                                    

Her insan hata yapardı elbette. Sadece bazıları şanslı olduğu için bedel ödemekten yırtardı. Sanırım şanslı olanlar da elbet karma yoluyla acıyı yine yaşarlardı. Peki ya hata yapanlar ve hataya uğrayanlar nasıl ayırt edilirdi. Kendinden tiksinenler hataya uğrayanlar mı, hata yapanlar mıydı? Peki ya hata yapanlar neden kötü sayılıyordu? Yani hepimiz mi kötüydük?
Hepimiz kötüydük elbette sadece bazılarımız kötülüğünü önceden gösterirken diğerleri başka insanlar yüzünden sonraya bırakıyordu...
∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
Silahın sesini duymamla gözlerim yerine ağzımı açmaya hazırlandım. Bağırmaya çalışınca da ağzımın kapatıldığını hissedip panik duygusunu hissettim. Her sorun başka bir sorunu açıyordu ve ben şu an aşırı acı çekmeye başlamıştım. Sağa doğru çekilince bile sesimi de gözümü de açamadım. Gözlerimi açtığımda ise durum az öncekinden de beter oldu ve her şey kırmızı renk ile bütünleşti. Adamdan litrelerce kan boşalmıştı. Az önce yanımda olan yabancı adam ağzımı kapatmıştı ve biz her şeyi uzaktan izleyen gözlemci bakış açısına sahiptik.

"Buralarda böyle şeyler normaldir ama bir kızın bir cinayeti görüp çığlık atması normal değildir. Sen bu kadar ölüme koşacak kadar cesur görünümlü aptal mısın?"
Ona öyle korkuyla bakıyordum ki dışarıdan gören birisi onun katil benim kurban olduğumu sanırdı. Peki ya nasıl bir kurban katil ilişkisi içinde olurduk?

Siyaha kaçan iri gözlere sahip bir kız, açık mavi renkli gözlere sahip bir erkek. Uzun siyah düz saçları olan bir kız ve koyu kumral saçları olan bir erkek, ortalama büyüklükte dudaklara sahip bir kız, normal dudak büyüklüğüne sahip bir erkek ve ikisininde mükemmel burunları var. Kız 170 boyunda erkek ise 185lerde. Mükemmel tablo bir sonraki adım nasıl olacak? İkisi de kanlar içinde yerde...

Arabamın dibinde olmamız adamın da benim de şanslı günümüzde olduğumuzu belli eden bir mesajdı. Sessizce arabaya binip binmesi için işaret ettim. Bindikten sonra ise ses çıkarmamız gerektiğini anlatan bir kaç hareket yaptım. Bir süre arabada sessizce kalıp adamların gitmesini bekledik. Az önce bir adam ölmüştü ama ben nasıl bu kadar sakin kaldığımı anlayamamıştım. Adamlar gittikten hemen sonra arabayı çalıştırıp o korkunç anılar oluşturan garajdan ayrıldık. Bir süre gergince eve doğru sürdüm. Hatta eve kadar geldim. Yanımdaki adamı ise tamamen unuttum. Transa mı geçmiştim. Yine?
"Bu kadar korkmana gerek yok büyük ihtimalle seni unutmuşlardır görmüş olsalar bile."
"Seni hiç bilmediğin bir yere getirdim, neden hiç konuşmadın?"
"Sana ve ne yaptığına güvendim çünkü."
"Sen kimsin, ruh hastası mısın az önce hayatımı kurtardın, kart çekmemi istedin. Bana zarar verebilirsin. Seni nasıl arabama aldım?"
Kendi monologum dışa yansıması tadımı daha da kaçırmıştı. Ne zaman rahatlamak istesem her daim bir şey oluyordu.
"Çünkü sen de bana güvendin. Çekim yasası. Kim olduğum ise önemli değil. Milano'da yaşayan fakir bir Türküm işte."
Sormam gereken 100 farklı soru tipi vardı ama ben şu an ölen adamın derdindeydim.
"Polisi aramalıyız. Ben asla bu görüntüyü silemem. Ben deliririm büyük ihtimalle. Hemen polisi arayalım en azından suçlular suçunun cezasını çeksin. Hatalarının bedelini ödesinler."
"Sana aptal olup olmadığını üstü kapalı bir şekilde sormuştum ya geri alıyorum. Sen aptal gibi değilsin. Gerçekten aptalsın. Eğer polisi ararsan onlar seni çok çabuk bulur. Polisler zaten zenginin yanında. Üstelik polisler iyi olsa bile çok geçmeden ölürler ve diğerleri sana ulaşıp seni de öldürür."
Ölüm... Ne kadar da soğuk bir kelime aynı babamın vücudu gibi.
"Olsun, doğruların yanında olup ölmek, yanlışların yanında olup kazanmaktan iyidir."
"Doktor gibi konuşuyorsun. Buraya doktorluk yapmaya mı geldin yoksa?"
Her ne kadar espri yapıyor gibi olsa da her kelimesi soğuktu. Kendi de soğuktu. Sadece çok konuşuyordu o kadar. Polisi aramamız gereken zamanda fikir istişaresi yapıyorduk ve bu çok trajikomikti. Arkaya doğru uzanıp çantamı aldım ve içinden telefonumu çıkarttım. Tam polisi aramak için ekrana dokunduğumda telefon elimden yere düştü. Çünkü bu karşımdaki ruh hastası bileğimi kavrayıp beni kendine çekmişti ve aşırı yakındık. Bileğimi kırmak için tek hamlemi bekliyordu ve asla bir ifadeye bürünmüyordu. Allah kahretsin ki canım çok yanıyordu. Keşke vurulan o olsaydı. Gözlerim doldu, burnum ve yüzüm kızardı. Dudaklarımın ise rengi koyulaştı. Çok acınası durumda olmalıyım. Gözlerimin dolması onun elini gevşetmesine sebep olmuştu ve geriye çekilmesini sağlamıştı. Acizliğim biter bitmez sinirlerim bozuldu ve dengesiz bir hâl aldım.

Son Hissiyat  ♣️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin