Bölüm 3

187 30 4
                                    

Tesadüf diye bir şey yoktu. Sadece önceden hazırlanmış gerçeklik vardı. Ve ben bu gerçeklikte büyük ihtimalle piyon olarak görülüp harcanacaktım...

∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
Saniyeler içinde ne yaşadığımı anlayamadan kendi nişanıma katıldığımı öğrenmiştim. Dün görmüş olduğum kişinin ise nişanlım olduğunu...

Ne yapacağımı bilemez şekilde tehdit edilince elini uzatan ne olduğu belirsiz adamın elini tutmak mecburiyetinde kaldım. Begüm ise benimle yaşadığı şoku daha fazla hissetmişti ve konuşamıyordu, hatta hareket bile edemiyordu. Az önce kaçtığım bahçeye ise el ele tutuşmuş bir çift olarak girmiştim. Yaşadığımız şey Begüm'ün içeri girmeden önce söylediği gibi korku filminde yaşanacak türden bir şeydi. İnsanlara karşı korkuyla bakmak istedim ama annemin canı benim korkumdan daha önemliydi ve bunu asla tehlikeye atmayacaktım. Önce bu karışık ortamdan kurtulup daha sonra nasıl bir yol izleyeceğimi düşünmeliydim. Yanıma doğru yaklaşan 60'lı yaşlarında modern giyinimli, açık mavi gözlere sahip adam bize doğru yaklaştı ve parıldayan gözlerle;
"Oğlumun bu hayattaki en büyük başarısı seninle evlenmek olabilir Ayza, artık benim iki oğlum iki kızım var. Sen en sevdiğim çocuğum bile olabilirsin artık. Başarıların bizim başarımız sayılır, sen Atahan gelini adayısın artık ve bu benim için bir onur."

Cevap vermeli miyim vermemeli miyim? Yine koskocaman bir seçenek felaketine düşmüştüm. Hayatım son 6 senedir tamamen seçenekleri barındıran bir düzyazı metni gibiydi. Keşke şu an bir şey beni kurtarsaydı ve ona hayranlığımı sunsaydım. Keşke o kişi Özgür olmasaydı.
"Biz artık Ayza ile biriz baba. Asla ayrılmayacak ve tek beden olacağız. Fikirlerimiz birbirimizi temsil edecek, gözlerimiz aynı şeyleri görecek vücudumuz aynı şeyleri hissedecek. Tek bir bedenin iki ayrı kalbe sahip olması gibi."
Babası olan adam gülümseyince ifadesizliğimi takınıp gülümsedim. Çünkü güçsüz görünmemeliydim. En azından olayı anlayana kadar...
∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
12 Aralık 2009
Evde her yeri dağıtmıştım ve o kadar ağlamıştım ki gözlerim kendi koyu rengini daha da koyulaştırıp kan kırmızısı rengiyle bütün hale getirmişti. Gözlerim kıpkırmızıydı. Ağlama sahnemi arkadaşlarımın yanında yapmanın ne kadar büyük bir hata olduğunu ise onlar gidince anlamıştım. Annemle yalnız kalınca Ahmet amcanın eve hızlıca dönmesi için dua etmeye başlamıştım. Şu an ağlamak yerine korkuyu besliyordum içimde. Annem önce sakince yanıma gelip oturmuş daha sonra da ayağa kalkıp yerdeki benin yüzünü tutarak kendine çevirip korkutucu halindeki öğütlerden vermeye başlamıştı.
"Hiç kimsenin ama hiç kimsenin yanında kendini aciz gösteremezsin. Sadece aptal küçük kızlar herkesin yanında ağlar. Eğer çok ağlamak istiyorsan kendini banyoya kapat ve asla duymacağım bir şekilde ağla yoksa canın çok yanar. İçim elvermesin daha sonra."
Kapıya doğru yürüdükten sonra duraksayıp arkasını döndü.
"Ha birde bu sadece ağlama için geçerli değil. Korkunu aşkını hiçbir duygunu karşındakine yoğun bir şekilde gösteremezsin. Kimin düşman kimin dost olduğunu sadece ilahi bakış açısına sahipsen anlarsın. Yani anlayamazsın duyguların sadece içindeki monologla saklanmalı."
Kapıyı sertçe örtünce aynanın karşısına geçip gözlerimi sildim.
"Duyguları belli etmek yok..."

∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
İnsanlar bahçeden yavaş yavaş ayrılırken tanımadığım bir çok kişiyle vedalaşmıştım. Daha sonra ise az önce Özgür'ün babası figüründeki ismin Ali olduğunu öğrenmiştim. Kendi kendime hiç yalnız kalmadığım için de olayları sorgulama vaktim olmamıştı. Anlaşılan şey şuydu ki herkes beni önceden tanıyordu ve nişan için çok uğraşılmıştı. Bu da olayı çok daha korkunç bir hale getiriyordu. Çünkü tanımadıkları bir kızın nişanına yardımcı olmuştu bir çok kişi ve emindim ki çoğu gerçeği bilmiyordu bile. Bahçedeki herkes dağılınca Özgür ile yalnız kaldık. Konuşmasını bekledim ama asla ses çıkartmadı. Hatta elini cebine atıp sigarasını çıkarttı ve yaktı. İçine çekip kafasını geriye atınca yine gözüm döndü ve elimle sigarasını tutup havuza doğru attım.
"Seni geri zekalı konuşsana bunları açıklasana. Niye hiç sesin çıkmıyor? Anlatsana olayı neden susuyorsun? Keşke seni şu an öldürebilsem. Beni dün takip ettin değil mi, kim olduğumu biliyorsun. Beni ne zamandır tanıyorsun? Ya cevap versene! Delirmek üzereyim."
Bana bir süre bakıp birde arkamdaki bir şeye odaklandı ve beni kendine çekip kafasını boynuma koydu. İğrenç yoğun sigara kokusu. Parfümü bile bastırmış. Saç parfümüm bu koku karşısında etkisiz kalacak ve saçım sigara kokacak. Kendimi geri çekmeye çalışınca iyice bastırdı. Ve boynumu öptü ve duraksadı.
Ali Bey bize yaklaşınca kendini geri çekti ve babasına konuşması için olanak sağladı.
"Sizi böyle mutlu görmek o kadar güzel ki çocuklar. Hep böyle mutlu olun."
"Olacağız zaten baba. Ayza'ya baksana benden daha hevesli."
Oyunu kendi lehime çevirmek için zihnimde bir fırsat yarattım ve gülümsedim.
"Kesinlikle öyleyim. Özgür ile yalnız kalmak istiyorum hatta. Evliliğimizin tarihini konuşmak için. Bu işin kısa sürmesini istiyorum. Bir an önce evlenip artık ortak yaşam kurmak adına..."
"O zaman ben sizi yalnız bırakayım ve eve geçeyim. Daha sonra irtibat kurarız."
Gözüm bir anlık Özgür'ün cebinin oraya gitti. Bir silah... Plan tekrar değişmişti.
∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
Özgür'ün babası gittikten sonra bir süre Özgür ile evde yalnız kalmayı bekledim. Allah'ım, Begüm'ü unutmuştum. O neredeydi? Onu biraz sonra işimi bitirince düşünecektim.
Sonunda Özgür ile yalnız kalınca ayağa kalktım ve anlatmayacak mı sordum ama asla dinlemedi sadece benimle birlikte ayağa kalktı. Yavaş yavaş üstüme geldi ve duvara yaslanmam için bir ortam sundu.
"Ne duymak istiyorsun?"
"Bana ne bilgi vermek istiyorsan."
"Sana hiçbir bilgi vermeyeceğim şu an."
"O zaman biraz eğlenmeliyiz."
diyince şaşkınlıkla bana baktı ve olayı anlamaya çalıştı. Elimi birden ceketinin içinden sırtına ulaştırınca asla konuşmayıp ne yaptığımı anlamaya çalıştı. Elimi sırtında dolaştırıp yavaş yavaş aşağı inince bir anlık gözünde ışıltı gördüm. Sadece elimi dolaştırmıştım. Nasıl olmuştu da böyle hızlı yükselebilmişti ki. Elimi tam onun haz alabileceği yerden gezdirince bir anlık gözü kapandı ve silahına ulaşıp ona silahını tuttum.
"Sana bilgi istediğimi söyledim. Başka bir şey istemiyorum."
"Başka bir şey istemiyor musun? Yani sadece bilgi mi?"
"Eve de gitmek istiyorum ama ondan önce bilgiye ihtiyacım var."
"Gidemezsin ki zaten."
Bir anlık inatçı damarım tuttu ve;
"Hayır giderim" diyip adım atmaya çalıştım ama o anında silahı elimden alıp beni yüzüm duvara gelecek şekilde itti.
"Silahına sahip çıkamıyorsun daha, nasıl oluyor da buradan sağ salim çıkmayı düşünüyorsun?"
"Bırak beni hemen yoksa çığlık atarım"
"İstersen at, zevkten attığını düşünürler."
"Seni pislik! Bırak sikmeyim belanı."
diyince aniden bıraktı ve yüzümü dönünce şaşkın yüzüyle karşılaştım.
"Sen küfür mü ettin?"
"Evet ettim hatta si..."
Ağzımı kapatınca midem bulandı. Acaba eli temiz miydi? Ağzımı silmeye başladım ve iğrenir şekilde ona baktım.
"Bana bir daha sakın benden izinsiz dokunma, bu yaptığın şey izinsiz olunca taciz oluyor. Bu bir suç ve sen her şeyin sahibi gibi davranamazsın. Ben senin malın değilim."
"Az önce özel yerlerime dokunurken izin aldın mı? Ha duymadım mı acaba."
"Aynı şeyler değil. Ben şu an bir esir durumundayım. Beni resmen alıkoydunuz ailecek. Tanımadığım kişiler az önce nişanımı kutladı ve sen bana bilgi vermeyeceğini söylüyorsun."
İkimizde sakin ruh halleriyle birlikte konuşuyorduk.
"Tamam haklısın, sana her şeyi anlatamam öncelikle bunu bil."
"Ya film mi çekiyorsun, ne yapıyorsun anlat işte. Böyle yaparak sana oluşabilecek olan güvenimin zeminini çatlatıyorsun."
"Seni Karan'dan kurtardım! Bana böyle mi teşekkür ediyorsun? Senin yüzünden ailecek başımıza iş açtık. O asla senin peşini bırakmaz. Ben her ne kadar engel olsam da."
Bu ne demekti anlamamıştım. Her şeye yeten zekam yine bir noktada tıkanmış beni yarı yolda bırakmıştı.
"Ne saçmalıyorsun? Karanla ne alakası var olayın? Başka söyleyecek yalan yokmuş gibi. Sapığım de, peşinden Fransa'ya geldim, büyük bir takipçiyim, röntgenciyim de! Karan kötü deme ama ona herkesten çok güvenirim."
"Madem öyle dün neden polisi arayıp cinayeti bildirdi?"
Bu söyledikleri yalan olmalı. Kendi yaptığı şeyleri Karan'a yıkmaya çalışıyor. Asla kanma.
"Dünkü cinayeti sen bildirdin. Bunu Karan'ın üstüne atmaya çalışma. Üstelik dün kumarhanede orada olduğuna göre beni takip etmişsin. Beni takip eden birine nasıl güveneyim?"

Son Hissiyat  ♣️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin