13 Haziran 2021
Alarmım çalınca tedirginlik dolu bir irkilmeye sıçradım. Saat 6.45'ti ve ben daha uyumadan alarm çalmıştı. Büyük bir moral bozukluğuyla alarmı kapatıp dosyalarımı düzelttim. Gün benim için hiç güzel başlamamıştı. Daha doğrusu gün başlamamıştı ki dünün devamı niteliğindeydi. Soğuk suyun beni kendime getirebileceğini düşünerek banyoya girdim.
Hiçbir şey değiştirmemişti soğuk su. Hala kendimde değildim. Acaba gece uykum gelmiş miydi? Dosyalarda bir hata yapmış olabilir miydim? Bıkkınlık dolu halimi göz ardı ederek kıyafet dolabımın önüne geldim. Bir süre bekledim yeni kıyafetlere ihtiyacım vardı. Zaten iki dolap dolusu yok muydu? Zaten şirkette giyimim kısıtlı olduğu için siyah eteğimin üstüne beyaz gömlek aldım. Yeteri kadar Fransa'da kaldığımı düşünüyor artık Türkiye'ye dönmek istediğimi hatırlatıyordum sürekli kendime. En azından kıyafet özgürlüğüm vardı. Makyaj aynamın önüne geçince şirket kurallarının önüne geçmeyen bir makyaj yaptım. Saçlarımı da iyice toplayınca aynaya baktım. Hiç hoş durmuyordum. Telefonum çalınca Begüm'ün aradığını gördüm. Mutlulukta telefonu açıp "Selam nasılsın?" Diye soru yönelttim Begüm'e.
"Kesinlikle iyiyim, hatta mükemmelim."
"Neden bu kadar mutlusun keşke bana da bulaşsa mutluluğun, burada her şey çok donuk."
"O zaman sana da bulaştırayım, yapmış olduğumuz proje uluslararası alanda ödül almaya hak kazandı. Bunun şirket olarak kutlamasını yapmak için seni Türkiye'ye davet edecekler. Hemen kabul et belki geldiğinde hep burada kalırsın. Bizim düzenleyeceğimiz kutlama yarın akşam 7-8 gibi başlar ondan sonra Karan Beyle konuşur burada kalmak istediğini söylersin."
Gözlerimi büyüterek Begüm'ü dinledim. Bundan nasıl haberim olmazdı,ben uzun süredir hangi alemdeydim? Önemi de yoktu zaten istediğim şeye ulaştıktan sonra geri kalanın ne önemi vardı ki.
"Ben aşırı mutlu oldum Begüm, hatta şu an ağlamak istiyorum. Uzun zamandır burada sanki harabe bir evde mahsur kalmış gibi hissediyordum."
"Ödülü sen alacaksın, buraya adım attığın an seni ben karşılamak istiyorum. Seni ne kadar özlediğimi asla anlayamazsın."
"Hahahaha ben de aynı şeyi hissettiğime göre anlayabilirim."
"O zaman yarına kadar eşyalarını topla geri kalanı Karan Bey aldırır."
Sanırım artık dolu dolu olmasa bile uykumu rahatça aldığım günlere dönebilirdim. Fransa'ya bir proje için gelmiş bir çok şirketle işbirliği sağlamaya çalışmıştık. Bunun için de ilk benim ismim yazılmıştı listeye. Her ne kadar ödül gibi gözüksede başta, sonradan ne kadar büyük bir sorunun üstümüze yıkıldığını anlamıştık.
" Tamam o halde şimdi işe gitmem gerek. Ondan hemen sonra eşyalarımı toplarım tahmini olarak uçak kaçta gelecek?"
"Size özel bir uçak olacağı için tahmini olarak 6'da burada olursunuz oradaki kuaföre gidip orada işlerini hallet buraya geldiğinde direkt olarak kutlama bölgesine gelirsiniz."
"Tamam öyle yaparım benim şimdi çıkmam lazım. Daha sonra yine konuşuruz, hatta yarın yüzyüze konuşuruz. Seni seviyorum."
"Ben de seni seviyorum."
Ayağa kalkıp cama doğru yaklaşınca dışarıya doğru göz atmaya başladım. Aslında Fransa gerçekten mükemmel bir yerdi. Sabah şehir erkenden uyanmış bir çok işyeri açılmış ve ışıklar yavaş yavaş kapanmaya yaptıkları işi gökyüzüne bırakmaya başlamışlardı. Bense sabahki bıkkınlığımı masadan kaldırıp boş kalan koltuklara heyecan ve mutluluğu oturtmuştum. Masanın üstündeki araba anahtarlarını alıp evden çıktım ve şirketin yine bana sağlamış olduğu arabama binip şirkete doğru yol aldım. Şirkete girmemle şirkette bir düğün havası aldım. Herkes nasıl bu kadar kısa bir sürede haberi alıp mutlu olmuşlardı. Sorun bende miydi, sorun ben miydim? Bana yaklaşan Karan Beyi görünce şaşkınlıkla doldum. Hani Karan Bey İstanbul'daydı?
"Hoş geldin. Ben de seni bekliyordum. Nasılsın?"
"Teşekkür ederim Karan Bey. Gayet iyiyim. Yarın olacak kutlama hakkında daha önce bilgi sahibi değildim. Bunun nedenini bilmek istiyorum takdir edersiniz ki."
"Nasıl değilim? İlk sana mesaj atıldı. İki gündür hiçbir şekilde haber vermedin. Sana ulaşamadık. Çok yorulduğun için ses çıkarmadık lakin gelip burada benimle nasıl böyle konuşursun?"
Ya Karan Bey paralel evrende takılıyordu ya da ben.
"Bana mesaj attınız evden çalışacağın iş diye. Ben iki gündür evden çıkmayıp bana attığınız proje ile uğraşıyorum!"
"Odama gel..."
Karan Bey ne zaman odasına çağırsa korkuyla gidilir, çoğu zaman azar işitilir hatta işten çıkartılırdı giden kişi. Acaba ben hangi seçenekte karar kılacaktım. Daha doğrusu Karan Bey hakkımda hangi seçeneği seçecekti?
Karan Bey'in odasına girdiğimde yoğun bir parfüm kokusuyla karşılaştım. Bu da bir anlık Karan Bey'i inceleme dürtüsü uyandırdı. Karan 40'lı yaşlarının başında olan esmer yeşil iri gözlere sahip işinde çok başarılı bir iş insanıydı. Kendisiyle 2016'da bir konferansta karşılaşmıştık, o zaman ki azmimi görmüş beni takımında görmek istediğini hayatım boyunca her şeyimi karşılayacağını bir nevi birbirimize çok yakın olacağımızı söylemişti. Öyle de olmuştu. Abi kardeş gibiydik.
"Bana iki gün önce attığın mesajda şirkete gelen yeni projeleri incelemem gerektiğini, yeni beyinler için herkes hakkında birer metin yazmam gerektiğini yazan bir mail attın. Bunun üstüne hiç uyumayıp tüm iki günümü sana ayırdım. Hatta seni iki kez aradım sorun yaşadığım için ama sen asla telefonunu açmadın. Şu gözlerime bak, ne haldeler. Hiç uyumadım ya hiç uyumadım. Sanki beynim berbat halde. Artık çalışmıyor..."
Konuşmanın sonunu üzgün halimle bitirince gözünde aniden bir şefkat oluştu.
"Özür dilerim bu kadar yorulduğun için ama seni ben yormadım."
Sanki zihnimde yüzlerce bulut yoğuşma haline girmiş de yağmur yağdırıyordu. Allah'ım buradaki olayı anlayacak kadar bir kapasitem yoktu. Yardıma ihtiyacım vardı. Karan yanıma gelip beni koltuğa oturtunca hiç itaatsizlik yapmadım. Kendi de eğildi ve saçımı kulağımın arkasına aldı.
"Telefonunu verebilir misin?"
Üzüntü içerisinde telefonumu verince birden benimde içime kurt düştü.
∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
"Bu mesajı sana başka birisi yollamış ismim üzerinden. Kim yollayabilir tam olarak saptayamıyorum. Bunu kimin attığını ancak yine sen bulabilirsin."
"Tamam bulunca sana haber veririm."
Yine benim yaşadığım şeyin sorumlusunu bulmak bana düşmüştü. Üstelik hiç uyumamıştım, açtım ve sinirliydim. Karan da bunu farketmiş olacak ki.
"Eve kadar yorulma benim evime çık orada uyursun daha sonra halledersin işleri, bu halde olmana gönlüm razı değil. Üstelik merak etme bu kişi eğer bizden birisi çıkarsa, asla bu işin altından çıkamayacak."
Kalkarken başımı öpünce bir an babamı anımsadım ve mutlu oldum. O da bunu fark edip gülümsedi ve ev anahtarlarını bana uzattı. Onun ardına hemen ben de ayağa kalkıp odadan çıktım. Dışarıda bir kaç meraklı göz bana bakınca rahatsız oldum. Odaya girince gerginliğim nasıl oldu da yok oldu? Şirketin asansörüne binince kafamı asansör aynasına yasladım. Şurada bile uyuyabilirdim. Asansör açılınca büyük uzun bir hol ve Karan'ın şirket içi evi karşıladı beni. O da buraya mahkum eden ya da edilenlerden birisiydi. Aslında ikisiydi, seni mahkum etmişti ama kendi de gelmişti. Odaya doğru yürürken aklımda bir kaç saçma anı canlandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Hissiyat ♣️
Roman d'amourİçinde bulundukları oda bir çok şeyi ele veriyordu.İkisi de birbirini tanımıyor ama tanımaya çalışıyordu.Kız karşıdaki kişinin ölmesine o kadar odaklanmıştı ki elinde olan dövmeye bakmadı. Oysa baksa filmin sonunu değiştirebilecek güce sahip olacakt...