Kahverengi çok lüks bir arabanın içinde arka koltukta oturan 27 yaşındaki Ayza kafasını geriye koydu ve bu sefer arabayı kendisinin değil başkasının kullandığını gördü. Arabayı süren kişiye baktı çok uzun süre ama adam maskeliydi.
"Nereye gidiyoruz?"
Adam arkasına doğru dönüp baktı ve sonra tekrar yolculuğa devam etti. Telefonla birisini aradı ve;
"Sanırım çok geç kaldık, ölecek."
Ayza kendisi hakkında mi konuşuluyor anlamaya çalıştı ve biraz ileri çıkmak istedi lakin yapamadan acıyla duraksadı. İlk kez üstüne bakmıştı ve gördüğü şey karşısında şoka uğradı. Kalbinin hemen yanında siyah bir şey oluşmuş tüm vücuduna doğru yayılıyordu.
"Bana ne oluyor!" diye bağırdı.
Adam ilk kez onunla konuşmaya başladı.
"Her insan hata yapar ama sadece bazıları bedel öder."
Bu ne demekti? Ayza ölmek istemiyordu. Ayza'nın içinde sadece aşk vardı. Ölmesi adil olmazdı.
"Sana defalarca kez söyledim. Ona neden güvendin? Her şeyin suçlusu o dedim. Her fısıltıya boyun eğersen kimse seni dinlemez dedim. Aynaya bakarsan her şeyi anlarsın." Ayza aynaya baktı ve gözlerinin altının morardığını dudaklarının gözlerinin altına uyumlu olmak için mor renge büründüğünü gördü. En son o siyah sıvının ağzından aktığını o sıvının ise kan olduğunu gördü.
Ayza'nın zihninde bir şarkı çalmaya başladı. Melodisi onu başka bir rüyaya getirmişti. Bir stadın tam ortasında yatıyordu. Gökyüzü aşırı parlaktı ve onu engelleyen tek şey camdı. Cam onu gökyüzünden koruyordu sanki. Kafasını hareket ettirmeye çalışınca ölmeye yakın olduğunu fark etti. Daha sonra yavaş yavaş bacağının çürümeye başlayıp tüm vücudunun eşlik etmeye başladığını görünce çaresizliğe büründü. Ölüyordu ama kimse yardım etmiyordu. Belki de kimse onu oradan kurtarmayacak ve yere karışacaktı. Üstünde oyun oynanacaktı. Ona layık bir cenaze bile olmayacaktı. Gözünden yaş aktığını hissetti sadece bir damla. O sırada ileriden ona doğru parlak bir şey yaklaşmaya başladı. Hareketsizce onun kendisine yaklaşmasını izledi. Parlak şey ona yaklaşınca bir erkek vücudu olduğunu anladı.
"Ölüyorum. Beni bu durumdan kurtaramazsın. En azından lütfen ölümüm güzel olsun. Lütfen burada yere karışmama izin verme. Beni buradan canlı ya da cansız bir şekilde götür."
Sona doğru kelimelerin fısıltıya dönüştüğünü fark etti. Ölüm o kadar yakındı. Bir süre adam onu izleyince aklına dank eden soruyu sordu.
"Yoksa sen ölüm meleği misin? Beni öldürmeye mi geldin?"
Adamın kahkahası o kadar şiddetliydi ki gökgürültüsü andırdı. Yere doğru eğildi ve elini Ayza'nın kalbine bastırdı.
"Buradaki oluşan her şey benim yüzümden elbette ama korkma iyileşmesi de benim elimde olacak. Ben buraya iyileştirmeye geldim. Öldürmeye değil."
Elini Ayza'nın vücudunda dolaştırdı bir süre.
Ayza'nın tüm vücudu çürüme eyleminin zıttını yapmaya başladı. Vücut kendisini iyileştirdi ve Ayza'ya kafasını kaldırması adına kutsal bir güç verdi. Ayza kafasını kaldırınca ayağında siyah bir ayakkabı gördü ve üstünde onun vücuduna göre dikilmiş beyaz bir elbise. Vücudu neden bu kadar güzel duruyordu? Adama doğru yakından bakma fırsatı bulan Ayza adamın yüzünü incelemek istedi ama gözleri acıdı yüzünü asla net göremiyordu. Sağ kolunda bir hareketlenme olunca sağ koluna döndü gözü aniden. Kolunun içinde hareket eden metalik bir şey vardı sanki ve canını yakıyordu. Daha sonra adam kolunu tutunca canının yanması yüz kat daha arttı.
"Bu kolundaki bizi birbirimize bağlayan şey. Eğer ölürsen ben de ölürüm, ama ben ölürsem sen ölmezsin. Çünkü ben sana aidim. Karnındaki ise ikimize..."
Ayza koluna tekrar bakınca az önceki görüntünün tam zıttını gördü ve gözleri büyüdü çünkü sağ kolu tamamen çürümüştü ve üstünde böcekler vardı...∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
Küçük Ayza çığlık atarak uyandı ve odadan kaçma isteğiyle içi dolup taştı. İsteğini yerine getirip merdivene doğru koştu ve hızını ayarlayamadığı için merdivenden düştü. Öyle hızlı düştü ki tüm vücudu hem morluklara zemin hazırlayan ağrıyla hemde kanla doldu. Bir an kafasını kaldırınca ona doğru birisinin yürüdüğünü gördü ve delirmişçesine çığlık atmaya başladı. Bu silüet sadece ışık yanana kadar ona doğru yaklaştı. Daha sonra ise hemen kayboldu. Annesi ve babası yanına gelmişti ve şok içinde kalmışlardı. Ayza çığlığı kesmeyerek;
"Beni almaya geldiler!" diye bağırıyordu. Annesi ne yapacağını bilemeden kızının yanina gitmek istedi ama Ayza bunu çığlıkla engelledi.
Bu çığlık o kadar zaman dilimini uzun tuttu ki annesi ona iğne yapmak zorunda kaldı. Ayza ise uyudu...
Küçük Ayza uyanınca başında annesini ve babasını korku dolu gözlerle görünce kendisi de korktu.
"Ben bir rüya gördüm anne. Öldüğümü gördüm. Sen bana rüyalar gerçek olur demiştin. Öleceğim."
Diye yakarış içine girince annesi onu sakinleştirmek adına;
"Sadece güzel rüyalar gerçekleşir. Kötü rüyalar beynin bize oynadığı oyunlardır. Kötü rüyalar asla gerçekleşmezler. Sadece gerçekmiş gibi hissettirirler."
Küçük Ayza yatışır gibi oldu ve,
"Sizle yatabilir miyim bugün?"diye sorunca babası onu birden kucağına aldı ve;
"Çekilin prenses Ayza ve koruyucusu tüm kötülüklere karşı güçlü bir şekilde geliyor."dedi Ayza ise kahkahalara boğulup daha yatağa inmeden babasının kucağında tekrar uykuya daldı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Hissiyat ♣️
Romanceİçinde bulundukları oda bir çok şeyi ele veriyordu.İkisi de birbirini tanımıyor ama tanımaya çalışıyordu.Kız karşıdaki kişinin ölmesine o kadar odaklanmıştı ki elinde olan dövmeye bakmadı. Oysa baksa filmin sonunu değiştirebilecek güce sahip olacakt...