İnsanlar çok değişirler, hele ki büyük bir travma yaşarlarsa...
Konferans töreni için uyanmayan Sıla'yı uyandırmak adına üstüne çıkıp üstüne yattım. Kolunu ısırdım ve saçları ile oynadım. Buna rağmen uyanmayınca da kalkıp üstüne soğuk su dökmek için lavaboya gittim ve su aldım ama telefonum çalınca bu hayali gerçekleştiremeden yarıda bıraktım. Arayan babamdı aşırı sevinçle dolup telefonu açtım.
"Babaaa nasılsın uyuyorsun diye aramadım. Bugün konferansım var. Ne kadar mutlu olduğumu tahmin etsene."
"Hmm tamam. O kadar mutlusun ki mutlu olmak için çikolataya ihtiyaç duymadın ve Sıla'yı uyandırıp onunla sohbet etmek istiyorsun."
"Ayy evet evet tam olarak öyle yapıyorum. Sen olsaydın sana da kahve yapıp sağlık projelerimi gösterirdim."
"Benim için kendi üniversiteni boşlama. Zaten benim yüzümden tıp okumaya başladın. Sen yazılımcısın benim yüzümden hiç sosyal hayatın bile yok..."
"Sen benim hayatımsın baba. Sosyal hayata gerek yok hem ben yorulmuyorum böyle bak bana çok iyiyim. Mükemmelim hatta şimdi de konferans için heyecanlanıyorum umarım dikkat çekerim de beni de alırlar gruba."
"Seni almamaları imkansız. Çünkü beyinsiz bir vücut doğru olarak yaşayamaz. Ben sana hep güveniyorum. Yanında olmasam bile."
Gözlerim dolunca gözümün yaşını silip duygusallığa son vermek istedim.
"O zaman ben seni konferanstan sonra ararım baba öptüm."
Telefonu kapattıktan sonra Sıla'nın kalkıp kahve yaptığını gördüm ve sinirlendim.
"Önce kahvaltı sonra çay içilir manyak mısın hiç sağlıklı değil."
"Sana da günaydın sabah sabah beynimi dağıtarak uyandırdığın için teşekkür ederim. Sigara kahve molama karışmaktan vazgeçersen sevinirim. Yoksa bardakla kafanı ezeceğim."
"Umarım bugün güzel geçer. Babamı daha da gururlandırmak istiyorum." Sıla şefkat dolu bakışları ile yanıma gelip eğildi ve bana sarıldı.
"Eğer çocuğum olsaydın seninle o kadar çok gurur duyardım ki herkes sana hayran kalırdı."
"Gerçekten mi?"
"Kesinlikle. Bugün seni hiç tanımadığın ama deli zengin olan birisiyle tanıştıracağım. İnşallah sana istediğin her şeyi verir."
"Ayy burs gibi mi yani?"
"Sadece burs değil daha fazlasını da verir."
Bana bakıp göz kırpınca utandım ve güldüm."Sana versin sen daha profesyonelsin daha mutlu da edersin adamı."
"Dediğini Barış duymasın daha sonra ağzıma eder ben de sana sararım ayrılırsam."
"Onur duyabilir yani öyle mi? Arjantin faresi. Kalk ve kahvaltı hazırla bana."
Gülerek el hareketi yapınca elini tutup ısırmaya çalıştım.
"Sen vampir nine misin neden sürekli ısırmaya çalışıyorsun?"
"Ya kalk Sıla vurucam popona bir tane şimdi."
Gülerek kalkınca ben de güldüm ve mutfağa yönelip bana hazırlaması düşen kahvaltı yüzünden buzdolabını açtım ama çok geçmeden Sıla gelip enseme şaplak attı ve güldü.
"Sizin grupla kahvaltı yapacakmışız bugün seni aradılar ben açtım kendimi de zorla davet ettirdim. Kahvaltı derdinden kurtuldun. Hadi yine iyisin."
"Ama konferans?"
"Konferansa daha 7 saat var bizi erkenden uyandırdığın için..."
"Ayy gideyim de hemen üstümü giyineyim."
"Seni Onur alacakmış. Ben kendim gideceğim o yüzden."
"Saçmalama bizle gel. Öyle yorulmanı falan istemiyorum."
"Çocuğun sana sürprizi varmış."
" O zaman benim arabamı al bari."
"Anahtarları aldım bile merak etme."
Gülümseyerek odama döndüm ve dolabıma bakmaya başladım. Çok kıyafetim yoktu ama önemli değildi sonuçta hep birlikteydik bir bütündük ve sağlıklıydık. Önemli olan da bu değil miydi?
Üstüme kısa taytımı giyip üstüne bol bir bluz aldım. Yüzüme ise makyaj yapmadım çünkü öğlen zaten makyaj yapılacaktı üst üste iki makyaj fikri çok cazip gelmemişti. En son hazır olunca kafamı duvara yaslayıp Onur'un aramasını beklemeye başladım.∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
Onur yol boyunca asla konuşmamıştı üstelik konusturmamıştı da. Ben her ne kadar meraklıysam o da o kadar meraksızdı. Sürprizi hazırlayan kişi neden meraklı olurdu ki? Beni yüksek bir tepeye getirince içimde garip bir duygu oluştu. Güvensizlik. Gözlerimi kapatmamı da isteyince duygu mutasyona uğrayarak korku halini aldı. Yine de dediğini yapıp gözlerimi kapattım ve arabadan indim. Biraz yürüdükten sonra elimi bir demirin üstüne koydu ve arkamdan saçlarımı kaldırıp boynumu öptü. Daha sonrasında ise boynuma soğukluk eklendi. Bu bir kolyeydi. Dudağı kulağıma değince de ürperdim ve o da fısıldamaya başladı.
"İyi ki doğdun. Daha nice ten ve ruhlarımızın birleşmesine..."
Bugün benim doğum günümdü... Nasıl olmuştu da unutmuştum? Arkamı ona dönüp dudaklarına yapıştım. Gerçekten yapıştım...
∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
İlk doğum günü kutlamasını yapan Onur'u ne kadar sevdiğimi kendime anlatamıyordum. Seven güvensizlik hisseder mi? Onurla birlikte kafeye gelince kafede bir gürültü oluştu. Herkes doğum günümü kutlamaya başladı. Herkese sarılıp ağladım, aşırı mutlu oldum ve herkese büyük bir minnet duydum. Onlar mükemmel arkadaşlardı. Su da gelip elime bir kutu tutuşturunca kendimi iyice mükemmel hissettim.
"Bu çok güzel bir duygu teşekkür ederim."
Su bana dönüp iyice sarıldı. Daha sonra ise Zilan geldi. O da hediyesini verdi, ve sarıldı. Bu grup asla dağılmamalıydı.
∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
Kahvaltımızı bitirip saat ayarlaması yaptık. Biraz sohbet etmek için vaktimiz vardı ve Barış saçma sapan bir konu başlatarak dikkati üstüne çekti.
"Size çok garip bir şey anlatacağım. İnsanların kendi cellatlarını tanıyabildiğini biliyor muydunuz?"
Şaşkınlıkla döndüm.
"Ne salakça bir şey."
"Lafımı kesme. İnsan beyni kendisini öldürecek kişiyi tanımlayabilirmiş, öncelikle kalp atışı hızlanırmış. Daha sonra ise kan dolaşımını duymaya başlamışsın, seslere takıntılı hale gelirmişsiniz. Göz bebeklerini büyür, dudaklarınız kururmuş. Elleriniz soğumaya başlar, beyniniz anlama yetisini geçici felç ile kaybedermiş. Üstelik bu kişi ruh eşinizin ta kendisi imiş."
İlayda korkuyla döndü.
"Bu çok korkunç."
Ben Onur'a döndüm o da bana döndü.
"Ellerini ver, tutmak istiyorum."
Dedim Onur'a korkuyla. Onur'un ellerini tuttum ve hiçbir şey hissetmedim. İlayda ise buna gülüp konuşmaya devam etti.
"Ahhaha bu sefer tutmadı ama kabul ediyorum iyi numaraydı."
Barış ise sinirlenip;
"Bu bir numara değil. Gerçekten öyle oluyor. Umarım bir gün yaşamazsınız."
Evet umarım bir gün yaşamazlardı. Onlar adına korkmuştum çünkü Onur benim ruh eşimdi ve tertemizdi... TERTEMİZ...∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
Sonunda konferansın yapılacağa yere gelip etrafı incelemeye başladık. Ben yine çok uygun giyindiğimi düşünürken Sıla yanıma geldi."Çok güzelsin artık düşünme."
Pudra kısa bir elbise, yarı topuz düz bir saç ve abartısız bir makyaj. Evet kulağa hoş geliyordu. Peki ya göze?
Koltuklarda yerimizi alınca insanların da yavaş yavaş koltuklara oturmaya başladığını gördük. İkimizde arkamıza yaslanıp heyecanla başlamasını bekledik."Şimdi buradaki insanlar aşırı zengin değil mi?"
"Hayır zengin olanları biz görmüyoruz. Biz zengin olanların görevlendirdiği kişileri görüyoruz. Zenginler arkadan bizi izleyecek."
"Olsun önemli olan bizi ayırt etmeleri. Böylece istediğimiz her türlü bursu yakalarız. Sonra yurt dışı hayallerimizi gerçekleştirme vakti."
"Sana hâlâ doğum günü hediyeni vermedim. En çok benimkini seveceksin."
"Ya ipucu versene en azından çok merak ediyorum. Lütfen..."
"Sus ve sıranın sana gelmesini bekle. Konuşman çok güzel olmalı. Çok yanlış yapma olur mu? Sana çok güveniyorum."
Cümlesini bitirdiğinde sürprizin ne olduğunu düşünmekten konuşmayı şaşırır mıydım bilmiyordum ama şaşırmam asla iyi olmazdı. Belirli bir süre insanlar çıkıp projelerini sundular ve ben her şeylerini detaylıca inceledim. Hata yapma oranım gittikçe düşüyordu. Çünkü konuşma tarzlarındaki hataları görüp insanların yüzünü ekşitmelerine göre kendi hatalarımı bulup düzeltiyordum. İsmim söylenince ise kalbim yerinden çıkacak gibi oldu ve birden kızarmaya başladım. Sıla ise beni görüp elini omzuma koydu.
"Sen en iyisisin. Bunu unutma ve sahneye çık."∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
Konuşmam bittiğinde üstümden çok büyük bir yük kalkmıştı. Dışarı çıkınca ve babamı görünce ise gökyüzünde özgür bırakılmış bir bulup gibiydim. Koşarak babama sarıldım.
"Baba burada ne işin var,neden buraya kadar yoruldun?"
"Doğum gününü uzaktan kutlamak istemedim. Sen üst üste gelen olumlu haberlere bayılırsın diye de buraya geldim."
Bana minik bir kutu uzatınca şaşkınlıkla kutuyu açtım. Mükemmel bir müzik kutusu...
"Bu aldığım en güzel hediye baba. Gerçekten aşırı mutlu oldum."
Babama tekrar sarıldım ama onun telefonu çaldı. Telefona bakınca ise yüzünü gerginlik kiraladı.
"Benim şimdi gitmem gerek. Daha sonra tekrar teşekkür edersin."
Babama ne olduğunu bile soramadım çünkü Sıla gelmişti ve kolumdan çekiştiriyordu.
"Sana sürprizimi sabah söylemiştim ama unuttun ve tekrar sürprizin ne olduğunu sordun. Seni birisi ile tanıştıracağımı söylemiştim. O burada seni bekliyor."
Çok fazla heyecanlandım ve Sıla'nın peşine takıldım. Bir sürü koruma ile bekleyen genç bir adamı görmeyi ise asla beklememiştim. Korumalara işaret yapınca korumalar ve Nisa birden bizden uzaklaşmaya başladı. Protokolün ve görgü kurallarının verdiği kurallara göre önce kadın el uzatmalı ilkesine dayanarak elimi uzattım.
"Ben Ayza Karaca, benimle tanışmak istediğiniz için onur duydum."
Elini uzattı ve elimi sıktı...Tüm bedenim aniden kasılmaya başlamıştı. Kalbim o kadar hızlı atmaya başlamıştı ki sesini duymaya başlamıştım. Göz bebeklerimin korkuyla büyümeye başladığını fark ettim, dudaklarım ise kupkuru olmuştu. Ellerimdeki damarlar kan dolaşımının elime varmasını engellediği için elim buz gibiydi. Saç derim ise çekilmiş bir saçtan sonraki acıyı yaşıyordu. Bir anlık etrafımdaki herkesin sesleri bağırış gibi yüksek geldi. Sıla'nın gülümsemesi ise kulak tırmalayan türden bir sesti. Adamın da göz bebekleri büyümüştü. Burun damarlarımın bile kuruduğunu ve kanamaya başlayacağını hissettim. Midem ise bulantıyla sarsılmaya başladı. Ölümün son 7 dakikasında mıydım bilmiyordum ama adamın sesi gelene kadar tüm vücudum aynı anda çalışmaya başlamıştı. Beynim ise geriden gelmekle yetinmişti.
"Ben Özgür Atahan tanıştığıma memnun oldum..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Hissiyat ♣️
Romanceİçinde bulundukları oda bir çok şeyi ele veriyordu.İkisi de birbirini tanımıyor ama tanımaya çalışıyordu.Kız karşıdaki kişinin ölmesine o kadar odaklanmıştı ki elinde olan dövmeye bakmadı. Oysa baksa filmin sonunu değiştirebilecek güce sahip olacakt...