Bölüm 8

149 16 3
                                    

İçimdeki panik duygusu yine beni erkenden uyandırmıştı.
Saat 4.57'ydi, ben 5.15ten önce uyanmazdım ki.
Daha çalmamış olan alarmımı kapatarak ayaklandım ve lavaboya gittim.
Aynanın karşısına geçip gülümsedim.
"Bugün nasılsın Ayza?"
"İyiyim Ayza sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim."
Aloo,Ayza deliriyor musun yoksa?
Duşakabine girmeden önce kıyafetlerimi çıkarttım ve sonrasında suyu açtım. Duşakabine girdikten sonra ise olanları düşünmek için amigdalamı çalıştırdım.
Her şey fazlasıylaydı zaten ileride birde Özgür'ün sevdiği kadın çıkarsa kesinlikle zararıma olurdu.
Ölü birisi nasıl gelirdi ki?
Benimle bu kadar çok oyun oynayan Özgür'e karşı kısa süreli bir nefret duydum.
Acaba Özgür'e yaklaşsam anlatır mıydı?
Tek sorun bu değildi ki. Birde Özgür'ün abisi vardı. Beni sürekli takip eden abisi...
Acaba hiç karşılamış mıydık?
Özgür madem sevdiği varsa benimle nasıl nişanlıydı?
Allah'ım soru kapasitem zaten doluydu ek olarak yeni depolama alanı alsam olmaz mıydı?
Gidip Özgür'e sorsana Ayza.
Kafamı duvara yasladım. Duştan hemen sonra Özgür'ün yanına gidip merak ettiklerimi sormalıydım. Merak süremi de ancak kısa bir duş ile azaltabilirdim.
∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
Duştan çıktıktan sonra dolabımı açtım ve yazlık elbiselerime göz attım.
Hepsi çok fazla güzeldi.
Lila tonlarının ağırlıkta olduğu elbisemi aldıktan aynanın önüne geçtim ve üstüme tuttum.
İdare eder duruyordum ve bu bana yeterliydi.
Elbisemi giydikten sonra yine elbisemle uyumlu olsun diye soft bir makyaj yaptım.
Zaten buğday tenli olduğum için çok fazla makyaj seçeneği yok gibiydi. Cok fazla mı kusrum vardı?
Odamın yavaştan aydınlanmaya başlamasını daha yakından takip etmek adına ise manzarası çok güzel olan camıma yaklaştım ve camı açıp derin bir nefes aldım.
"Bugün her şey çok güzel olacak Ayza. Sadece kendine güven."
Camımı kendime verdiğim güzel öğütten sonra kapattım koridora çıktım. Bir kat aşağı indikten sonra ise bu sefer odaları karıştırmamaya özen göstererek Özgür'ün odasının kapısını yavaşça açtım.
Hâlâ uyuyordu.
Belki saçma olacaktı ama sabah sabah kafam yerinde çok fazla olmadığı için Özgür'ü kendim uyandırayım diye ayak ucumda yürümeye başladım ve yatağın yanına doğru yine aynı yürüme tarzıyla yaklaştım. Şifonyerinin üstündeki suyu görünce ise gülümsedim.
Çok duygusuz olan Özgür yüzüne su yediğinde hangi duyguyu gösterirdi acaba?
Bardağı elime aldıktan sonra tam kafasına döküyordum ki Özgür konuştu.
"Ayza onu dökersen yemin ederim ki on kat daha büyük bir şey yaparım."
Bulunduğum konumda dikleştim ve kaşlarımı çattım.
"Sen beni tehdit mi ediyorsun?"
Cevap vermeye tenezzül etmeyince  kaşlarım daha da çatık hale geldi ve bardağı bırakıp sürahiyi aldım.
Daha sonra da Özgür'ün kafasından aşağıya doğru döktüm.
BUNA KARŞILIK OLARAK ÖZGÜR GÖZÜNÜ BİLE AÇMADI.
Bu ise beni çok korkuttu. Galiba beni mahvedecekti.
"Özgür bir şey soracağım. Abin kim?"
Özgür yine kapalı olan gözleriyle:
"Ayza dışarı çık."
Ben de kesinlikle bir sıkıntı vardı. Çünkü çıkmak istemiyordum.
"Ben çok şey merak ediyorum. Hadi cevapla."
Derin bir nefes verdikten sonra ise yine konuştu.
"Ayza dışarı çık."
Bu tepkisiz halinden güç alarak dizimi yatağına koydum.
"Hadi artık uyan da cevapla."
Son nefesleri olduğunu belli eden o nefesi de verince gülümsedim.
"Özg..."
Konuşmama devam etmeme izin vermeden beni yatağın diğer tarafına attı ve yüzüm yastıkla buluşacak şekilde beni yüzükoyun halime yatağa bastırdı.
Ve ben de ince sesimi unutup İNLEDİM.
"Ahh. Napıyorsun bastırma."
"Ayza neden bu kadar çok konuşuyorsun sadece işine odaklansana."
"Ya senin altındayken odaklanamam ki."
"Üstümdeyken mi odaklanırsın?"
"Ay bilmem ki acıyo işte yeter çok üstümde durdun."
"Çok çabuk pes ediyorsun. Hiç sevmem mızmız kızları."
"Ya Özgür ne alaka geri zekalı?"
Kulağıma yaklaştı.
"Üstelik ben saçı bağlı severim."
Kapı güm diye açılınca  Özgür hareket edemediği için ben de hareket edemedim.
"Abi sevişiyor muydunuz? Çok hızlı olmadı mı sizin iş?"
Özgür üstümden kalkıp hızlıca sağıma geçince sırtımdaki ıslaklıklar kendini belli etti.
"Birde ıslaksınız abi. Hiç yakışmadı senin gibi bir adama."
"Ya hadi Arel niye geldin?"
"Seninle konuşmamızı gerektirecek kadar önemli bir şey oldu da ondan."
"Tamamdır sen benim çalışma odasına geç ben geliyorum."
"Bence de ben önden geçeyim ıslak ıslak gelme."
Dedikten sonra hızlıca kapıyı örttü ve ben de sinirle Özgür'e döndüm.
Çünkü az önceki sohbeti yeni anlamıştım.
"Ya pislik adam. Laflarımı neden kötü yere çekerek konuşmayı sürdürdün?"
Özgür yataktan kalktıktan sonra hızlıca giyinme dolabına yöneldi ve özenle bugün içerisinde giyeceği kıyafetleri seçti.
Üstündeki kıyafeti çıkartana kadar ise benim ona odaklandığımı ve onun hiç konuşmadığını farkettim.
"Özgür neden cevap vermiyorsun konuşurken?"
Bana kısa süre baktı ve soyunmaya devam etti.
Hatta bir anlık yüzünde bir sinir gördüm.
"Ayza sen her giyinene saygısızlık mi yaparsın böyle?"
"Nasıl yani?"
Duraksadıktan sonra bana döndü.
"Yarı çıplak haldeyim. Saygıdan ötürü bir çıkayım falan demen gerekiyordu. Herkese böyle misin?"
Kahkaha attıktan sonra ayıp olmasın diye ağzımı kapattım.
"Ya seni göremiyorum ki tam gözlüklerim odamda kaldı."
"Sonuçta hâlâ çıplak haldeyim."
Cümlesini umursamadım ve o da arkasını dönüp altını giymeye başladı.
Çok orantılı olan kalçasına odaklandım bir an.
Demek ki görüyordum ve hiç bulanık değildi.
Peki bu yasal mıydı?
Siz evleneceksiniz Ayza. Tek sorun onun kalçasına bakman olmayacak.
"Üstelik canımı acıttın nasıl dokunursun bana."
Alayla bana baktı.
"Ben sadece yatağımdaki kadına dokunurum Ayza."
Bir an duraksadı.
"Üstelik biliyor muydun Asaf Bey'in kim olduğunu?"
Şaşkınlıkla ona baktım.
"Sen nereden biliyorsun Asaf Bey'i?"
"Ya salak Asaf işte Karan'ın kuklası. Karan seni test etti ona söyleyecek misin diye. Minik bir güven testi."
Şaşkınlık dolu yüzüm bu sefer de kızgınlık ile doldu.
"Bana neden bu kadar geç söyledin? Ya kalsaydım testten?"
"Ama kalmadın işte."
İyice giyindikten sonra aynada kendine bir göz gezdirdi ve bana döndü.
"Ben çıkıyorum sen de çok oyalanmadan kahvaltıya in."
Kahvaltı için erken değil mi düşüncesine cevap verebilmek adına gözlerimi saate döndürdüm ve saatin 8'e yaklaştığını görünce şok geçirdim.
Nasıl bu kadar hızlı geçmişti zaman?
Odasından çıkan Özgür'ün ardından yataktan kalkarak aynaya ilerledim ve yarı net gören gözlerimle önce ön tarafımı sonra da arka tarafımı süzdüm.
Arka tarafımdaki ıslaklığı net görebilmek adına aynaya yaklaştım ve utanç ile doldum.
Elbisenin iç gösterdiğini ancak ıslanınca anlamıştım. Yani Özgür popomu görmüştü.
Ben de onunkini görmüştüm.
Kısasa kısasta suçlar daima eşitlenir.
Elbisem ne kadar sürede kurur diye hesaplama yaparken sıcak yaz ayının bana yardımcı olacağını düşünerek hesaplama miktarını en aza indirgedim.
Bu kısa süre içinde de ne yapsam ne etsem diye düşünürken odayı dolaşmanın en mantıklı seçenek olacağına kanaat getirdim ve odayı yavaş yavaş gezmeye başladım.
Zaten çoğunlukla ezberime yerleşen odasındaki eşyalardan olan kitaplığa yöneldim ve okuduğu kitapları inceleme başladım. Kitaplık çoğunlukla tarihi kitaplardan özellikle de tarihi aşk romanlarından oluşuyordu. Bu durum gayet normal gibi gözüksede minik bir sıkıntı vardı.
Kitapların çoğu ya okuduğum ya da en sevdiğim kitaplardı.
Şaşkınlığa doyamayan yüz hatlarım ile bana en yakın gelen kitabı aldım elime ve sayfalarını karıştırmaya başladım. Bu esnada ise kitabın arasından bir kağıt parçası düştü yere. Eğilerek kağıt parçasını aldım ve katlanmış olan kağıdı açmaya başladım.
En büyük hatalar seni en doğru yere götürür.
Hata yapmaktan korkma, eminim ki en yükseğe ulaştığında en aşağıya sadece gülümseyerek bakacaksın...
Ayza Karaca
Korkuyla kitabı elimden düşürdüm ve geriye adım attım.
Artık kitabı ne kadar sesli düşürdüysem Özgür odaya giriş yaptı, belki de zaten şu an girecekti de denk geldi.
"Hala odada mısın Ayza?"
Bir miktar korku bir miktar garipseme duygusu ile ona döndüm.
"Özgür neden Barış'a yazdığım not odanda,hatta kitabının arasında?"
Yüzünde sayılı ifade taşıyan Özgür tekrardan o sayılı ifadelerine bir ifade daha ekledi.
Garipseme...
Az önce benim yaşadığım gibi...
"Eşyalarımı mı karıştırıyorsun?"
Umursamaz bir tavırla omuz silktim.
"Daha büyük bir problem var. Notum neden burada?"
"Abimin kitaplarından birisi işte. Nereden bileyim neden orada olduğunu? Kuruduysan in aşağı artık."
Yeniden ve yeniden cevapsız bırakılan sorular yüzünden elbet delirecektim. Sadece zamanı belli değildi o kadar.
"Of, gidiyorum ama ne zaman patlarım bilinmez."
Yanından başım önünde bir şekilde giderken tam yanında durdum ve merakla sordum.
"Popom hâlâ çok ıslak mı ona göre odama çıkayım."
Az önce Özgür popomu gördü diye üzülen ben şimdi Özgür'e popomun ıslaklık derecesini soruyordum.
Ciddiyetini hiç kesmeden:
"Islak değil. İnebilirsin Ayza."dedi.
Odadan çıktıktan sonra yüzüme çarpan soğuk beni iki seçeneğe yöneltince ani duraksama yaşadım.
Ya ben odada çok sıcaklanmıştım ya da Özgür yaz ayında odasının kaloriferini sonuna kadar açmıştı.
Allah'ım lütfen 2.seçenek olsun...
Özgür kapıdan çıkıp bana seslenene kadar ne kadar uzun süre hareketsiz kaldığımı anlayamadım.
"Ayza yine neden bekliyorsun?"
Arkamdaki Özgür'e döndükten sonra gülümsedim.
"Robotum ya ben ondandır."
Bana malmışım gibi bakmasını bekledim ama o hala aynıydı.
Robot olan oydu.
"Yemeğini ye de çıkalım Ayza."
"Ben kendim kendi arabam ile giderim sağ ol."
"Nasıl istersen."
Ben gerçekten bir robot ile nişanlı olmalıydım.
Merdivenden bana yol verince gülümsedim.
Görgü kurallarına hakim bir robot.
Merdivenden indikten sonra kahvaltı sofrasına yöneldim ve masayı huzurla izledikten hemen sonra oturdum.
"Özgür."
"Efendim."
"Ben sofranın bahçeye kurulmasını istiyorum."
"Nasıl istersen."
Masaya iki elimle hakim olduktan sonra önce midem sonra gözüm doyana kadar kahvaltı yaptım, sandalyede ayaklarımı salladım ve kendi hakimiyetime göre kahvaltı yaptım.
Özgür ise bu sefer ağzını açmadı lakin bir kaç kez ne yediğime, nasıl yediğime dikkat ettiğini fark ettim.
Kahvaltım bittikten sonra kalktım ve Özgür'e dönüp:
"Ben gidiyorum akşam görüşürüz biladerim." dedim.
İşte tam şu anda Özgür'ün mimiklerinden birinin daha kilidi açıldı.
Şaşkınlık...
Kapıya doğru yaklaştıktan sonra kendime boy aynasından kısa bir bakış attım ve kapıyı açıp dışarı çıktım.
Arabama ilerledikten sonra arabama göz gezdirme ihtiyacı duydum.
Neden içime bir şeylerin yanlış olduğu gibi bir his doğmuştu?
Bozuk havadan dolayıdır Ayza.
Peki hava hep mi bozuktu?
Fazla sorgulamamak isteyerek arabama bindim ve yola çıktım.
İçimde neden rahatsız edici bir şeyler var?
İlk kez bu yolda yalnız araba sürdüğün içindir.
Arabayla yokuşa geldiğimde bir anlık yavaşlama düşüncesi hakim oldu bedenime ve beynim onu tasdikleyerek ayağıma yavaşlama emri verdi.
Bu emre uymayan araba kalp atışlarımı hızlandırmakla kalmadı kötü düşüncelere de ev sahipliği yapmaya başladı.
Birisi frenleri kesmiş Ayza.
Durdurmaya çalıştığım arabam ve ben sonu belli olmayan bir okyanustan kurtulmaya çalışıyorduk.
Ama olmuyordu.
Arabayla birine çarpma düşüncesi benim kaza yapma düşümden korkunç olduğu için en yakın ve diğer yerlere göre en güvenli olan yere çarpacak ve yavaşlayacaktım.
Öyle de yaptım.
Ormanın hemen yanında, yığılmış olan eski mobilyaları görünce arabayı oraya döndürdüm ve çarptım. Başımı çarpmış olmama rağmen canım çok yanmıyor ve sadece kanıyordu.
Büyük bir hasar almamam mi kötüydü, içinden doğru düzgün araba geçmeyen ormanın yanına yığılan mobilyalar mı anlayamadım.
Arabadan indikten sonra tekrar arabaya eğildim ve çantamı aldım.
Telefonum çok çekmese bile sorun değildi. En azından umut kırıntılarım vardı.
Yolun etrafında dönüp duruyor ve sinyal bulmaya çalışıyordum.
Sonuca ulaşamayacak gibiydim.
Biraz daha yol yürüdükten sonra telefonumun çektiğini görünce mutluluk ve heyecan karışımı yaşayarak Özgür'ü aradım.
Bir süre çalan telefonu açan Özgür kendine has olan ses tonundan bir şey kaybetmeyerek telefonumu yanıtladı.
"Efendim Ayza? İşim var hızlı söyle."
"İşin acilse daha sonra söylerim."
Benim gerçekten beynim yoktu ya da sol lobda bir sıkıntı vardı
"Tamam daha sonra söyle." dediği anda bu cevabı beklemediğim için:
"Özgür ben araba kazası yaptım. Kafam yarıldı." dedim.
Uzun süre karşı taraf ses vermeyince üzüldüm.
"Şakalarından sıkıldım Ayza. Gün içinde yeteri kadar saçma davrandın zaten. Anlıyorum canın oyun oynamak istiyor. Sabahtan beri bunu belli ettin de lakin ben oyun oynamayı sevmiyorum. İlişkimizin gerçek olmadığını hatırlatmak isterim. Kendini bu işe çok fazla kaptırmamaya çalış bence. Hatta senin için eski evinin oraya koruma yollayacağım bir süre kendi evinde kal. Böylelikle yanlış bir hata yapmaktan kaçınmış olursun."
Tüm zihnim şimşeklerle dolmuştu ve ben ağacın altında bekliyordum.
Az önce araba kazasında yanmayan canım şu an aşırı yanıyordu.
Bu kadar yanmasının sebebi ise Özgür'e karşı bir bağ kurmaya başlamamdan kaynaklı değil, yalancılık ile suçlamamdan kaynaklıydı.
"Tamam Özgür haklısın ama dikkat et senin de arabanın frenleri kesilmiş olmasın. Başıma gelen başına gelmesin. Evimi de hazırlatmanı istemiyorum çünkü ben bir süre Enes'lerde kalacağım. Hoşça kal."
"Ayza gerçekten mi kaza yaptın? Bekle hemen geliyorum. Bulunduğun konum neredeyse at sakın oradan ayrılma."
Tüm bedenimi saran ciddiyetle birlikte Özgür'e örülecek olan duvarlarımın senedini imzalamıştım.
"Almana gerek yok Özgür. Bir süre konuşmayalım beni aramanı istemiyorum. Zaten aramazsın biliyorum da söyleyeyim istedim."
"Ayz..."
Telefonu yüzüne kapattıktan sonra bulunduğum konumdan ayrılmayarak Enes'i aradım.
"Beni alabilir misin? Bir süre sende kalayım diyorum. Bir de araba kazası yaptım. Onun için çekiciyi falan çağır. Ambulansa gerek yok."
"Konum at Ayza hemen."
Konum attıktan sonra arabamın yanına gidip oturdum ve ağaçları izlemeye başladım.
Enes cümleme güvenmiş ve hiç sorgulamadan konum istemişti.
Umarım Özgür ile muhabbetimiz kısadan da az sürerdi.
Olayları anlamak için Emir ve anneme ulaşmalıydım.
Onlar bile güvenilir değildi.
O kadar çok üşüdüm ki nasıl daha az üşürüm diye düşünürken Enes'in arabası görüş alanıma girdi.
Mutluluk ile doldum.
Arabadan indikten sonra Enes yanıma koştu.
"Ayza güzelim, ne oldu sana böyle?"
Enes'e sarılıp beni bu olaylardan kurtar demek istedim.
"Eve gidelim mi? Daha sonrasında konuşuruz."
Kısa süreli bir bakış attıktan sonra beni zorlamak istemediğini anladım ve minnet duydum.
"Özgür sorun çıkartmaz mı?"
Çok normal bir ifadeyle ona döndüm.
"Özgür kim?"

Son Hissiyat  ♣️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin