"30.Bölüm" Yangın(Final-2 Son)

172 7 5
                                    

***

Gözlerimi açtığımda henüz sabah olmadığını fark edebiliyordum. Dışarda hafif bir yağmur sesi duyuluyordu ve rüzgar vardı. Pencere açık fakat perde kapalıydı. İçeri giren soğuk hava tüylerimin ürpermesine sebep olmuştu. Fakat beni uyandıran bu değildi...

''Hâlâ  buradasın!''

Karanlığın içinde bana bakan bir çift gözü görmemek imkansızdı. Tek fark edebildiğim, bakışlarındaki öldürme hırsıydı.

''Git artık. Yoruldum."

Nefes alıp verdiğini görebiliyordum. Yaşıyordu. O gerçekti. Sadece benim bildiğim bir gerçek...

Yatakta doğruldum. Korkuyordum. Ancak sonunda öleceğimi biliyordum. Bu bana 'deli' cesareti veriyordu. Buna rağmen boğazım düğümlenmişti. Kelimeler çırpınıyor, bu bakışlara karşılık vermek istiyordu. Ancak daha fazlasına  gücüm yoktu.

"Madem gitmiyorsun, madem peşimdesin... Öldür o zaman. Neden?! Neden bana bunu yaşatıyorsun!!''

Ağlamaya, bağırmaya başladım. Yerimden kıpırdayamıyordum ancak titremeye başlamıştım. Nefesimin daraldığını hissediyordum. 

Ayağa kalktı. Bana doğru yaklaşan bir çift gözden başka bir şey göremiyordum. Ancak gördüğüm son şey bunlar olacaktı.

Ellerimi başımın arasına alıp ağlamaya başladım. Bağırıyor, son bir yardım çığlığı atıyor gibiydim. Ancak ölmek, tek kurtuluş yolumdu.

Bir an... Sadece bir an kalbimin durduğunu hissettim. Gözlerimi açtım. Yüzümün hemen önünde göz göze geldim onunla. Gözünden akanların yaş yerine , kan olduğunu fark ettim... Ben öldükçe, o da ölüyordu...

Gözlerimi açtığımda henüz sabah olmadığını fark edebiliyordum...


***

''Bunca zaman bana yalan mı söylediniz?? Neden!''

''Sakin ol Erwin. Evet haklısın. Ancak şu an bunu sorgulamak için yanlış bir zaman."

''Umurumda değil!"

Kapıya doğru hızlı adımlarla ilerledim. Nereye gitmek istediğimi bilmiyordum. Ancak buradan çıkmak, her şeyi bırakmak istiyordum. Bugüne kadar yaşadığım her şeyin yalan olması kaldırabileceğim bir şey değildi.

Kapıyı açıp koridora çıktım. Bahçeye yönelmiştim ki büyük bir çığlık duydum. Ardından bunu irili ufaklı çığlıklar takip etti. Uğultu ve çığlıklar eşliğinde donup kalmıştım. 

Bahçe kapısından içeri aceleyle giren Fuber, beni görünce durdu. Şu durumda karşılaşmayı isteyeceğim son kişi Fuber'dı. 

Arkamı dönüp merdivenlere yöneldim. Koşmaya başladım. Hastaneden çıkmak istiyordum ama Fuber'a da yakalanmak istemiyordum. Kendi sonumu yazmaya hiç niyetim yoktu.

Merdivenleri çıkmaya başladım. Odamda buluşacağımız geldi aklıma. Ancak Fuber , nereye gideceğimi artık biliyordu.

Hastanede bildiğim çok az yer vardı. Saklanacak bir yerler bulmalıydım. Hastaneyi Fuber kadar iyi bilmiyordum. Wilson'ı bulmam imkansızdı. Ne yapacağımı bilmeden koşuyordum.

Koridor kalabalıklaştı. Hastalar, Wilson'ın dediği gibi, koridorlarda koşmaya başladı. Bir şekilde kendilerini dışarı atmak için uğraşıyorlardı. Gürültüler çoğalmıştı. Ters istikâmette koşan sadece ben vardım.

SOBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin