"11. Bölüm" Geçmişin İntikamı

190 13 6
                                    

"Bir insana umut olmak nasıl bir duygudur hep merak etmişimdir. Hiç tanımadığın birinin belki de tek umudu olmak... Bir gün karşılaşma ihtimaliyle beklemek. Böylesine bir inancı kim kırabilir?"

***

"Evet baylar. Aç mısınız?"

Arkadaşı olduğunu düşündüğümüz adamla yaptığı kısa konuşma sonrasında, Wilson sonunda bize dönmüştü. Soruyu sorarken gayet misafirperver bir tavır takınmıştı. Sanki o bizim tanıdığımız Wilson değildi.

"Teşekkürler Wilson fakat dönmemiz gerek. Yapılacak önemli işlerimiz var."

"Siz ve şu boş işleriniz." diye kafasını salladı.

"Bana ne göstereceksin?"

"Ah evet. Gel benimle."

Wilson tahta kapıyı eliyle itti ve içeri girdi. Arkasından yürüdüm. Etrafıma bakarak ilerliyordum. Tamamen ahşap dekorlara sahip bir mutfaktan geçtik. Koridora dönüp ahşap merdivenlerden yukarı çıktık. Burada bir çok oda vardı. Fakat sadece biri göze çarpıyordu.

Wilson, o kapının önüne geldiğimizde bana döndü.

"Örümceklerden korkar mısın?" dedi gülerek.

"Sanırım hayır." dedim.

"Güzel. Çünkü onlarcası bizi bekliyor." diye cevap verdi.

Kapının kolunu çevirdi ve kapıyı itti. Kapı gıcırdayarak açıldı. İçerisi karanlıktı. Toz kokusunu almak için içeri girmeye bile gerek yoktu. Sadece ufacık bir pencereden içeriye ışık giriyordu.

Wilson içeri girdi. Dışarıdan bakılınca görünen tek şey bir masaydı ve o masaya yanaştı. Masanın üzerindeki mumları birer birer yaktı. Sonra o mumları duvardaki şamdanlara yerleştirdi. İçerisi az da olsa aydınlanmıştı. Daha sonra yerden aldığı bir gaz lambasını yaktı. İçerisi artık çok daha aydınlıktı.

Gözlerim ışığa yavaş yavaş alıştığında içeriyi keşfetmek için etrafıma baktım. Evet burası normal bir odaya benziyordu fakat Wilson için bir önemi olmalıydı.

"Hazır mısın çaylak?"

"Evet."

Parmağını bana uzattı.

"Sen Erwin." dedi. "Senin sayende bugün buradayım."

"Teşekkür ederim. Aslında ben bir şey yapmadım. Yönetim kadar verdi ve..."

Wilson lafa girdi.

"Anlamıyorsun Erwin. Gel buraya."

Masaya yanaştım. Masada tozlu bir kitap duruyordu. Bana çok tanıdık gelen bir kitap.

"Bunu hatırlıyor musun?" diye sordu.

Kitabı elime aldım. Kapağının tozunu avucumun içiyle sildim.

"Bu kitap... Gerçekten mi? Nereden buldun bunu?"

"Eski bir sahaftan aldım. Henüz daha hastalığımın teşhisi konulmadan önce. "

"Bu kitapta benim yazdığım bir bölüm var."

"Evet biliyorum. Bu yüzden bu kadar önemlisin benim için."

"Ne demek istiyorsun?"

Wilson masanın üzerine oturdu. Elimden kitabı aldı. Sayfaları çevirirken konuşmaya başladı.

SOBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin