''13. Bölüm'' Bir Çatlağın Elma'sı

160 11 3
                                    

''İÇERİDESİN ERWİN , BİLİYORUM!!''

Nefesim kesilmişti. Katilin bana bu kadar kolay ulaşabildiğini unutmuştum. Bu yüzden de şu an bir çocuk gibi korkuyordum. İçeri rahatlıkla girebilirdi. Onu engelleyemezdim. Fakat o bunu yapmıyordu. Yine yapmamıştı. Ayak seslerini duydum. Ağır adımlarla uzaklaştı. Ses kesilene kadar dinledim.

Terlemiştim. Korkmuştum. Bütün vücudum kasılmıştı. Katil yine bana kendini hatırlatmıştı. Beni bu şekilde korkutması için artık bana dokunması bile gerekmiyordu. Bunun farkındaydı. Kendimi çok zayıf hissettim. Elimden hiç bir şey gelmiyordu.

Doğrulmaya çalıştım. Güçlükle ayağa kalktım. Kapıya kadar gittim. Dışarıyı dinledim. Ses yoktu. Yine her zamanki gibi sessizlik hastaneye sis gibi inmişti. Fakat bu uzun sürmeyecekti. Her gece böyle olurdu. Sessizliğin yerini uğultular ve ağlamalar alırdı. İşte o ana kadar, ölüm kaçınılmaz bir çığlıktı aslında.

Kapıyı açtım. Dışarı çıktım. Koridora boylu boyunca baktım. Az önce bu koridorda bir katilin öfkesini gezdirdiğini kim bilebilirdi...

Gözüm karşı taraftaki kapıya takıldı. Paul o odada kalıyordu. Kapıya yaklaştım. İçeriyi dinledim. Ses yoktu. Sanırım uyuyordu. Bu kadar zaman sonra Paul bile bana çok yakındı. İki adım geriye gittim. Geçmişte olanlar aklıma geliyordu. Ürperti ile beraber öfke ve intikam duygumda kabarmıştı. Fakat sakin olmalıydım. O an bu an değildi.

Uğultular başlamıştı. Sahne sırası hastalarındı. Her şeyin yavaş yavaş normale dönmesiyle birlikte ben de daha iyi hissediyordum. En azından daha sakindim.

Odamın kapısını kilitleyip aşağıya indim. Katilin şu anda buralarda bir yerde olduğunu biliyordum fakat dışarıdayken kendimi daha rahat hissediyordum sanırım. Odamda kaçabilecek bir yerim yoktu.

Bahçeye çıktım. Hemen biraz ilerideki banka oturdum. Bir sigara yaktım. Arkama yaslandım. Düşünmeye başladım.

Çok geçmeden binanın kapısında bir hareketlilik oldu. Dikkat kesildim. Bana Wilson'dan mektup getiren adam etrafına bakınıyordu. Başını kaşıdı. Beni göremiyordu. Karanlıkta oturuyordum. Bu saatlerde bahçede genelde ışık olmazdı. Aksi takdirde hastaların uykusu kaçabiliyordu.

Adam arka cebinden bir şey çıkardı. İki eliyle saklayıp hafif eğilerek bahçenin arkasına doğru ilerledi. Ayağa kalktım. Onu takip edecektim. Sessiz adımlarla, aramızdaki mesafeyi bozmadan ilerliyordum. Köşeyi döndü. Arka bahçenin ortasına doğru yürüdü. Hemen köşede onu izliyordum. Yaklaşırsam beni fark edebilirdi. Saklanacak bir yer yoktu.

Yere oturdu. Elindeki şeyi bıraktı. Elleriyle toprağı eşelemeye başladı. Bunu yaparken çok tedirgin görünüyordu. Sürekli etrafına bakıyordu. Yakalanmamak gibi bir çabası vardı.

Onu dikkatle izlerken, binadan bir ses geldi. Sanırım hastaların biri dolaba vuruyordu. Adam olduğu yerde arkasına döndü. Ve ben aynı refleksi gösteremedim. Çok kısa bir an göz göze geldik. Hemen başımı geriye çektim. Ardından duyduğum seslerle adamın koştuğunu anlayabiliyordum. Ses gittikçe uzaklaşıyordu. Bir süre öylece bekledim. Sesler kesildiğinde başımı tekrar uzattım. Kimse yoktu. Yerde bir çukur vardı. Kimsenin olmadığına iyice emin olduktan sonra ilerlemeye başladım.

Etrafıma bakarak ilerledim. Garip bir şekilde gerilmiştim. İyice yaklaştıktan sonra yere doğru eğildim.

İçi boş bir çukurdan başka bir şey bulamadım. Özensiz kazılmış bir çukurdu bu sadece. Umduğumu bulamamaktan dolayı hayal kırıklığı yaşamıştım. Şu an sadece tahmin edebilirdim.

SOBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin