Birkaç gün için hayat normal akışında ilerlemişti. Az da olsa rahatlamış, kendi işimi yapmış olmanın verdiği huzurla birçok şeyden uzaklaşmıştım. Hastalarla ilgileniyor, terapiler düzenliyordum. Kendimi çok yormadan günü sonlandırıyor, yatağa huzur içinde giriyordum. Taa ki o güne kadar...
***
Odamda oturmuş kahvemi yudumluyordum. Günlük işlerimi erkenden bitirmiş ve kendime biraz vakit ayırmıştım.
Kapı çaldı. Gelen Matt'ti.
"Doktor Erwin. Müsait misiniz?"
"Tabi Matt. Gelebilirsin."
Matt içeri girdi. Kapıyı kapattı.
"Size tekrar teşekkür etmek istiyorum."
"Rica ederim Matt. Ama ne için?"
"Abim. Bugün hastaneye sevki gerçekleşecek."
Duraksadım. Matt'in henüz hiç bir şeyden haberi yoktu. Belki söylemem gerekiyordu ama bu şu an doğru gelmiyordu bana. Heyecanlı ve mutlu görünüyordu. Bunu bozmak istemiyordum. Yalandan gülümsedim.
"Buna sevindim Matt. Yardım edebildiysem ne mutlu bana."
"Siz olmasanız kimse bunu kabul etmezdi."
"Abinle görüştün mü?"
"Evet. Bugün haberi vermek için aradım. Fakat biraz garip karşıladı. Buraya gelmeye fazla istekliydi. Bir yerde kapalı kalmaktan hoşlanmadığını sanıyordum."
"Belki de seni özlemiştir ha? Ne dersin?"
"Sanmıyorum. Göreceğiz bakalım. Benim şimdi gitmem gerekiyor. Bir şeye ihtiyacınız olursa bahçede olacağım."
"Peki Matt. Görüşürüz."
Matt çıktı. Ardından ben de oturduğum yerden kalktım. Derin bir nefes aldım. İçim huzursuz olmuştu. Toparlanıp işime odaklanmalıydım. Sonuçta benim işim buydu ve bu da işimin bir parçasıydı. Ancak karşılaşacağım şeyleri az çok tahmin edebiliyordum. Paul pisliğin tekiydi. Acımasızdı. Belki bana bir şey yapmayacaktı, yapamayacaktı. Ancak diğer hastaları rahatsız edeceği kesindi. Kendimden çok onları düşünüyordum aslında. Çünkü ne yaşayacaklarını en iyi ben biliyordum.
Dışarı çıktım. Yapmam gereken bir kaç işim vardı. Hemşire odasına girdim. İki hemşire kendi aralarında konuşuyorlardı. Beni görünce sustular.
"Merhaba doktor. Size nasıl yardımcı olabiliriz?"
"Size bir hasta hakkında bir bilgi vermem gerekiyor. Adı Paul Tulcis."
"Ah evet. Matt'in abisi."
"Demek onu tanıyorsunuz?"
"Tabi ki"
"O zaman size şunu söylemem gerekir. Her ne koşulda olursa olsun benim bilgim veya iznim olmadan kesinlikle kendisine sakinleştirici verilmeyecektir. Anlaşıldı mı?"
Hemşireler duraksadı. Birbirlerine bakıp anlamaya çalıştılar.
"Anlaşıldı mı dedim?" diye tekrar sordum.
"Hastane yönetimi bu konuyu bizim takdirimize bırakmış durumda. Yani gerekli müdahaleyi yapmak için anlık olarak böyle bir yola başvurma yetkimiz var."
"Bayanlar. Bu bir emirdir. Ne hastane yönetimi, ne de başkası. Beni hiç ilgilendirmiyor."
Hemşireler başını salladı. Sonra biri çantasından bir elma çıkardı. Isırmaya yeltenirken seslendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOBE
Mystery / ThrillerBen kimim? Zihnimin en ücra köşesinde bile benliğime dair hiçbir şey yok. Her gün boş bir sayfaya kimliğimi ilmek ilmek dokuyorum. Tanrı'nın bana verdiği bu hediye yavaş yavaş sonum oluyor. Kendime yardım etmektense, benimle aynı kaderi paylaşan...