ZİHNİ TEKRAR AÇMAK
Telefonun çalmasıyla uyandım. Ani bir hareketle yataktan kalktım. Saate baktım. Dokuzu çok az geçiyordu. Geç kalmıştım. Hemen üstümü değiştirmeye koyuldum. Uzun zamandan sonra, ilk iş görüşmesine nasıl geç kalmayı başarmıştım? Ah, bu çok sinir bozucuydu. Gömleğim kırışmıştı ama buna şu an yapabileceğim bir şey yoktu. Pantolonumu giyerken bir yandan kravatımı arıyordum. Yıllardır kravat takmamıştım. Bağlamayı bile unutmuş olabilirdim. Uzun zamandır böyle giyinmiyordum.
Neyse ki bir şekilde toparlandım. Cüzdanım neredeydi? Peki ya anahtarlar? Evi toplamalıydım. Bir süredir dağınık yaşadığımın bile farkında değildim. Sahi, telefonum çalmıştı. Kimin aradığına bile bakmamıştım. Sabah erken uyanacağımı bilen kimse yoktu. Gerçi beni arayabilecek çok fazla kişi de yoktu. Telefona doğru uzandım. Ekrana baktığımda kimsenin beni aramadığını gördüm. Bu çok tuhaftı. Telefonun çaldığına yemin edebilirdim. Tekrar kontrol ettim. Hayır. Hiç bir arama yoktu. Belki de zihnim bana oyun oynuyordu. Ya da beynim, uyanmam gerektiğini bana bir şekilde hatırlattı. Ne kadar şaşırsam da üzerinde durmadım. Sonuçta bir şekilde uyandım ve yetişmem gereken bir görüşmem vardı.
Aceleyle kapıya yöneldim. Holde duran dolabı açıp görüşme için en uygun ayakkabımı çıkardım. Zaten üç çift ayakkabım vardı. Neyse ki bunun bağcıkları yoktu. Çünkü hâlâ bağlayamıyordum. Ya düğüm atıyor ya da fazla gevşek bırakıyordum. Ayakkabılarımı giyip sokağa çıktım.
Hava sıcak değildi ancak yürüyerek gidemezdim. Zaten hali hazırda geç kaldığım için otobüse binme fikrini de bir kenara attım. Saate bakmamıştım ancak geç kaldığımı biliyordum. Artık saatin bir önemi yoktu. Taksiyle gitmeliydim sanırım. Hemen köşedeki taksi durağına ilerledim. Daha yetişmeden kapıda duran adama elimi uzattım. Acele etmesini söyler gibi bir hareket yaptım. Aslında bunu anlamış olmasını beklemiyordum çünkü ilk defa böyle bir şekilde elimi salladım. Bana doğru koşabilirdi ve bu komik olurdu.
Taksi önüme gelene kadar zihnimde bu düşünceyle, yüzümde bir gülümseme oluştu. Zihnimi bu şekilde rahatlatıp en azından gidene kadar stresimi azaltabileceğimi umuyordum. Arka kapıyı açtım ve bindim. "Şehir merkezine, meydana lütfen." dedim sade bir anlatımla. Bu şekilde basit anlatımları seviyordum. Tamam demesine bile gerek yoktu çünkü. Bu kadar anlaşılır olmak belki de işime geliyordu. Mesleğim gereği çok fazla konuşuyordum ve anlaşılır olmam gerekiyordu.
Yol yaklaşık yirmi beş dakika sürdü. Camdan dışarıyı anlamsız ve boş bir şekilde izlemiştim. Aslında düşünmem gerekiyordu. Görüşmeye gittiğimde, neden geç kaldığıma dair bir şey demeliydim. Bence önemli değildi ama disipilin disiplindir. İşe alınmamam için geçerli bir sebep vermiştim onlara şimdiden. Tek ümidim onların bunu bu şekilde düşünmüyor olmalarıydı.
Taksiden inip şehir meydanındaki büronun olduğu binaya doğru yürüdüm. Binaya girdim. Asansöre bindim ve beşinci kata çıkmak üzere düğmeye bastım. Arkamı dönüp aynaya baktım. "Sen olsan böyle birini işe alır mıydın?" diye sordum kendi kendime. Hızlı bir şekilde cevapladım: tabii ki hayır! Tıraş bile olmamıştım. Son bir kez üstümü düzeltirken asansörün kapısı açıldı. Hızlı adımlarla dışarı çıktım. Sağı solu kontrol ettim. Sol tarafımda uzun bir koridor vardı. Tavanda bulanan iki lamba, sık sık yanıp sönüyordu. Bu beni tedirgin etti. "Şehrin göbeğinde lambalar bile düzgün çalışmıyor. Bana da çok takılmazlar herhalde diye düşündüm."
Koridorun sonundaki kapıya geldiğimde yanda duran zile kısa bir süre bastım ve parmağımı kenara doğru kaydırdım. Duvardaki rutubeti parmaklarımda hissediyordum. İçeriye kulak kesildim. Pek ses yoktu. Tekrar zile bastım. Bu sefer içeriden bir kapı sesi, ardından ayakkabı sesinden bir kadın olduğunu düşündüğüm yürüme sesi duydum. Kapı açıldı. Yeterince uzun boylu bir kadın karşımda dikiliyordu. Beni bekler gibi bir tavrı vardı. Yüzünde gayet güven veren bir gülümseme ile beni içeri davet etti. Başımla selamladım ve içeri yürüdüm. Ceketimi çıkarıp koluma astım. Bir an gömleğimin kırışık olduğu aklıma geldi ancak artık çok geçti. Bekleme odasına girdiğimde arkamdan sekreter olduğunu düşündüğüm kadın geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOBE
Misteri / ThrillerBen kimim? Zihnimin en ücra köşesinde bile benliğime dair hiçbir şey yok. Her gün boş bir sayfaya kimliğimi ilmek ilmek dokuyorum. Tanrı'nın bana verdiği bu hediye yavaş yavaş sonum oluyor. Kendime yardım etmektense, benimle aynı kaderi paylaşan...