Gözlerimi açtığımda karanlıktı. Etrafımı çok az seçebiliyordum. Dudaklarımın arasında kalın bir bez parçası vardı ve sanki çenemi yırtmak istercesine sıkı bir şekilde bağlanmıştı ağzım. Saçlarımın önü ıslanmış, terle karışık su içerisindeydi. Ellerimi kıpırdatmaya çalıştım. Fakat oturduğum sandalyeye arkadan bağlıydı. Bileklerim kesilmişçesine acıyordu. Kalbim hızla çarpmaya başladı. Neredeydim ben?
''Sonunda uyandın.''
Başımı kaldırdım. Kimseyi göremiyordum. İniltiler çıkarmaya çalıştım. Sesimi duyurmak istiyordum.
''Şşşş. Nefesini harcama. İhtiyacın olacak.''
Yanıma yaklaşan ayak seslerini duyuyordum. Sesi odada yankı yaptığı için nereden geldiğini de anlamıyordum.
Bir anda önümde belirdi. Zaten az olan ışık yüzünden sadece göğsünden aşağısını görebiliyordum. Saçlarımdan tutup başımı geriye yasladı. Tavandaki zayıf ışıkla göz göze geldim.
''Yıllardır bu anı bekliyordum. Sonunda Erwin. Sonunda o gün geldi.''
Çok hızlı soluyordum. Yine iniltiler çıkarıyordum.
''Bir şey mi söylüyorsun Erwin? Efendim?'' sesi yumuşamıştı. Devam etti.
''Yoksa ölmek istemiyor musun? Ağlayacak mısın? Yalvaracak mısın?''
Saçlarımı daha sert çekti. Canım yanmıştı. Yüksek sesle inledim.
''ÖLMEK İÇİN YALVARACAKSIN!!''
Saçlarımı bıraktı. Arkama geçti. Ensemdeki düğümü çözdü. Bezi sert bir şekilde arkadan çekti. Zaten yara olan dudaklarıma sürtünen bez, bununla beraber canımı yakmıştı. Sanırım dudaklarım kanamaya başlamıştı.
Bezi çekmesiyle başımı öne eğdim. Gözlerimi sıkıca kapattım. Acıdan dolayı gözlerimden yaş akıyordu.
Yavaş adımlarla uzaklaştı benden. Sonra durdu ve konuşmaya başladı.
''Sen Erwin. Sen bugün öleceksin.''
''KİMSİN SEN!?'' diye bağırdım.
Ufak bir kahkaha attı.
''Beni tanıyorsun Erwin. Ben senin en büyük korkunum.''
''NEDEN PEŞİMDESİN!? NE İSTİYORSUN BENDEN!?''
''Peşinde miyim? Ah, hayır Erwin. Artık peşinde değilim. Artık elimdesin.''
''BENDEN NE İSTİYORSUN!?''
Cevap vermedi. Metal sesleri duyuluyordu.
''Bir bıçağın yapamayacağı tek şey nedir biliyor musun Erwin? Bir bıçakla korkunu öldüremezsin. Denemek ister misin?''
Tekrar yanıma doğru yürüdü. Solumda durdu. Saçlarımdan tutup başımı geriye yatırdı. Bıçağı boynuma sürtmeye başladı.
''Korkuyorsun değil mi? Benden korkuyorsun.''
Canımı yakıyordu. Sadece bağırabildim.
''Ölüm daha çok acıtacak canını. Ama ölmek için yalvaracaksın. YALVAR HADİ!!''
Yalvarmak bir yana, acıdan konuşamıyordum bile. Dudaklarımdan ağzıma akan kanın tadını alabiliyordum.
Saçlarımı bıraktı. Bana sert bir tokat attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOBE
Mystery / ThrillerBen kimim? Zihnimin en ücra köşesinde bile benliğime dair hiçbir şey yok. Her gün boş bir sayfaya kimliğimi ilmek ilmek dokuyorum. Tanrı'nın bana verdiği bu hediye yavaş yavaş sonum oluyor. Kendime yardım etmektense, benimle aynı kaderi paylaşan...