Kapının çalmasıyla uyandım. Yatağımda değildim. Kollarımı masaya koymuş, başımı yaslayıp uyumuştum. Ne zaman yataktan kalkmıştım? Neden ve nasıl uyumuştum burada? Hiç bir şey bilmiyordum. İki gündür doğru düzgün uyuyamamıştım. Dün günümün yarısını uyuyarak geçirmiştim. Bugün ise kaç saat uyuduğumun bile farkında değildim.
Doğruldum ve gerindim. Kapı bir kere daha çaldı. Bu Matt olmalıydı.
"Gelebilirsin Matt. Kapı kilitli değil."
Matt içeri girdi. Zorlanmadan açılan kapıya şöyle bir baktı.
"Kolay oldu." dedi.
"Yaa, ne demezsin. Dün siz yatağı taşırken sanırım ufak bir kaza oldu. Kilit tutmuyor" dedim.
Matt karşıma oturdu. Elinde bir dosya vardı. Onu masaya koydu. Hafifçe gerindi ve gülümsedi.
"Sabahları yapmayı sevdiğin bir şey var mı?" diye sordu.
"Biraz yürüyüş fena olmaz" dedim.
"Dışarıda yağmur var. Önce bir kahvaltı yapalım."
"Kahvaltıyı burada yapabiliriz istersen. Hem kahvaltı ederken bugünün planlamasını yaparız"
Bu Matt'in çok hoşuna gitti. Hemen ayağa kalktı. Kapıdan çıkarken tekrar kilide baktı. Omuz silkerek dışarı çıktı.
Ayağa kalktım. Sehpanın üzerinde ters duran notu elime aldım. Tekrar inceledim. Yazı kağıda kazınarak yazılmıştı. Kağıdın arkasında harfleri kabarmış bir şekilde hissediyordum. Kağıdı çekmeceme koydum. Pencereyi açtım. Dışarıda hafif bir yağmur vardı. Toprak kokusu tüm odayı sarana kadar izledim dışarıyı. Yavaş yavaş kendime geliyordum. Dün olanları düşündüm. Derin bir nefes aldım.
"Günaydın çaylak!"
Sesle irkilmiştim. Arkamı döndüğümde Wilson'ı kapıda gördüm.
"Günaydın Wilson. Ne o yoksa sana ihtiyacım mı var?"
Wilson içeri girdi. Yatağımın üzerine attı kendini.
"Rahatmış yatağın" dedi. "Bizimkileri görsen. Taşa yatıyoruz sanki."
"O kadar kötü olduğunu düşünmüyorum Wilson. İstersen bu durumu yönetime iletebilirim."
"Çok iyi olur." dedi. Cebinden bir elma çıkardı. Dişlemeye başladı. "Aslında bakarsan, yemek konusunu da bi görüşsen çok hoş olabilir. Bugüne kadar hiç elma vermediler mesela"
Tam soracakken beni durdurdu.
"Kendini zeki sanıyorsun. Evet elimdeki bir elma. Bunu bilmek için doktor olmaya gerek yok."
Elmanın geri kalanını bana uzattı. "Yer misin?"
Sadece izliyordum. Cevap vermememi umursamadı. Elmayı dişlemeye devam etti.
"Biliyor musun çaylak? Bir deli ile bir doktor arasındaki fark nedir sence?"
"Nedir Wilson?"
"Doktorlar hastanedeki ilaçların yerlerini bilir. Deliler ise diğer geride kalan her şeyin."
"Ve sen de elmayı böyle buldun? "
"Kesinlikle. Şimdi de onu, kimsenin bulamayacağı bir yere saklıyorum."
Wilson elmasını iştahla yerken masama oturdum. Matt'in getirdiği dosyayı incelemeye koyuldum. Bugün bir seans toplu terapi vardı. Altı hasta ile beraber terapi odasına girip sohbet edilecekti. Güncel konular konuşulacak, verdikleri tepkilere ve cevaplara göre rapor tutulacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOBE
Tajemnica / ThrillerBen kimim? Zihnimin en ücra köşesinde bile benliğime dair hiçbir şey yok. Her gün boş bir sayfaya kimliğimi ilmek ilmek dokuyorum. Tanrı'nın bana verdiği bu hediye yavaş yavaş sonum oluyor. Kendime yardım etmektense, benimle aynı kaderi paylaşan...