iblis'in ruhu

725 73 121
                                    

𝅘𝅥𝅮 jung jaeil, Dawn

Bölüm 11
iblis'in ruhu

Ruhuma bir pençe atılmıştı ve derin bir yaraya gerdanını açmıştı.
Kâbuslar pençe izinden sızarken kanıma dudaklarından karışan zehiri akıyordu ve bunu durduramıyordum.

Ellerim yanmaya başlarken hızla temasımızı kestim. Bedenindeki kaslarının kasılıp siyah kazağının altında gerildiğini hissetsem de boşluğa düşmüşlüğümü toparlamaya çalıştım.

Kapıyı aralayan adam gülümsedi ve hafifçe kapının arkasına çekilerek içeriye girmemiz için bize yolu açtı.

Jungkook hiçbir şey söylemeden içeriye girerken, arkasında parmak uçlarına kadar donmak üzere olan ruhumu bırakmıştı.
Tedirgin bir şekilde bana hâlâ aynı gülümsemeyle bakan adama bakmıştım.

"Yanıma gel, Rosé."

Fısıltısını bugün ikinci kez aynı cümleyle içimde duyarken, bedenim tarafından uyarılmış gibi kalbim teklemişti. Yutkundum ve içeriye girdim.

Arkamdan kapı kapanır kapanmaz önümdeki sarı ışıklarla aydınlanan koridora bakıyordum.
Jungkook'un sol tarafa açılan kapıdan içeriye girdiğini gördüğüm için onu takip etmeye karar verdim.

Sol tarafımdaki kapıdan içeriye girdiğimde siyah ve koyu yeşilin yoğunluğu ele aldığı bir salona girdiğimi anladım.
Mat siyah yemek masası takımının yanından geçip siyah kumaştan yapılmış L şeklindeki koltuğa oturan Jungkook'un hemen yanına oturdum.

Araladığı bacaklarına temas etmemeye çalışarak parmaklarımla oynamaya başladım.

Evin sahibi olan adam içeriye girip hızla Jungkook'un çaprazında olan L köşeye oturdu ve elini onun omzuna attı. Ensesini uzun parmaklarıyla kararken saf bir duyguyla tebessüm etti.
"Hoşgeldin."

Sadece başını salladığını görmüştüm.

Ben ise gözlerimi onlara değdirmemeye nedensiz bir çaba harcarken, önümdeki camdan yapılmış masanın altındaki koyu yeşil ve siyah ile harmanlanan tüylü halıya bakıyordum.
Gözlerimin akına düşen silüetlerinden, esmer olan adamın bana baktığını gördüm.

Kulaklarımın sebebini anlayamadığım bir şekilde uğuldamaya başladığını hissettim.
İstemsizce öksürmeye başlarken, o adamdan bana doğru adeta esen bir enerjinin üzerime hücum ettiğini hissediyordum.
Bir elimi şakaklarıma yerleştirirken, diğer elim ise hızlanan kalbimin üstündeydi.

Gözlerim uğultudan dolayı dolmaya başlarken öksürüklerim şiddet kazandı.

Jungkook birkaç saniye bana baktıktan sonra dümdüz, hiçbir duygu taşımayan bir ses ile adama bakmıştı.
"Kes şunu."

Benden gözlerini çekmeyen adam despot bir ses ile konuşmuştu, tokluğunu hissettiren sesiyle.
"Buraya bir âdemoğluyla mı geldin?"

Jungkook hemen arkasından hazır cevap bir şekilde boşluğa bakarken konuştu.
"Bu o."

Öksürüklerimin arasından duyduklarımı düşünce süzgecimden geçiremeden öksürüklerim boğazımı parçalarken Jungkook'un yüksek bir ses ile aniden parladığı sesini duydum.

"Sana bunu durdurmanı söyledim."

Bir anda uçurumdan düşmüş, bir anda havada asılı kalmışım gibi hissettiren uğultular kesildi ve kulaklarım rahatladı. Öksürüklerim aniden dururken, nefes nefese bir şekilde kendime gelmek için beklemeye, sessizliğimi korumaya başladım.

𝘪 𝘧𝘦𝘭𝘭 𝘪𝘯 𝘭𝘰𝘷𝘦 𝘸𝘪𝘵𝘩 𝘵𝘩𝘦 𝘥𝘦𝘷𝘪𝘭, 𝘳𝘴𝘬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin