ay mezarı 〄 final

1.3K 81 211
                                    

𝅘𝅥𝅮 Soen, Modesty

Bölüm 30
ay mezarı

Cehennemin iliklerimde olduğunu hissettim, şeytanımın ruhumda olduğu gibi bedenimin her köşesinde kokusunu bıraktığı dakikaları birer birer yaşadım.
Yana yana ışık bulan bir güneş gibiydim, bedenimi terk ettiğinde bile gece yarısında güneşim yanmaya devam etmişti. Kül olamıyordum, kül olmamayı diliyordum.

Omzumun üstüne usul usul dokunan sıcak dudakları, kuru bir kanı tenime işliyormuş gibiydi.
Kaburgamın üstünde bana sarılan uzun parmaklarını hissedebiliyordum, baş parmağıyla çıplak tenimi okşuyordu.
Dokunuşları yumuşak ve sıcaktı. Parmaklarının altında cehennem olduğunu bilsem de, bana dokunurken ateşini söndürüyordu.

Göğsünü sırtımın üstünde hissediyordum. Birbirimize yaslanmıştık, ten teneydik.
Onu tüm bütünlüğüyle hissetmek canımı yaksa da, bir zakkum gibi onu arzuluyordum.

Gözlerimin karanlığına dün gece boyunca yalnızca bedenlerimizin bir araya geldiği dakikalar düşerken, huzursuz bir şekilde gözlerimi araladım. Ensemde hissettiğim küçük bir sızı vardı. Aynı noktaya onlarca iğne batıyormuş gibi hissediyordum.

Gözlerimi açtığımı görmüş olmalıydı. Düzenli ve derin nefeslerinin arasından kısık, pürüzlü bir sesle konuştu.
"Günaydın Rosé."dediğinde dudaklarım usulca kıvrıldı.

Derin bir nefes alarak kaburgamın üstünde duran uzun ve kemikli parmaklarını tuttum.
"Günaydın Jungkook."diyerek ona karşılık verdim.

Yüzünü görmüyordum ancak burnunun saçlarımın arasında olduğunu, verdiği her sıcak nefesin saç diplerime sindiğini biliyordum.
Kış güneşinin soğuk ışığı beyaz tül perdenin arkasından yatağın üzerine düşüyordu. Gökyüzü yine griydi, her an yağmur yağdıracakmış gibi görünüyordu.

İkimizin de üstümüzdeki gri yorganın altında çıplak olduğumuzu bilmek ve bunu hissetmek bedenimin uyuşmasına sebep oluyordu. Onun sıcak bedenine yaslanıyor olmak, güçlü kollarının arasında uykuya dalmak her ne olursa olsun bir yerlerde huzuru bulmama ve içimde onun için kasılıp kavrulan güvenin harlanmasına neden oluyordu.

Kokusunu burnuma doldururken, baş ucumdaki siyah komodinin üstündeki gri hırkayı gördüm.
Hızla elimi uzatarak onu aldığımda, yavaşça hareketlenmiştim.

Gözlerimi duvardaki saate kaydırdığımda sesimdeki yumuşaklığı saklamadan konuştum.
"Öğlen olmak üzere, hadi kalk."dediğimde burnundan nefesini yavaşça vererek güldüğünü duydum.

Aralanan dudaklarının sesini kulağımın arkasında duymak iki göğsümün arasındaki boşluğun gıdıklanmasına sebep oldu.
Kollarının arasından çıkarak ona sırtımı dönecek şekilde doğruldum.

Zihnimin zehir dolu boşluklarında onun izleri vardı. Söylediği gibi bir değişim ruhumun eteklerini ateşe vererek bana doğru sürünüyordu. Dün gece onun önünde uzanan kadınla, bugün kollarının arasında uyanan kadın aynı değillerdi.

Kalçamı kapatacak uzunluğa sahip hırkayı kollarımdan geçirip fermuarını köprücük kemiklerimin altına kadar çektim.

Ayağa kalktığımda ona dönmüştüm.
Boş kalan kollarının arkasından bana bakıyordu.
Dağılan siyah saçlarında hafif bir dalga bulunuyordu, sol gözünün üstüne düşen saç tellerinin altından bana gözlerinden hiç gitmeyen şeytani bir parıltıyla bakarken gözlerimi ondan kaçırma ihtiyacı duymuştum.

Ensemdeki sızının sebebini bilmek istiyordum. Yatağın hemen karşısındaki aynalı dolabın önünde durdum.
Uzun ve dalgalara sahip olan sarı saçlarım, omuzlarımın üstünde duruyordu. Parmaklarımın arasına toplayarak onları yavaşça kaldırdım ve enseme aynadan bakmaya başladım.

🎉 𝘪 𝘧𝘦𝘭𝘭 𝘪𝘯 𝘭𝘰𝘷𝘦 𝘸𝘪𝘵𝘩 𝘵𝘩𝘦 𝘥𝘦𝘷𝘪𝘭, 𝘳𝘴𝘬 hikayesini okumayı bitirdin 🎉
𝘪 𝘧𝘦𝘭𝘭 𝘪𝘯 𝘭𝘰𝘷𝘦 𝘸𝘪𝘵𝘩 𝘵𝘩𝘦 𝘥𝘦𝘷𝘪𝘭, 𝘳𝘴𝘬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin