zehirinin çürüttüğü gül

651 73 74
                                    

𝅘𝅥𝅮 Kyddiekafka, Walk

Bölüm 16
zehirinin çürüttüğü gül

İsminin mor bir mürekkep ile damladığı kuru sayfayı adıyla kanatabilen varlığı, göğün kaldırabileceğinden çok daha fazlaydı. Evren bile ona dayanamıyorken, bana aniden fısıldadığı her cümle kalbimi durdurabilecek gücü ve sahipliği taşıyordu.

Porselen ve sade tasarlanan beyaz tabağın üstündeki kahvaltım ile elimdeki çatalımla uğraşıyordum. Çenemin altına yasladığım elim, dirseğimi masaya koymama sebep oluyordu.

Daire şeklindeki masanın etrafında otururken, Jungkook'un yanındaydım. Onun karşısında Eunji ve hemen yanında Taehyung oturuyordu.
Yine bir şeyler hakkında konuşuyorlardı ve hiçbir şey düşünemeyecek kadar yorgun hissettiğim için iştahımın da kaçmasına sebep oluyordu.

Eunji dün yaşananlar olmamış gibiydi. Jungkook'ta öyleydi. Yıkıcı öfkesi Eunji'nin üzerine hiç gitmemiş gibi her şey sınırında ilerliyordu. Aralarında olan hiçbir şeyin de beni ilgilendirdiğini düşünmüyordum.

"İhtiyacımız olan her şeyi tamamladık. İki gün içinde başlayabiliriz,"demişti Taehyung arkasına yaslanıp kollarını göğsünde birleştirirken.

Jungkook yavaşça başını salladı ve ağzındaki lokmasını yutarak başını kaldırdı. Gözleri Taehyung ve Eunji'de dolaşırken pürüz istemediği her hâlinden belli olan bir tonla, "Yapacağımız tek bir hata, kuşun kafesten kaçmasına sebep olacak ve eğer bu olursa..."
Taehyung boğazını temizleyerek bana baktığında, Jungkook'un dişlerini sıkarak duraksadığını ve sert nefeslerini düzene sokmaya çalıştığını duydum.

"Leyak, onu kafeste istiyorum."demişti az önceki tehdit kokan kanlı cümlesini yarım bırakarak.
Eunji başını salladı.
"Çok az kaldı."dedi daha önce duymadığım ürkütücü ve şeytani bir tıslamayla.

Onlardan gerçekten korktuğumu bir kez daha anladım. Ne yapabileceklerini bir saniye öncesinden tahmin bile edemiyordum.
Yutkundum ve çatalımı masaya bırakarak ayağa kalktım.
Sandalye geriye gittiğinde küçük ve sinir bozucu bir sesi zemine bırakmasına aldırmadan, "Afiyet olsun,"diyerek Jungkook'un haricinde hepsine bakıp arkamı döndüm.

Mutfağın ortasındaki boş alana kadar geldiğimde, onun sesini arkamdan uyarı dolu bir imayla duydum.

"Kalın bir şeyler giyin ve beni dışarıda bekle."

Emir verilmesi çoğu zaman hoşuma gitmezdi. Omzumun üstünden onun gözlerine dibi görünmeyen bir çukur gibi bomboş bakarak mutfaktan çıktım.

Kaldığım odaya gelerek hızla kapıyı gürültüyle kapattığımda homurdanmaya başlamıştım.
"Oyuncağıymışım gibi davranıyor."

Bavulumu açarak içinden rastgele siyah boğazlı bir kazak ve kot pantolonumu çıkararak kapatırken hareketlerim hızlı ve dengesizdi.
"Ahmak şeytan,"diyerek tısladım ve üstümdeki beyaz pijamayı hızla üzerimden söküp attığımda içimde tuttuğum çoğu şeyin öfkesini yaşıyordum.

Kazağı giyinerek saçlarımı içinden çıkardığımda, cızırtılarına eşlik eden elektriklenişi parmaklarıma battı fakat aldırış etmedim.
Bol olan yüksek bel kot pantolonu da hızla giyinerek kazağı pantolonun altına sıkıştırdım.

Saçlarımı omzumun önüne alarak yan tarafından hızla rastgele bir şekilde ördükten sonra bileğimdeki siyah saç lastiği ile bağladım.

Odadan çıkarak mutfağın önünden geçtim ve dışarıya açılan kapıyı açarak çıktım.
Jungkook'u kapının önünde beklerken bulmayı tahmin etmemiştim. Duraksayarak gözlerimi bana bakan gözlerinden kaçırdıktan sonra kapıyı arkamdan kapattım.

𝘪 𝘧𝘦𝘭𝘭 𝘪𝘯 𝘭𝘰𝘷𝘦 𝘸𝘪𝘵𝘩 𝘵𝘩𝘦 𝘥𝘦𝘷𝘪𝘭, 𝘳𝘴𝘬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin