Jimin elindeki su dolu testi ile kraliyetin yolunu tutarken bir yandan da etrafını seyrediyordu. Hayatı şimdilik düzene girmişti. Evet bu kraliyete esir düştüğünden beri her gün bir kaos yaşanıyordu ve bu kaosun içine de hep kendi sürükleniyordu. Kral artık esir olan köylüleri serbest bırakmış ve köylerine geri göndermişti. Jimin az buçuk köyünün ne halde olduğunu hatılıyordu ve eskisi gibi olmayacağını da biliyordu. Çoğu askerler köyü eski haline getirmek için görevlendirilmişti. Jimin'in gözlerini bir kaç askerin eğitim alanına çevirdi. Gözleri arkadaşı Jungook'u aradı fakat göremiyordu. Sanıyordu ki o da köyü eski haline getirmek için diğer asker ile beraber görevlendirilmişti.
Jimin taşlı patikadan yürümeye devam ederken elindeki su testi taşıyor ve yarısı damla damla düşüyordu. Kolu sırılsıklam olmuştu ve kafasında ki hasır şapkası yüzüne sürekli düşüyordu. Elleri bu ağır testileri daha fazla taşıyamayacaktı ve sonunda eğilerek testileri yere koydu. Derin nefes alıp verirken bir yanda etrafında oyun oynayan çocukları izliyordu. Etrafında olan bu güzellikleri izlemeye bayılıyordu. Çocuk cıvıltıları kendisine en iyi gelen şey olabilirdi. Terli ellerini üzerine silerek tekrar testileri ellerine aldı. Yavaş yavaş ilerlerken tanıdığı insanlara gülümsüyor ve kısa sohbet yaparak tekrar ilerliyordu. Sonunda yüzünün güldüğü zamanları geçiriyordu.
Birden at sesleri kulaklarına işitti. Atın kişnemesi, ayağındaki nal takırtı sesleri ve üzerinde insanların bağırış sesi. Jimin arkasına döndüğünde bir kaç at ve üzerindeki insanlar kraliyetin bahçesine doğru geliyorlardı. Geçtiği yerleri toza çevirerek kendilerine bakan insanlara alaylı bakışlar sergiliyordu. Jimin bakışlarını kaçırarak koşar adımlarla ilerlemeye başladı. Bu gelen kişilerden hiç hoşlanmamıştı ve Krala zarar veren birileri olabilirdi. Evet yanında bir sürü koruması asker vardı fakat bu yeterli değildi. Jimin Kralı her zaman koruyacağı için kendine büyük bir söz vermişti.
Hızlı adımları artık koşmaya dönüştü. Elindeki ağır testiler sallanıyor ve içindeki suların yarısı yere dökülüyordu. Yetişemeyecek korkusuna kapılmıştı ve nerdeyse nefesi kesilmek üzereydi. Elindeki testilerin kendisine yük yaptığını anladığında onları yere attı ve daha hızlı koşmaya başladı. Testiler yerde paramparça dağılırken her yerine su sıçramıştı.
Sonunda kraliyetin kapısına geldiğinde arka kapıya doğru koşmaya başladı. Üzeri sırılsıklamdı ve üşüyordu. Şuanda kraliyette bir kıpırdanma görünmüyordu ama Jimin yine de endişelenmişti. Sonunda kapıdan girdiğinde o uzun koridorlardan koşuşturmaya başladı. Pek kimse yoktu ve bu da korkmasını sağlatmıştı. Bir kaç hademe ellerinde ki kıyafetler ile salondan geçiyorlardı. Henüz gerçekten kötü bir şey yoktu. Peki o gelenlerde kimdi öyle? Kralın tahta olduğunu bilerek solana doğru adımlarını hızlandırdı ve bir kaç ses işitti. Bir kadın sesiydi
''Daha ne kadar böyle devam etmeyi planlıyorsun Yoongi?'' Jimin salona girmeden önünde bulunan kırmızı tül perdenin arkasına gizlendi. Evet başkaların konuşmaları dinlenilmezdi fakat Kralı yalnız bırakamazdı da. Jimin Yoongı'nın karşısına geçen zayıf bir kadına dikkatle bakmaya başladı. Büyük bir tapuzu ve etrafında dolanan örgü saçları. Tam topuzunu yanında ise kırmızı bir çiçek. Desenli ve özel yapılmış bir qipauduru. Jimin yutkunarak kadını izlerken arkasında bir kaç asker ve önlerinde duran yakışıklı bir genç belirmişti. Uzun düz siyah saçları ve oldukça zarif bir duruşu vardı. Gözlerini Yoongi'den ayıramıyordu. Jimin düşünmeye başlamıştı bile bunların kim olduğunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the kingdomㄨ yoonmin ✓
FanfictionKöylüleri esir alan Kral Min Yoongi, içlerinden Park Jimin'i görünce hemen etkilenmişti. Başlangıç: 02.04.2021 Bitiş: 24.03.2023