Kış Güneşi ❄️4☀️

50.2K 1.4K 169
                                    

Yorgundu Nil Liya. Bu yorgunluğu hem bedenen hemde ruhen hissediyordu.
Zengin bir ailede doğmuş olsa bile o zenginliğin hiç bir getirisini görmemişti. Babası Haldun Sönmez parayı tanrısı olarak gören biri olduğu için 22 yaşına kadar varlık içinde yoklukta yaşamıştı.

Para sıkıntı değildi ama babasından göremediği sevgiyi yanlış insanlarda aramış, hayatına hiç olmayacak insanları almıştı. Tabi sonunda üzülen yine kendisi olmuştu.

Önünde duran adama baktı. Tanıdığı veya  tanıdığını sandığı bir çok insandan farklıydı.
Güçlüydü. Yakışıklıydı. Neden bu dağ başında yaşıyordu ki?

Sert birisi olduğunu anlamak için bir bakış yetiyordu. Onun kendisine yardım edeceğini hiç düşünmemişti ama adam geçici bir süre olsa bile burada kalmasına bile izin vermişti.

Ne kadar kaba biri olursa olsun bu adama ölene kadar minnettar kalacaktı

Düşüncelerine bacağına sürünen yavru ile ara verdiğinde, elini yavrunun temiz kahverengi yumuşak tüylerinde gezdirdi. Bir saat öncesine göre daha iyi olsa da hâlâ hasta olduğu cansız bakan gözlerinden belliydi.
" Daha iyi olacaksın." Dedi sessizce. Küçüklüğünden beri sessiz olmaya o kadar alışmıştı ki artık istese bile sesli konuşamıyordu.

Köpek onu anlarmış gibi bir kere havladığında kocaman gülümsedi. Hayvanları severdi. Hayvanları insanlardan daha çok severdi. Kendine eğer bir dost edinecekse bu kesinlikle hayvan olurdu.

" Ben odun kesmeye gidiyorum. Sobayı sakın söndürme, yoksa donarsın burada."

Ayağa kalkan adama değen bakışları daha önce hiç görmediği bir şeyi inceliyormuş gibiydi.
Adamın askılıktan siyah montunu alıp giymesini dikkatle izledi. Aynı şekilde botunu da giydiğinde hıza kulübeden çıkmıştı.

Aslında dışardan küçük bir kulübe gibi dursa da içerden mini bir ev gibiydi. Koltuklar biraz eski olsa da hâlâ güzel görünüyordu. Bir odası, küçük bir mutfağı ve banyosu vardı.
Tek kişinin rahatlıkla yaşayacağı bir yerdi.

Böyle bir hayatı olsun isterdi. Herkesten ve herşeyden uzak huzur dolu bir hayat isterdi. O zaman ne babasını düşünürdü ne de ona seçilen damat adayı olan Soner Kandemir'i.

Soner Kandemir babasının en gözde en zengin damat adayıydı. Acı ile gülümsedi. Bu olay patlak verene kadar her şeye rağmen babasının onu sevdiğini düşünürdü, sonuçta onun kızıydı, insan kızını sevmez miydi? Ama ne zaman ki babası bir akşam yemeğinde bu evliliğin olacağını kesin bir dille söylemiş karşı çıktığında ise zerre kâleye almamış, o zaman anlamıştı, babasının gözünde zerre kadar değeri olmadığını. Babasının tüm ailesi parasıydı ve para için vazgeçmeyeceği hiç bir şey yoktu. 

Bunu anlamak canını öyle yakmıştı ki o gece sabaha kadar ağlamıştı. Daha sonra ise bunu kabullenmiş ve hayatına böyle devam etmişti.

Zor şeyler yaşamış olsa bile hayatı seviyordu. Kimse için hayatını yakmayacaktı. Bu babası bile olsa.

❄️

Kulağına gelen tıkırtı ile gözlerini aralarken karanlığa alışan gözlerini ışık rahatsız etmiş, gözlerini tekrar kapatmasına neden olmuştu.

"Bu sesde ne ya" dedi gözlerini tekrar aralarken. Görüş açısına giren koca beden ile hızla yattığı yerden kalktı.

" Uyuyan güzel uyandı demek." Dedi adam sobaya odun atarken. Gözleri yaptığı işteydi. " Neredeyse akşam oldu."

Akşam mı olmuştu? Gözlerini pencereye çevirmesi ile adamın doğru söylediğini anladı. Hava kararmak üzereydi.

" Ben bir şeyler yedim, açsan sende ye. "

Kafasını sallayıp ayağa kalktı. Gözü sobanın kenarındaki yastığın üzerinde uyuyan yavruya kaydı. Düzenli alıp verdiği nefesler sayesinde karnı bir yükseliyor bir alçalıyordu. Çıkan sesleri duymuyormuş gibi huzurlu görünüyordu.

Gerilen vücudunu esnetip mutfağa gitti. Masanın üzerinde duran tencereden boş bir tabağa biraz tavuk patates karışık yemekten koyup yemeye başladı.
Yemeğin görüntüsü hoş değildi. Patatesler ezilmiş ve tavukla karışmıştı ama tadı gerçekten güzeldi.

Kısa bir sürede yemeğini yedi. Doyan karnı ile kendi boş tabağını ve adamın tabağını alıp lavaboya koydu.

Salona geri gittiğinde kalktığı koltuğa oturdu.
Aralarında süre gelen sessizlik artık ortamı iyice garip bir hava sokmaya başlamış buda rahatsızca yerinde kıpırdanmasına neden olmuştu.

"Canın sıkılıyorsa odada kitap var alıp okuyabilirsin."
Adamın bariton sesi ile bir an korksa da kendini çabucak toparladı. Canı sıkılıyordu evet ama kitap okumak istemiyordu. Normalde kitap okumayı severdi ama şu an kendini kitap okuyacak havada hissetmiyordu.

"Sohbet etsek olur mu?" Dedi. Sesi bir fısıltıdan ibaret olsa da adamın duyduğunu biliyordu.

" Ne konuşacağız?"

Bir kaç saniye düşündü. Kafasının içinde tonlarca soru vardı ama ilk olarak ne sorması veya ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Ardından en çok merak ettiği soruyu dile getirdi.

"Neden burada yaşıyorsun?"

" İnsanlardan uzak." Dedi adam anında cevap vererek.

Diğer soruya geçti. " Bana neden yardım ettin?"

" Çünkü yardıma ihtiyacın vardı."
Kafasını anladım dercesine salladı ama aslında zerre anlamamıştı. Onun yerinde başkası olsa Soner gini bir adama bulaşmamak için değil yardım etmek bir metre yakınına bile yaklaşmazdı.
Tamam bu adam Döneri tanımıyordu ama sonuç olarak dün onları görmüştü. Soner ve yanında gezen adamları uzaktan gören bir insan bile onların tekin birileri olmadığını anlardı.

Düşünmeye ara verip başka bir soru sordu.
" Peki kaç yıldır buradasın?"
Peş peşe sordugu soruların adamı rahatsız edip etmediğini bilmediği için ses tonu cılızdı.

" 5"
Kızın sesinin aksine onun sesi sert ve toktu.
Kafasının içinde durmadan dönen düşünceler canını sıkıyordu.
Yıllardır yalnız yaşıyorken şimdi hiç tanımadığı biri ile aynı evi paylaşıyordu. Üstelik bu kişi kendinden kaç yaş küçük bir kızdı.

Sorun kız olması da değildi. Sorun başlı başına kendisiydi. Bu zamana kadar hep yalnız yaşamıştı. Bu yalnızlık ara sıra canını sıksa da kendi başına olmayı seviyordu.
Burada geçirdiği beş yıl belki de 30 yıllık ömründe geçirdiği en huzur dolu yıllardı.

Sessiz, sakin yaşayıp gidiyorken pat diye karşısına çıkan bu kız tüm huzurunu alıp gitmişti.

Onu gördüğü ilk an kesinlikle yardım etme fikri yoktu ama daha sonra gözlerinde gördüğü çaresizlik vicdanına dokunmiştu. Biliyordu ki eğer kızı o adamların eline verseydi şu an ki rahatsızlığının on katını yaşayacaktı.
Yine de evinde birilerinin olmasına alışık değildi. Üstelik bu işin burada bitmeyeceğini de biliyordu. O adamların tekrar geleceğini biliyordu.

Eski sessiz sakin hayatının dün itibarı ile sona erdiğini biliyordu bu gerilmesine neden oluyordu.

Kafayı yemiş olmalıydı. Daha şimdiden kıza burada kal dediği için pişman olmuştu.

" Bende böyle bir yerde yaşamayı çok isterdim."

Kızın ince sesi ile düşüncelerinden ayrılıp kıza baktı. Güzel yüzünde yer edinen hüznü görmek kaşlarını çatmasına neden oldu.

"Yaşayabilirsin." Dedi düz bir sesle.
" Anladığım kadarı ile durumun iyi. Kendine böyle bir yerde ev yaptırabilirsin."

Kızın gülümsediğini gördü ama sanki gülüşünde bir şey eksikti.  Garip bir şekilde kızın yüzünde ve sesinde yer edinen hüzün canını sıkıyordu. Yalnızlıktan delirmiş olmalıydı. Zira daha bir gündür tanıdığı bir kız için üzülmesi mantık dışıydı.

"Aynen öyle yaparım."

Kafasını salladı adam. Kızın ses tonundan bile böyle bir şey yapamayacağını anlamıştı ama uzatmak istemedi. Elinden geldiği kadar kızdan uzak duracaktı. Aradan belli bir süre geçtiğinde, kızın artık güvende olacağından emin olduktan sonra  ise kızı en güvenli şekilde buradan gönderecekti.

KIŞ GÜNEŞİ  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin