Kitabın bitmesine çok az kaldı. Önceden zaten bitirmiştim okuyanlar biliyor yeni okuyanlara söylüyorum son 7 bölüm falan var herhalde.
Sizden ricam okurken oy verip yorum yapmanız ve tabiki yazdığım diğer kitaplara da bakmanız.
Umarım onları da Kış Güneşi kadar seversiniz. 🥰🥰Nil Liya
Aşk bir resim olsaydı ve benden o resmi çizmemi isteselerdi kuşkusuz Baruh Efe'yi çizerdim.
Çizdiğim resim belki onun kadar güzel olmayabilirdi ama yine de çizerdim. Vaktim olsa saatlerce günlerce onu çizerdim.Onu seviyordum. Onu çok seviyordum. Bu öyle basit bir sevgi değildi. İlk görüşte aşk değildi. Onu zamanla tanımış, tanıdıkça sevmiştim. Farkında bile olmadan adı kalbime her gün birazcık birazcık işlenmişti. Bundan şikayetçi değildim.
Gün ayırmış, gece yerini gündüze bırakmıştı. Saatin kaç olduğunu bilmesem de kapalı perdelerden içeri sızan güçlü güneş ışıkları öğlen civarı olduğunu gösteriyordu.
Yaklaşık bir saat önce uyanmıştım. Baruh Efe ise hâlâ uyuyordu. Belden altını örten ince yorgan belden yukarısını açıkta bırakmıştı.
Öyle filmlerde veya kitaplarda olduğu gibi sarmaş dolaş uyanmamıştık. Yine de mutluydum.Uyandığında yüzüne nasıl bakacağımı bilmiyordum. Dün gece birlikte olmuştuk. Hemde iki kez. Aslında bu utanmamı gerektiren bir şey değildi zira beden benimdi ve ben sevdiğim adamla bir şey yaşamıştım. Ama yine de utanıyordum. Çünkü bu elimde olan bir şey değildi.
Bedenimde hüküm süren ağrılar canımı yakmaktan çok gülümsememe neden oluyordu.
" Günaydın."
Uykulu boğuk sesi kulaklarıma ulaşır ulaşmaz dudaklarımda ki gülümseme silinirken, bakışlarımı saniyelik yüzüne çevirdim.
Onunda bakışlarının hedefi bendim." Günaydın." Dedim gözlerimi kaçırıken. Ses tonum kısıktı. Bazen ben bile bu kadar utangaç olduğum için kendimden nefret ediyorken onun ne düşündüğünü bilmiyordum. Kim birlikte olduğu adamdan sabah utanırdı ki?
" Erken uyanmışsın. Canın mı yanıyor?"Kafamı iki yana sallayıp göğsümün üzerine kadar çektiğim yorganı avuçlarım arasına aldım. Çıplak değildik. O şeyi yaptıktan sonra duş almış ve giyinmiştik, yani kısmen. O sadece siyah bir baksır giymiş ben ise askılı ve şort.
" Sadece uyandım işte."
Gülümsedi. Beyaz dişleri gözler önüne serilirken kalbim sevgi ile attı.
"Acıktın mı? Bir şeyler sipariş edebilirim."
Kafamı olumlu anlamda salladığımda yataktan kalktı. Odanın bir köşesinde yerde duran eşofmanının cebinden telefonu alıp, tekrar yatağa geldi.
" Özel olarak istediğin bir şey var mı?"
Sırtını yatak başlığına yaslarken gözleri üzerimdeydi. Bu hem utanıp hem heyecanlanmama neden olurken kafamı iki yana salladım.
Dakikalar sonra siparişi verip telefonu komidinin üzerine bıraktı.Gözlerim sürekli çıplak üzerine kayarken edepsiz yanım duvarın arkasına geçmiş bu halime kıs kıs gülüyordu.
" Bugün yapmak istediğin bir şey var mı güzelim?"
Kullandığı kelime ile kalbim sıcacık olurken kemikli elini tuttum. Benim elim onun elinin yanında minicik kalıyordu.
" Aslında annemle görüşmek istiyorum." Dedim elini sanki ilk defa görmüş gibi incelerken. Annemi merak ediyordum. Son aylarda yaşadığımız şeyler benim için ne kadar zor ise annem için de bir o kadar zordu. Belki de yirmi yıllık evlilikleri boyunca ilk defa babama karşı durmuş, içinde ki çığlıkları serbest bırakmıştı.