Gökyüzü kapalıydı. Serin hava rahatlatıcıydı. Korku hala yerinde olsa da Tarçın'ı görmek ona iyi gelmiş, az da olsa rahatlamıştı.
Yine de gergindi. Tırnaklarını avuç içlerine batırmaktan, avuç izlerinde hilal şeklinde kızarıklıklar oluşmuştu.
Aralarında yer alan sessizlik daha çok gerilmesine neden olurken, bakışlarını sessizce oturan adama çevirdi. Ona bu durumu nasıl söyleyeceğini bilmiyordu.
Baruh Efe gözlerini kara bulutların hakim olduğu gökyüzüne çevirdi. Canı sıkkındı, çünkü sevdiği kadın bilmediği bir sebepten ötürü üzgündü. Korkuyordu.
Evden çıktıkları andan beri Nil Liya'nın konuşmasını sabırla beklemişti ama Nil Liya konuşmamıştı. Bu duruma sinirlense de üzerine gitmemek için sessiz kalmıştı. Yine de sabrının sınırlarındaydı. Onu bu halde görmek istemiyordu.
" Daha ne kadar beklemem gerek?" dedi sonunda. Bakışlarını kıza çevirmişti. Ses tonu istemsizce sert çıkmış olsa da birazda sitem doluydu.
" Bir sorun var belli. Anlatmanı sabırla bekledim, yine de beklerdim ama seni bu halde görmek istemiyorum. Neden anlatmıyorsun?"Nil Liya'nın gözlerini kaçırması ile derin bir nefes aldı. Bir yanı öfkeli bir yanı kırgındı. Neden demek istiyordu? Neden bana güvenmiyorsun? Neden sorunlarını benimle baylasmiyorsun? Neden bana uzaksın? Böyle bir sürü neden sıralamak istiyordu ama bir cevap alamamaktan korkuyordu.
Sorunun ne olabileceğini defalarca düşünmüş ama bir cevap bulamamıştı. İlk başta regl olduğunu düşünmüş, ama her geçen zamanda bu düşüncenin yanlış olduğunu anlamıştı.
" Korkuyorum."
Nil Liya'nın kırılgan sesi kalbini sızlattı. Onu korkutan her şeyi, herkesi dünyadan söküp almak istiyordu.
" Neyden korkuyorsun güzelim?"
Sesini elinden geldiği kadar yumuşak çıkarmıştı. Onu ürkütmek istemiyordu. Uzanıp kızın dizinin üzerinde duran elini tuttu.
" Anlatabilirsin" dedi gözlerinin içine bakarken.Nil Liya kendi içinde bir savaş içerisindeydi. Ne yapacağını bilmiyordu. Korkuyordu. Baruh Efe'ye her şeyi tek seferde anlatıp, onun sıcak güvenilir göğsüne sığınmak istiyordu ama, kelimeler boğazına diziliyor, konuşmayı bırak nefes almasına bile engel oluyordu.
Sürekli yutkunma ihtiyacı hissediyordu. Gözlerini kapattı. Kendine kısacık bir an tanıdı. Gözlerini açtığında her şeyi ona anlatacaktı. Baruh Efe'nin en doğru kararı vereceğini biliyordu. Bununla tek başına savaşmasına gerek yoktu.
Gözlerini açtı. Konuşmak için araladığı dudakları, beklemediği bir şeyi görmesi ile tekrar kapanırken, aldığı korku dolu nefes soluk borusuna takıldı.
" Bakın burada kimler varmış."
Baruh Efe duyduğu ses ile arkasına döndü. Ardından hızla ayağa kalkıp Nil Liya'yı arkasına aldı.
" Senin burada ne işin var?"
Sesi tamamen öfke doluydu. Damarlarında gezen öfkeyi boynunda atan damardan daha çok hissediyordu.
" Sizi ziyarete geldim. Malum uzun zaman oldu görüşmeyeli."
Baruh Efe gülen yüzüne okkalı bir yumruk atmamak için kendini zor tutarken, sinirli bir soluk aldı.
Onunla bir gün elbet karşı karşıya geleceğini biliyordu ama bu şekilde olmasını beklemiyordu. Ondan tabiki korkmuyordu ama Nil Liya'nın yanında olası bir kavgaya girmek istemiyordu. Hem Soner'in buraya yalnız gelmeyecek kadar korkak olduğunu biliyordu.
" Belanı benden bulmadan defol git." Dedi.
Soner alayla gülümsedi. Bugün buraya gelirken tüm gemileri yakıp öyle gelmişti. Kaybedecek bir şeyi yoktu. Onun için rahattı.
Ellerini pantolonunun cebine sokup dilini şıklattı.
" Ben sizi görmek için buralara kadar geliyorum senin yaptığına bak" dedi.
Baruh Efe onun herşeyi göze alarak buraya geldiğini gözlerinde ki o boş bakıştan anlamıştı.
Normalde onun gibi adamlardan korkmazdı ama şimdi korkuyordu. Onun için " bulaşma" dedi. Sesi ölüm kadar soğuk duvar kadar sertti.Aslında bu kadar dikkatsiz olduğu için bir yandan kendine de kızgındı.
" Bulaşmayayım öyle mi? Sen benim hayatımı siktin attın!" Son kelimesinde bağıran adamla Nil Liya'nın arkasında korku dolu bir ses çıkardığını duydu. Sırf bunun için bile onu öldürebilirdi.
" O zaman meseleni benimle hallet Nil Liya gitsin."
Nil Liya'nın yanında olması elini kolunu bağlıyordu. Normalde çoktan Soner'i alt etmişti ama şimdi temkinli davranmak zorundaydı. Onun boş ve yalnız gelmeyeceğini biliyordu.
Az sonra elini beline atan adamla yanılmadığını anladı.
Soner elinde tuttuğu silahı nefret ettiği adama doğrulturken yüzünde zafer kazanmış bir ifade vardı. Her gece kafasını yastığa koyduğunda bu anı düşünmüştü.
Hayatını mahfedenlerin hayatını mahfedecekti. Onlara nasıl acı çektirmesi konusunda çok düşünmüştü , nihayet dün gece kesin karar vermişti. İlk başta Nil Liya'yı öldürmek istemişti ama Nil Liya'da sonra Baruh Efe'yi durduracak hiç bir şey olmayacağı için buna cesaret edememişti. Daha sonra ikisini birden öldürmeyi düşünmüştü ama bu seferde acı çeken kimse olmayacaktı.En son ise Baruh Efe'yi öldürmeye karar vermişti. Nil Liya intikam alacak kadar güçlü değildi. Üstelik yaşanan her şeyin sebebide oydu. İşleri bu duruma o getirmişti şimdi de cezasını çekecekti.
Baruh Efe ilk defa ne yapacağını bilmiyordu. Ölmek zerre umurunda değildi ama Nil Liya'ya bir şey olmasına izin vermezdi.
Bugün burada kan döküleceği kesindi ama o kanın kendisine mi yoksa Soner'e mi ait olacağı belli değildi. İki durumda boktandı. Ya hapse ya mezara girecek iki durumda da Nil Liya'yı yalnız bırakacaktı." Nil Liya. Ah o küçük kız değil mi şu an karşı karşıya olmamızın sebebi."
Sinirle dişlerini sıktı. O şerefsiz Nil Liya'nın adını ağzına almamalıydı.
" Merak etme Nil Liya'ya dokunmayacağım. Ama senin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Şimdi sana bir seçim sunuyorum. Ya uslu uslu durur ölümünü beklersin ya da zorluk çıkartıp ölürsün, tabi bu durumda Nil Liya da zarar görür. Buraya yalnız gelmediğini tahmin edersin herhalde. Adamlarım bu bahçenin her yerinde."
Nil Liya duyduğu şeyin doğruluğunu tartarken, bütün bedeni zangır zangır titriyordu.
Gözlerinden birer birer akan damlalar çoktan yanağını ıslatmıştı. Ne zaman ağlamaya başladığını bilmiyordu zira beyni durmuş gibiydi. Olayları idrak edemiyordu." Hayır" dedi yavaş yavaş yerine gelen beyni ile. Sonra daha sesli bir şekilde tekrar etti. " Hayır"
Baruh Efe'ye bir şey olmasına izin veremezdi. Bu duruma gelmeleri kendi suçu iken sevdiği adama bir şey olmasına katlanamazdı.Saklandığı bedenin arkasından çıktı.
Şimdi Soner'i net bir şekilde görüyordu." Ne istiyorsun bizden?" Dedi. Korku gitmiş yerini öfkeye bırakmıştı. " Seni hiç bir zaman sevmedim, istemedim. En baştan seninle evlenmeyeceğimi söyledim. Şimdi ne istiyorsun bizden? Neden rahat bırakmıyorsun bizi?"
Her kelimesinde sesi yükseliyordu. Çaresizlik korku ve öfke birbirine girmiş yorgun bedenini daha da yormuş, ve tüm sinir sistemini alt etmişti. Kendini her an patlayacak bomba gibi hissediyordu.
" Bu kadar mı aşağılıksın? Başına gelen her şey senin suçunken nasıl bizi suçlarsın? Baruh Efe olsa da olmasa da senin gibi şerefsizle evlenmezdim. Şu sokakta gezinen başı boş köpekler bile senden daha iyidir."
Soner daha fazla düşünmedi. Elinde tuttuğu silahın yönünü hafif bir hareketle değiştirip tetiğe bastı. Nil Liya'nın söylediği sert sözler tüm gururunu yerle bir etmiş, planını unutturmuştu. Tek düşünebildiği susmasıydı.
O lanet çenesini sonsuza kadar kapatmak istemişti. Sonra ölse bile umurunda değildi. İntikamını almıştı. Tekrar bastı tetiğe. Bütün vücudu rahatlamıştı.