Nil Liya
İçimde kopan fırtınaları gözlerimden yaş olarak çıkarken, annemin anlayış dolu bakışları ile daha çok ağladım.
İki aydır tek yaptığım şey ağlamaktı. Artık onu bile yapmaya gücüm yok gibi geliyordu.
Yine de gözümden akan yaşlara engel olamıyordum. Baruh Efe'yi özlemiştim. Onunla orada geçirdiğim huzurlu günleri özlemiştim. Tarçını özlemiştim. Sürekli iyi olup olmadığını düşünüyor iyi olması için dua ediyordum.Tek umudum Baruh Efe'nin zamanında eve dönmesiydi. Sahi eve dönüp beni bulamadığında ne yapmıştı acaba? Belki de benden kurtulduğu için sevinmiştir.
" Ne düşünüyorsun?"
Kafamı iki yana sallarken bakışlarımı anneme çevirdim. Solgun yüzü endişelenmeme neden olsa da inatla iyiyim diyordu ama iyi değildi.
İyi değildik." Anne ne kadar burada böyle saklanacağım."
Ömür boyu Soner'den kaçamazdım. Bir gün bir yerde elbet yakalanacaktım.
" Bilmiyorum kızım. Tek yaptığımız zaman kazanmak."
Öyleydi. Yine de şimdilik buna bile razıydı. Zaten razı olmaktan başka çaresi de yoktu.
Nil Liya pencereden görünen gök yüzünü izlemeye başladığında evde yankılanan zil sesi ile ayaklandı.
"Birini mi bekliyordun?"
Kafasını iki yana sallarken salondan çıkmıştı. Bu iki ayda öğrendiği diğer bir şey de insanların ne kadar meraklı olduğuydu. Özellikle de yan bina da oturan kırklı yaşlarının başında olan Hanife isimli kadın.
Buraya geldiği günden beri hemen hemen her gün geliyor saatlerce mahallede dönen muhabbetleri bıkmadan anlatıyordu. Nil Liya böyle şeylerle ilgilenmese bile sessizlik onu boğduğu için Hanife'nin anlattıklarını dinliyordu.
Annesinin de peşinden geldiğini adım seslerinden anlarken kapının kulpunu tuttu.
" Mahalleden bir abladır." Dedi meraklı meraklı bakan annesine. Annesi anladım dercesine kafasını salladığında kapıyı açtı.Gördüğü yüzün Hanife ablası ile uzaktan yakından alakası olmazken olduğu yerde donakaldı.
"Demek buradasınız" diyerek içeri giren adam babasının ta kendisiydi. Hemen arkasında Soner ve adamları vardı.
Nurgül hanım kovasına korku dolu bakışlar atarken bedeninde yer edinen korku tamamen kızı içindi.
O kadar dikkat etmesine rağmen kocasının burayı nasıl bulduğunu bilmiyordu." Siz iki kuş beyinli gerçekten kaçabileceğinizi mi düşündünüz?"
Kocasının aşağılayıcı tonda konuşmasına aldırmadan kızına bakmaya devam etti.
Onu bu durumdan kurtarmak için her şeyi yapardı ama elinden bir şey gelmiyordu." Burası yeri ve zamanı değil Fatih. Sonra konuşuruz." Dedi kızının kolunu destek olurcasına tutarken.
Nil Liya konuşulanları duyuyor ama herhangi bir tepki veremiyordu. Korku ve hâyâl kırıklığı bir uyuşturucu gibi kanına karışmış, beynini dondurmuştu.
Kalbi acı ile sızlarken babası tarafından kaç kere yaralandığını düşünüyordu.
Saniyeler sonra yavaş yavaş kendine gelen zihni ile bakışları babasını buldu. Fatih Sönmez her zamanki gibiydi. Güçlüydü ve gücünü sonuna kadar kullanıyordu. Ak düşmüş saçları onu yaşlı göstermek yerine daha bı karizmatik gösteriyor, üzerine giymiş olduğu özel dikim takım elbise yaşına göre formda olan bedenine tam oturuyordu.