Kış Güneşi❄️12☀️

42.9K 1.4K 199
                                    

Nil Liya hayatında hiç bu kadar utandığını hatırlamıyordu. Yanakları alev alev yanıyor damarlarının içinde kan değil alev dolaşıyordu.

Sürekli gözlerinin önünde oynayan sahne ile kafasını yukarı kaldıramıyordu.
Kalbi gümbür gümbür atıyor, kulakları uğulduyordu. Bu yaşına kadar hiç kime ile öyle bir yakınlığa girmemişti.
Aslında utanması saçmaydı. Zira bilerek yapmamıştı hiç bir hareketi ama yine de deli gibi utanıyordu işte.

Kahvaltıdan sonra Baruh Efe'nin dediği gibi ilacı alıp ona vermişti. Soner tüm kötülükleri yapabilecek biriydi ama bu kadar da alçalacağını düşünmemişti.
O gün Soner'in arabasına binmesi tamamen hataydı. Bir yakınlarının düğünü için şehir dışına çıkacaklardı. Babasının ısrarı ile o arabaya binmişti. Daha yolun başında Soner gerçek kişiliğini ortaya çıkararak saçma saçma konuşmaya başlamıştı. Nil Liya onu tabiki umursamıyordu ama Soner'in ağzından kaçırdığı şey ile yaşadığı dehşet tüm kanını dondurmuştu.

Gittikleri düğün tanıdıklarının değil kendi düğünleriydi. O saniyeden sonra sakin kalmak imkansız olsa da doğru zaman gelene kadar sabırla beklemişti. Bulduğu ilk fırsatta ise kaçmıştı.

Baruh Efe ise belki de bu hayattaki en büyük şansıydı. Hayatında onun gibi birini daha önce hiç görmemişti. Her gün onu biraz daha tanıyor ve farkında olmadan bağlanıyordu.

"Pencereyi kapat hasta olacaksın."

Adamın sert ve güçlü sesi ile daldığı düşüncelerden çıkarken, bir kaç saniye daha tenine vuran temiz havanın tadını çıkardı. Kar erimeye başlamıştı. Şehrin merkezine çok kâr yağmadığı için ilk defa bu kadar çok kâr görmüştü. Bu durum onu ilk başta endişelendirsede şimdi bu görüntü hoşuna gidiyordu.

" Hasta olursan ilgilenmem ona göre."

Gülümsedi. Adamın sesi ciddi olsa da kurduğu cümlede ciddi olmadığını biliyordu. Yine de pencereyi kapatıp sırtını soğuk cama yasladı.

Gün kavramını kaçırmış olsa da buraya geleli on günden fazla olduğunu biliyordu. Zaman hızlı akıyordu. O gün Soner' in elinden kaçarken hiç bir planı düşüncesi yoktu. Sadece koşuyordu. O anları düşündü. Yaşadığı korkuyu, üzüntüyü, hayal kırıklığını...

Kafasını iki yana sallayıp bu düşünceleri dağıttı. Artık o adamı düşünmesine gerek yoktu.

Koltuğa otururken kitap okuyan adama baktı. Hala rengini tam olarak çözemediği saçlarını bugün bağlamamıştı. Nil Liya uzun saçlı erkekleri hiç sevmez itici bulurdu ama bu adama garip bir şekilde yakıştırıyordu. Dalgalı saçları ona vahşi bir hava verirken, saçları ile aynı renk olan sakalları güzel yüzünü süsleyen mücevher gibiydi.

Uzun boyu, geniş omuzları, kaslı kolları ve en önemlisi insanı yaz gününde bile üşüten soğuk sert bakışları.

Hepsi tamamen bir ressamın elinden çıkmış gibiydi. Ressam belki de bir gözünü çizebilmek için aylarını vermişti.
Güzel değildi. Güzel olamayacak kadar vahşi duruyordu. Nil Liya adama baktığında ilk düşündüğü ne kadar çekici olduğuydu.

" Ne düşünüyorsun?"

Sanki adam düşüncelerini okuyabilecekmiş gibi hızla o düşüncelerden uzaklaşıp panikle gülümsedi.

" Hiç." Derken omuz silkmişti.

Baruh Efe kızın kızaran yanaklarına baktı. Bir an gerçekten ne düşündüğünü merak etti ama bunu tekrar dile getirmedi. Onun yerine elinde ki kitabı kapatıp kenara koydu.

Kızın çıplak bacaklarına kayan bakışları sertçe yutkunmasına neden olurken, o tenin ne kadar yumuşak ve pürüzsüz olduğunu düşündü.

" Böyle üşümüyor musun? Ciddiyim, hasta olursan bakmam."

Aslında üşümediğini biliyordu çünkü sobayı hiç söndürmeden yaktığı için ev yeterince sıcaktı.
Yine de kız tenini kapatacak uzun şeyler gitmeliydi.

" Ev sıcak." Diyen kıza kafasını salladı. Evet sıcaktı. Hatta fazla sıcaktı. Belki de sobayı bu kadar yakmamalıydı.

" Kar sence ne zaman erir?"

Oturduğu koltuğa iyice yayılıp sağ ayak bileğini sol dizinin üzerine koydu. Bu kar bu yılın son karıydı. Bundan sonra ki gelecek olan mevsim beraberinde çiçekleri ve sıcağı getiriyordu.

" Bir iki güne erir böyle güneş olursa."

" Ne yapıyorsun genelde burada? Canın sıkılmıyor mu?"

Cevap vermeden önce yattığı yerden kalkıp uyuşuk adımlar ile ayağının dibine gelen yavruya baktı. Eğilip dikkatlice kucağına aldı. Yavru sevildiğinin farkında olarak kuyruğunu neşeli neşeli sallamaya başladığında gülümsedi.

"İsmi tarçın olsun mu?"

Bakışlarını kıza çevirdi.

"Köpeğin ismi mi tarçın olsun?"

Kız başını sallarken dudaklarında içten bir gülümseme vardı. Baruh Efe bu gülümsemenin ne kadar güzel olduğunu düşündü. Kız her böyle güldüğünde sanki biri kalbine güçlü bir darbe indiriyordu.

  "Olsun." Dedi yavrunun temiz tüylerini severken.

" Ee soruma cevap vermedin."

" Bir şey yapmıyorum. Kar yağdığına evde oluyorum. Yazında ormanda dolaşıyorum, balık tutuyorum kış için odun yapıyorum."

Aslında yaptığı bir şey yoktu. Yine de burayı seviyordu. Sessizdi. Huzurluydu. Görülecek bir yeri olmadığı için tursit falanda gelmiyordu.

" Peki sıkılmıyor musun?"

Kafasını iki yana salladı.

"Sıkılmam mı gerekiyor? Sen sıkılıyor musun?"

Kızın yanakları hafiften kızarırken gözlerini kaçırdığını gördü.

"Hayır çünkü sen varsın. Yalnız olsam sıkılırdım"

Baruh Efe bir şeylerin yolunda gitmediğini biliyordu. Olmaması gereken şeyler oluyor hissetmemesi gereken şeyleri hissediyordu. Çocuk değildi. Ne istediğini ne hissettiğini biliyordu. Evet önceden sıkılmıyordu çünkü yalnızlığı seviyordu. Şimdi ise kıza alışmıştı. Onun evdeki varlığına sıcaklığına alışmıştı.

Nil Liya da bilmese bile adamla aynı şeyleri düşünüyordu. Bu adama alışmıştı. Onun yanında hiç bir şey yapmadan otursa bile sıkılmıyordu. Sanki sonsuza kadar onunla burada öylece oturabilirdi. Onu gördüğünde kalbi heyecanla atıyor, en ufak şeyde utanıyordu. Tamam normalde de utangaç biriydi ama bu farklıydı.

Oturduğu koltuktan kalkıp mutfağa gitti. Sabah yıkadığı bulaşıkları yerlerine yerleştirirken arada dönüp arkası dönük olan adama bakıyordu.

Dün gece yaşadıkları aklına gelirken bedeninin ısındığını hissetti. Pişman değildi ama utanıyordu. Yine de bunu düşünmeden edemiyordu. Baruh Efe'nin de düşünüp düşünmediğini merak ediyordu. Ne hissettiğini merak ediyordu.

"Saçmalamaya başladım yine" dedi ne düşündüğünü fark edince.
Bulaşıkları yerleştirme işi bitince tekrar salona geçip oturdu. 

KIŞ GÜNEŞİ  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin