Kar neredeyse erimişti. Nil Liya her gün azalan kar'ı izlemeyi seviyordu.
O malum olayın üzerinden geçen beş günde değişen bir şey olmamıştı. Bu beş günü beraber evde geçirmişlerdi.Şimdi ise Baruh Efe odun yapmak için dışarı çıkmaya hazırlanıyordu.
Nil Liya onunla beraber gitmek için ısrar etmişti ama Baruh Efe soğuk olduğu için ısrarını görmezden gelmişti." Sende gitmesen olmaz mı?" Dedi hazırlanan adamı izlerken. Kar tam anlamı ile erimemişti. Nedense onu yalnız göndermek istemiyordu. İçinde kötü bir his vardı. Sanki göğüs kafesinin üzerinde kocaman bir taş vardı. Neden böyle hissettiğini bilmiyordu.
Montunu giyen adam ayakta bekleyen kıza baktı.
" Çok geç kalmam merak etme."
Kızın endişeli yüzünde gezinen gözleri gülmesine neden olurken bu gülüşü saklamak için başını diğer tarafa çevirdi.
Birinin onun için endişelendiğini görmeyeli uzun zaman olmuştu." Bende geleyim o zaman. Söz sana ayak bağı olmam. Çok dikkat ederim. Hem belki yardım da edebilirim."
Baruh Efe onun bu ısrarının yalnız kalmaktan korktuğu için olduğunu biliyordu. Dışarda kar olmasa onu yanında götürebilirdi ama şu an ki hava koşullarında Nil Liya'nın evde kalması en iyisiydi.
O da kızı yalnız bırakmak istemiyordu ama dışarısı hala çok soğuktu. Üstelik çamur ve buz tutan yerlerde yürüyemeyecegini biliyordu.Botunu giyip doğruldu.
" Evde kalman daha iyi olur. Yollar şu an çok kötü yaralanabilirsin. Sobayı söndürme. Yavruya da su ve yemek verirsin. Pencerede uzun süre kalma. Bir kaç saate dönerim."
Nil Liya adamı ikna edemeyeceğini anladığında umutsuzca iç çekip kafasını salladı. İçinden keşke bu kadar odun yakmasaydık derken üzgün gözleri evden çıkan adamın üzerindeydi.
" Dikkatli ol." Dedi endişeli bir ses ile. Bir yani tekrar kalması için ısrar etmek istiyor, diğer yani ise bu ısrarın saçma olacağını bildiği için susuyordu.
" Olurum."
Baruh Efe evden çıktığında kafasını yukarı kaldırıp gökyüzüne baktı. Yer yer bulutlar olsa da kendini belli eden güneş insanın içini ısıtacak cinstendi. Yine de saat ikiden sonra kuvvetli bir soğuk olacağını biliyordu. Onun için işini erkenden halledip eve gelmeliydi. Baltasını ve odun kesme motorunu eline alıp yürümeye başladı.
Ayağının üzerine bile gelmeyen karda rahatça yürüyordu ama aklı evde bıraktığı kızdaydı. Onu hiç yalnız bırakmak istemiyordu. Hem dağ başıydı hemde o şerefsizler tekrar gelebilirdi ama odun yapmaya da mecburdu. Kız üşümesin diye günlerce sobayı bir kere söndürmeden yakmıştı. Yazın oduna ihtiyaç kalmıyordu ama havaların ısınmasıyla nerden baksan bir ay daha vardı. Elinden geldiğince hızlı olacaktı.
**
Nil Liya elinde tuttuğu mamayı ve suyu yavrunun önüne bırakırken somurtmadan edemiyordu.
Yavru iştahla mamasını yemeye başladığında elini yavrunun temiz tüylerinde gezdirdi.
Baruh Efe gideli daha 15 dakika olmuştu ama şimdiden canı sıkılmaya başlamıştı.Doğrulup mutfağa gitti. Boş kaldığı her an onu düşündüğü için kendini temizliğe verdi. Bütün bulaşıkları yıkayıp yerlerine dizdi. Ardından salonu baştan sonra süpürüp bir kovaya yaptığı detarjanlı suyla yerleri sildi. Evde çok fazla eşya olmadığı için toz alma işini de çabucak yapıp odaya geçti. Aynı şeyleri de orayada yapıp banyoya gitti.
Durmadan hareket ediyor zihnini meşgul etmeye çalışıyordu ama yine de onu düşünmeden edemiyordu.
Duvarda asılan küçük aynanın karşısına geçtiğinde gördüğü yansıma sanki tamamen bir yabancıya ait gibiydi.
Solgun yüzüne eşlik eden dağınık saçları, koyu göz halkaları ile tamamen bir harabe gibiydi. Önceden saatlerce güzellik merkezlerinde vakit geçirirken şimdi saçını taramak bile gelmiyordu içinden ama bu mutsuz olduğu için değildi. Tam aksine burada daha önce hiç olmadığı kadar mutluydu. Sadece böyle şeylerin anlamsız olduğunu anlamaya başlamıştı.
Aynada ki yansımasına son kez bakıp banyodan çıktı. Sobanın başında ki tekli koltuğa oturup Baruh Efe'nin her zaman yaptığı gibi kafasını geriye yaslayıp gözlerini kapattı.
❄️
Kulağına dolan sesler ile gözlerini aralarken tüm bedeninin uyuştuğunu hissetti.
Belinde ki keskin ağrı ile yüzünü buruşturdu.Koltuktan kalkıp belini sağa sola hareket ettirdi.
Kaç saattir uyuduğunu bilmiyordu ama bir kaç saatten fazla uyuduğu belliydi.
Gözü sobanın önünde minderin üzerinde uyuyan yavruya kaydı."Sende benim gibi uyuya kaldın değil mi?" Derken eve kısaca göz attı. Baruh Efe'nin hala gelmemiş olması hem üzülmesine hemde endişelenmesine neden olurken duyduğu adım sesleri ile hızla kapıya koştu.
Kalbi anında atış hızını değiştirmişti. Yüzüne yerleşen gülümseme ile kapıyı açıp " hoşgeldin" dedi.
Baruh Efe son dal parçasını da kestikten sonra motoru kapatıp kenara bıraktı.
Bir hafta yetecek kadar odun yapmıştı. Sürekli balta sallamaktan kolları ağrıyordu. Yarın hava iyi olursa bu odunları eve taşımalıydı.
Bir kaç saniye soluklanıp bıraktığı baltayı ve motoru alıp yürümeye başladı.Aklı evde bıraktığı kızdaydı. Onun için adımları aceleciydi. Alıp verdiği sert nefesler soğuk havada kendini belli ederken aşırı yorgun hissediyordu. Büyük ihtimalle hasta olacaktı ama bunu umursamadı.
Yarım saatlik yürüyüşün ardından evin önüne gelmişti. Baltayı ve motoru bu gibi aletler için yaptığı küçük bölmeye koyarken gözü evin hemen önünde yatan yavruya kaydı. Kaşları anında çatılırken aklına gelen kötü düşünceleri uzaklaştırdı.
Büyük ihtimalle Nil Liya kapıyı açık unutmuştu. Yada Tarçın 'ı havalandırmak için dışarı çıkarmıştı.
Attığı her adımda düşüncelerinin aksine bedeni geriliyordu. Yavru ile arasında sadece bir kaç adım kala gözleri yavrunun etrafını saran kızıllığa kaydı. Beyaz karı kaplayan kırmızı sıvı ile Baruh Efe kalbinin sıkıştığını hissetti.
Sanki güçlü bir el boğazına sarılmıştı, kızgın demirler kalbini dağlıyor çıkan o yanık et kokusu midesini bulandırıyordu. Eli yavruya uzanırken dizlerinin üzerine çöktü.
" Kızım," derken hissettiği acı sesine yansımıştı. Yavrudan gelen küçük acı dolu inilti derin bir nefes almasına neden olurken, kaybettiği mantığını bulmak için çabaladı.
Korku ve endişe damarlarında ki kana karışıp bedenini ele geçiriyordu ama onlardan daha baskın olan duygu öfkeydi. Yavrunun kırmızıya bulanmış tüylerini okşayıp ayağa kalktı. Eline bulaşan kan aklına en kötü senaryoları getirirken ' hayır' dedi içinden. Hızlı adımlar ile eve girdiğinde etrafa kısaca göz attı ama gördüğü tek şey dağınıklıktı. Bu biraz da olsa rahatlamasına neden oldu çünkü saniyler önce Nil Liya'nın da burada kanlar içinde yatıyor olabileceğini düşünmüştü.
Durdu. Gözleri duvara yapıştırılmış kağıt parçasına kaydı.
" Sevgilime bu kadar iyi baktığın için teşekkür ederim dostum. Şimdi onu geri alma zamanı. Umarım bıraktığım hediyeyi sevmişsindir ve ne demek istediğimi anlamışsındır."
Damarlarında gezinen şey kan değil saf öfkeydi. Yumruk yaptığı ellerini hızla duvara vurdu. Aynı şeyi bir kaç defa daha yaptıktan sonra hızla kulübeden çıktı.
Yerde yatan yavruya baktı. Kalbini güçlü bir el sıkarken, Nil Liya'yı düşündü. Kahretsin. Onu dinlemeliydi. Gitme dediğinde kalmalıydı. O zaman hem yavruyu hem Nil Liya'yı koruyabilirdi.
Bunun bedelini ödetecekti. O şerefsiz bu yaptığının hesabını verecekti.