AH AŞK ( 9)

257 23 3
                                    


Katre askılı elbisesini alıp duşa girdi ve Alevi aynanın karşısında öylece bıraktı.

Güven öğretmen, onun çok duyarlı ve hassas ayrıca çok zeki olduğunu söylemişti.

Katre, onu biraz hırpalarsa neler olacağını merakla bekliyor.

 O, gerçekten birine inanmayı çok isteyen bir çocuk olduğu için, güvenini kazanmak ona samimi davranmaktan geçtiğini Katre anlamıştı.

Duştan çıktığında Alev bıraktığı gibi oturuyordu. Katre fırçasını alıp ıslak saçlarını taramaya başladı.

"Anneme şıllık dedin. O benim annem ve şıllık değil. Eksi üç yazdım sana da. Ayrıca nalet için de eksi üç.

Annemin şıllık olduğunu nereden bileceksin onu tanımıyorsun bile!"

Katre yaptığı işi bırakıp Alevin karşısına oturdu. Ellerini tuttu.

"İnan bana biliyorum. Çünkü o şıllıktan bir tanede ben de var. "

"Seni annen de seni bırakıp gitti mi?"

Katre, başını salladı ve gözlerinden akan bir damla yaşı sildi.

"Özür dilerim, seninle öyle konuşmamalıydım. Artık benden nefret etmek için bir sebebin var."

"Kaç yaşındaydın?"

"On"

"Benim gibi! Ne yaptın peki?"

"Alev, bu bana hala çok acı veriyor ama şu kadarını söyleyeyim, beni gerçekten seven insanlara güvendim.

 Onları dinledim ve aklımı kullandım. Bu konuyu henüz konuşmak istemiyorum.

Bunu sadece çok yakın iki arkadaşım biliyor. Şimdi istersen seni duşa sokabilir, baban gelmeden yemeğe hazırlarım."

Alev elini çekmek isteyen Katrenin ellerini sıkıca tuttu.

"Özür dilerim, gitme sen de beni bırakma. Seni sevdim bırakır gidersin diye ödüm kopuyor. Sen diğerleri gibi değilsin!"

Katre, kalkıp aleve sarıldı ve kaldırdı. O halde dans etmeye başladı.

Alev, önce şaşırdı sonra gülmeye başladı.

"Dans etmek çok güzel bir şey ama gerekli olan iki şey lazım."

"Neymiş onlar."

"Sağlam iki bacak."

Alev yine şaşırdı.

"Müzik de lazım!"

"Hayır, müzik her zaman gerekmez, içimizdeki müzik yeter. Yarın piknik yapmak ister misin?"

"Bana kızgın değilsin değil mi?"

"Sana neden kızayım. Seni en iyi ben anlıyorum, çünkü ikimizin de bizi hak etmeyen şıllıklarımız var."

Alev, bu söze çok güldü ve halâ Katreyle birlikte salınırken, "Eksilerin artıyor." dedi.

Bacakları bez bebek gibi sallanıyordu. Katre onu alıp duşa götürdü. Oradaki duş taburesine oturttu.

"Erdal amcam gelince onunla da dans ederim o zaman."

"Nasıl yani, o zamana kadar yürümeyi başaracak mısın?"

"Hayır akıllım, senin yaptığın gibi yapacam. Hem amcam Londra da yaşıyo ve telefonda bana okullar kapanınca anneannemin yanına geleceğini söyledi yani Çeşmeye."

"Duymadım yapacam, yaşıyo mu dedin sen?"

"Ayyy ağzımdan kaçtı bu seferlik af et. Bende senin dediklerini af ederim ödeşiriz ha, ne dersin?"

Katre güldü. "Pek de akıllıymış kül hanım. Pazarlık yapmayı da öğrenmiş bak sen! Bu seferlik kabul."

"Kül demeyi ne zaman kadar sürdüreceksin?"

"Kıvılcımları görmeye başladığımda."

                                                              &&&             &&&

Onları kameradan izleyenlerden habersizdi.

"Ne yapıyor bu kız?"

"Abi, dans ediyorlar. Az önce Aleve uzun bir nutuk attı ki, bunu mutlaka dinlemelisin ve bomba! Onun annesi de on yaşında, onu bırakıp gitmiş."

"Bu kadar olur yani! Nereden buldun bu kızı?"

"Sana anlattım ya, Aslanın arkadaşı, öğretmen."

"Alev, bu kıza alışacak sonra bırakıp gidince yeniden yıkılacak!"

"Az önce onu konuşuyorlardı. Bana kolay pes eden biri gibi gelmedi."

"Çok da güzel gördüğüm kadarıyla. Erkek arkadaşı istemezse ne yapacak?".

"Sanırım erkek arkadaşı yok. Foça da anneannesi ve dedesiyle yaşamış. Aslan, erkek arkadaş dan bahsetmedi.

Bak şimdi içime kurt düşürdün! Alev ilk kez birisine bu kadar yakınlık duyuyor bunu öğrenmeliyim."

"Kaç yaşında küçük duruyor?"

"Yirmi üç dedi. Ama Allah için gerçekten bir içim su. Boy, endam hele gözleri görsen deniz gibi ama lacivert. İşin en güzel yanı doğal sarışın!"

"Nerelilermiş?"

"Sümbüle göçmen olduklarını söylemiş. Çok güzel yemek ve pasta yaparım demiş.

Sümbül çok sevdi ilk başta ama Aleve ceza verince biraz mesafeli duruyor."

"Nasıl yani? Benim kızıma ceza mı veriyor üstelik işe daha yeni başlamışken! Bu kabul edilemez Zümrüt."

"Abi yavaş. Alevin yola gelmesi lazım. Cezası da, tatlı yememesi. Eksilerin çoğaldı dedi. Her kötü söz ve bozuk Türkçe konuştuğunda eksi puan alıyormuş."

"Alevle aynı odada neden kalıyor, evde bir çok oda varken?"

"Ona yakın olmak davranışlarını incelemek için. Bir de Alev böylece yalnız olmadığını önemsendiği anlarmış!"

"Kameraları o mu istedi?"

"Gelmeden ilk şartıydı. Alev, devamlı bana vuruyorlar azarlıyorlar diyordu ya.

Onu söyledim. Hatta ilk gün beni dövüyor diye bağırınca Sümbül koşmuş ama onu odadan çıkartmış.

Eve geldiğim de Sümbülün ilk haberi bu oldu.

Kamerayı ona söylemeyecektim ama görsün de Alevin her dediğine inanmasın diye gösterince ikna oldu.

Bu kamera olayından Alevi haberi yok."

"Alevi göreyim yemek için hazırlanırım. Ona aldıklarımı görünce çok sevinecek."

"Abi bu kadar şımartma. O zaman daha çok kullanıyor. Nasıl düzelecek bu kız? "

"Ne yapayım, zaten yaralı çocuğum bir de sık sık seyahate gidip onu ihmal ediyorum zaten!"

"Bu şekilde vicdanını rahatlatamazsın. Ona iyilik yapmıyorsun ve ben onunla yeterince ilgileniyorum.

Anneme gidince gereğinden fazla ihtimam görüyor. Bir de Erdal gelince iyice çığırından çıkıyor."

"Neyse ben gidip bir bakayım acı şekerime!"

                                                                   &&&             &&&

AH AŞK ! (BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin