AH AŞK (60)

152 13 2
                                    


İSTEMİHAN ANLATIYOR:

Oysa ne güzel hayallerimiz vardı. Hasibe çok çalışkan ve zeki birisiydi. Seneye lise bitince gelip onu alacak Amerika da birlikte okuyacaktık.

Bana ailesinden hiç bahsetmezdi. Doğrusu bende sadece onunla ilgilendiğim için fazla üstelemedim.

Gençlik deli başım. Şimdiki aklım olsa tüm sülalesini öğrenirdim. Gerçi sonradan yıllar sonra ailesinin yaşadığı yeri bulup gittim ama sanırım annesiydi bana evlenip Almanya ya gittiğini söyledi. 

İnsan hiç genç yaşında ölümü düşünür mü! Ben o an arka tarafa park ettiğim arabamın içinde saatlerce ağladım ve ölmeyi diledim. 

Ölemezdim annemin bana ihtiyacı vardı. Beni de kaybederse yaşayamazdı.

"Kardeşiniz hastalandığında kaç yaşındaydı?"

"On altı. O yaz öğrendik. İzmir'e gitmem gerekti babam çağırmıştı. Bana ne olduğunu söylemedi bende soramazdım. Hasibe ye hemen dönerim dedim. Bilmedim onu son görüşüm olduğunu bilmedim. Hasibenin anlamını biliyor musun?"

"Evet. Değerli soyu temiz demek."

"Aferin sana. Evet çok değerliydi. Gülünce gözlerinin ışıltısını ve mavisini geniz bile kıskanırdı. 

Onu il kez güneşlenirken görmüştüm. Bizde şamatacı bir guruptuk. Bizi azarladı, gürültü yapıyoruz diye. Ne kadar güzeldi. Deniz kızı gibiydi."

İstemihan sanki eskiyi anlatmıyor yeniden yaşıyordu.

Katre göz yaşlarını saklamakta güçlük çekiyordu.

"İzmir den dönemedim. Kardeşimin beyninde ulaşılması zor bir bölgede ur varmış. Hemen akşamına Amerika ya gitmek için babam her yolu deneyerek bilet buldu ve uçtuk.

Son zamanlarda baş dönmeleri oluyordu bende dalga geçiyordum.

Annem ve özellikle babam ciddiye almış onu doktora götürmüşler.

Babam için dünya bir yana kızı bir yanaydı. Neslişah, son derece sevecen cana yakın ve hayat dolu bir kızdı.

 Hasibem bile onu çok sevmişti.

Hayatımız o günden sonra eskisi gibi olmadı. Bir yıl devamlı hastane ve ev arsında gidip geldik. ben iki bölüm birden okuyordun ve birisini dondurdum. Okul anlayış gösterdi. Annem devamlı bizimleydi. babam sık sık gidip geliyordu.

Şirketi bırakacak kimse yoktu. para bizim için hiç bir zaman önemli olmamıştı ama şimdi çok önemliydi.

Orada sağlık harcamaları ve hastaneler oldukça yekûn tutuyor.

Bir yılın sonunda kardeşini eve gönderdiler. Artık yatağa bağımlıydı.

 Bazı melekelerini kaybetmişti. Yani on altı yaşındaki kardeşim yavaş yavaş ölüyor biz sadece seyrediyorduk.

Evde ben ve hemşiresi bir yıl daha geçirdik. Bu arada okulumu bitirip bir an önce çalışmaya başlamak istiyordum. 

Hasibeyi en son aradığımda, durumu ona anlattım ve sık arayamadığım için bana kırılmamasını onu unutmadığımı söyledim.

Ne kadar süre sonra tekrar aradığımı hatırlamıyorum ama bu numaranın kullanılmadığını söyleyen sese küfrettim.

Annem İzmir'e döndü, çünkü babam, yüksek tansiyon nedeni ile beyin kanaması geçirmiş, sağ tarafına inme inmiş.

Bu aşkı yaşamamam için hayat bana daha ne kadar oyun oynayacaktı ki!

Her şeyden vaz geçtim kendimi okul ve kardeşime adadım. Bir süre sonra ajitasyonları başladı. yatağa bağlamak zorunda kaldık.

Hayat dolu genç kız, şimdi bir bebek gibi bağırıyordu. Bilinci gidip gelmeye başladı. Sadece benim sesim onu sakinleştiriyordu.

 Okulu bıraktım, mezuniyetime yarım dönem kalmıştı. 

Bu işkence, ikimiz, hatta ailemiz için tam altı yıl sürdü ve sonunda meleğimiz huzura kavuştu.

Okulu bitirip döndüğümde tekrar aradım Hasibeyi. Hiç bir beklentim olmasa da bir umut diye düşündüm.

Söylediğim gibi, evlenmişti!

Bu arada şirketi annemle birlikte yönetmeye başladık. Ben her şeyi öğrendikten sonra annem bıraktı ve kendini babama adadı.

Uzun sürmedi, bir yıl arayla onları da kaybedip bu hayatta tek başıma sevgisiz ve acı içinde kaldım. 

İşte onun için iş kolik oldum. Şirketteki masamın üzerine başımı koyup uyuduğum geceler çok oldu."

Katre ağlamak istiyordu. Murat'a baktı.

"Tuvalete gidelim mi?"

Giderken doyasıya ağladı.

"Sizin de başınızı şişirdim ama bana iyi geldi. Yıllardır içimde tutmuştum. Teşekkür ederi Katre hanım."

"Ben de size ait bir şey var." deyiverdi Katre.

İstemihan şaşkınlıkla baktı.

Katre, çantasından defteri çıkartıp masanın üzerine koydu.

"Bunu otelinize gidince açın lütfen. Birde bu var."

Yastık kılıfını uzattı ve fotoğrafı.

"Bunların sizde işine ? Bu benim yastık kılıfım!  Nasıl yani, bunları nasıl buldunuz. Hasibeyi tanıyor musunuz?"

Katre cevap vermedi kalktı ve Murat'ın koluna girdi.

"Gidelim. İyi geceler İstemihan bey."

                                                                 &&&                   &&&

Sabaha kadar uyumadı. Tabi Murat da.

"Sence kim suçlu?"

"Kimse hayatım. Kadere pek inanmam ama sanırım bunları kader ayırdı ve ikisi de gençliklerini heba etti."

"Olsun en azından aşkı tatmışlar."

Sabaha karşı Katre uykuya daldı. Murat evdekilere Katrenin gece uyuyamadığını sabaha karşı yattığını söyleyip işe gitti.

Şirketin kapısında İstemihan'ı gördü.

"Seni bekliyordum konuşalım mı?"

Murat buyur etti. Yüzü gözü şişmiş, saçı başı dağılmıştı. Görenlerin alkolik, perişan , zavallı birisi sanmaları şaşırtıcı değildi.

Sabaha kadar günlüğü okuduğunu anladı Murat.

Murat odasına alıp kahve söyledi.

"Katre banim kızım. Bunu onu ilk gördüğümde anlamalıydım. Annesinin kopyası nasıl düşünemedim."

Murat hiç bir yorumda bulunmadı.

"Peki ama ,Hasibenin Almanya ya gitmesi katreyi burada bırakması anlaşılır gibi değil!

Siz nasıl tanıştınız? Bu iş bana garip geliyor. Bir anne neden çocuğunu bırakıp gitsin!"

"Katrede bunu anlamıyor. Annesini bu yüzden hiç af etmedi."

Peki, Hasibe halâ Almanya da ve o adamla evli mi?"









AH AŞK ! (BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin