1.BÖLÜM
Pınar'la fırsat buldukça kaçabildikleri, o nadir zaman dilimlerinden birindeydi Leyla. Şirketin ayda bir düzenlenen pazar toplantısını asıp, birlikte kahvaltıya çıkmışlardı.
Pınar'ın bu kaçamağa katkısı büyüktü. Sevgilisiyle aralarındaki sorunlar son raddeye ulaşmış, işin içinden çıkılmaz bir hale gelmişti. Zaten durum bu kadar ciddi olmasa, Leyla toplantıyı asmayı asla düşünmezdi. Mevzu bahis arkadaşının psikolojik sağlığı olunca, iş bir yerde geri planda bırakılabiliyordu.
Normal bir pazar gününden tek farkı, kaçamak yapıyor olmalarıydı. Her ne kadar, sohbet konusu sıkıcı olsa da, Leyla güzel bir gün olmasını umuyordu. Elbette başıma gelecekleri bilmesinin imkânı yoktu.
Sevgili arkadaşı hararetli hararetli, adamın duyarsızlıklarını ve sorumsuzluklarını sıralarken, anlamaya çalışarak müthiş bir çaba harcıyordu. Aşktan anlamaz, mantığıyla yaşardı. Hatta aşkın varlığına bile inancı yoktu. Ona göre saçma bir kavramdı ve şu anda, o saçma kavram üzerinde durup düşünmesi gerekiyordu.
"... Ona anlatamıyorum. Dile kolay üç yıl geçti. Bu ilişkiye bir isim koymak istememden daha doğal ne olabilir ki, söyler misin?"
"Eee... Şeyyy..." Evet aşktan, birlikteliklerden anlamayabilirdi. Ancak bildiği bir şey varsa, o da, kadınlar erkeklerden daha gözü pekti. Sorumluluk altına girerken, onlar kadar kasmazlardı. Kadın için birçok şey daha kolaydı. "Haklısın, ama biliyorsun işte, erkekler..." diyebildi, güç bela.
Aslında bu konuda söylenecek o kadar çok söz vardı ki, fakat arkadaşının mutsuzluğunu körüklemek istemediği için, sustu.
Kimi zaman Pınar'ı kıskanmadığını söylese yalan olurdu. Sevgilisiyle çok fazla şey paylaşıyorlardı. Dışardan bakıldığında görünen uyum, şahaneydi. Böyle bir sevgilisi olduğu için şanslı olan azınlıktandı. Ama sonuç olarak karşısındaki erkekti işte!
"Bence ona biraz zaman vermelisin. Seni seviyor ve kaybetmek isteyeceğini hiç sanmıyorum. Önünde sonunda, bunu fark edecektir..."
"Leyla, daha ne kadar zaman vermem gerekiyor. Üç yıl hiçte hafife alınacak bir zaman dilimi değil... Yaşım otuz iki oldu. Anne olmak istiyorum. Bu benim en doğal hakkım!" Hüzünle çatalını, tabağının kenarına bıraktı. Bakışlarına öyle bir hüzün çökmüştü ki, Leyla, arkadaşının özlemini ancak o zaman görebildi.
Kelimelerin anlamını yitirdiği noktaya gelmişlerdi. Ne söylerse söylesin, arkadaşının ruhundaki boşluğu söküp atamayacaktı içinden. Elini uzatıp, parmaklarını tuttu.
"Her şey yoluna girecek. Seni anlayacaktır, buna inanıyorum..." Leyla çok az şeye inanırdı. Dilinden dökülen kelimelere ise, zerre inancı yoktu. Erkekleri bilirdi. Eğlenebildikleri kadar eğlenir, işin ciddiye bineceğini anladıkları anda, arkalarına bile bakmadan kaçar giderlerdi...
Duygu yüklü atmosferi, derin bir kahkaha sesi böldü. Leyla'nın bakışları istem dışı, sesin geldiği yöne kaydı. İki kişiydiler. Pınar'ın hemen arkasındaki masaya yerleşiyorlardı. Gözlerini devirerek verdi tepkisini. Kabalık erkeklerin doğasında vardı, bunu öğreneli uzun zaman olmuştu. Onları duymazdan gelip, elini arkadaşının elinden çekti. İçinden bir ses, güzelim kahvaltılarının sona erdiğini söylüyordu.
Pınar kendi dünyasında kaybolup, gitmiş gibiydi. Leyla da usulca kahvaltısına devam ederken, ister istemez yeni gelen masanın sohbetlerine sessizce ortak oluyordu. Zira duymamak için sağır olmak gerekiyordu.
Öfkesine hâkim olmaya çalışarak yarım saati geride bıraktı. Ancak susmaya niyetleri yoktu. Bakışları ara sıra tam karşımda duran adamın bakışlarıyla buluşuyordu. Rahatsızlığını aktarabildiğini düşündüğü her seferinde, yanıldığını anlaması uzun sürmüyordu. Diğer adam ardı ardına kahkahalarını patlatırken, karşısındaki adam, sadece gülümseyerek karşılık vermekle yetiniyordu ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOV BENİ YÜREĞİNDEN SEVGİLİ (Tamamlandı)
RomanceDamak tadım eşsizdir benim Sen bilmezsin Menüyü her daim zengin tutarım Ruhumun ihtiyacına göre Yaparım tercihlerimi Sende seçkin menümde Ancak aperatif olursun!!! LEYLA Alabora edilmiş duygularımla, Çaresizlik yüklü b...