27. BÖLÜM
Leyla hıçkırıkları arasından bir Pınar'ı düşünüyordu, bir Hakan'ı. Hatalarından ders alması gerekirken, yanlış üstüne yanlış yapıyordu. Kendi suçluluk duygusunu bastırmak için, Pınar'a Ayhan'ın hatasını açıklamıştı, üstelik oldukça sert bir dille. Aslında bir bakıma iyi bile olmuştu ama yanlış zaman ve yanlış tavırla söylenmiş gerçekler, doğru sonuca ulaştırmıyordu işte. Bir kez daha kendine kızdı. Bir kez daha... Bir kez daha...
İçinden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Gitmek istiyordu buralardan, gitmek, bir daha geri dönmemek. Her şeyini kaybetmişti. Sevdiği adamı, en yakın dostunu...
Kendini kimseye affettiremeyeceğinin farkındaydı. Zaten affetmelerini de bekleyemezdi. Evet, kesinlikle gitmeliydi. Hatalarından kaçmalı, olanları unutmalıydı.
Ağır hareketlerle yatağından kalkıp, gardırobunun önünde durdu. Derin bir nefes alıp, kapağı kaydırdı. Ona küçük bir bavul yeterdi. Aslında kadınlara; iki günlüğüne bile bir yerlere kaçacak olsalar asla küçük bir bavul yetmezdi. Ama şu anki duygu hali ve yorgunluğuyla daha fazlasına gücü yoktu.
Mini bavuluna birkaç parça elbise, iki bluz bir şort ve bir pantolon yerleştirdi. İki takımda iç çamaşırı koyup, bir çift ayakkabı da ekledikten sonra bavulunu kapadı. Üzerine rahat bir blucin ve Kansas pantolonunu geçirip, çoraplarını giydi. Çantalarından spor klasik karışımı olan siyahını alıp, kullanmakta olduğu çantadakileri, içine aktardı.
Yüzünü yıkayıp, dişlerini fırçaladı. Aklına o sırada gelen diş fırçası ve macununu da kol çantasına attı. Artık yola çıkmaya hazırdı. Yolculuğunun ne kadar süreceğine dair herhangi bir fikri olmamasına karşın, içinden bir daha dönmek gelmediğini kabul etmek zorundaydı. Bu kararı zamana bırakacaktı.
Bilgisayarını açıp, kısa bir istifa mektubu yazdıktan sonra, şirkete mail olarak attı. Henüz nereye gideceğini bilmediğini fark ettiğinde, internetten kısa bir araştırma yaptı fakat bu şekilde gideceği yeri seçmek, ona oldukça zor gelmişti. En kolayının havalimanına gidip, ilk uçağa bilet almak olduğuna karar verdi. Böylelikle çok düşünmesine de gerek kalmayacaktı.
Bilgisayarı kapatıp, evin son rötuşlarını yaptı ve kapıyı çekip çıktı.
Son zamanlarda haddinden fazla sürprizle karşılaşmıştı. Giderayak yeni bir sürprizle karşılaşmak, beklediği bir şey değildi. Taksi beklerken, göz ucuyla arabasını yoklamak istedi. Bakışları arabasına daha ulaşmadan, bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Ama kendine engel olamadı, hareketini tamamladı.
Onu gördüğünde kan beynine sıçradı. Kapıldığı ani öfkeye direnmedi. Nefret yüklü adımlarla Birol'a doğru yürüdü. Tiksintisi gözlerinden okunuyordu.
"Hayatımı mahvettiğin yetmedi mi, hâlâ ne işin var etrafımda?"
Adam Leyla'nın sert çıkışı karşısında duruşunu hiç bozmamıştı ancak, gözlerindeki duygu değişmiş, tatminkâr bir hâl almıştı.
"Sinirlenme güzelim, iki medeni insan gibi konuşabiliriz, değil mi?"
Alaycı tutumu, kadını iyice çileden çıkarmıştı. Leyla tüm öfkesiyle adama sağlam bir tokat savurdu. "Senin anladığın tek dil, bu!" Daha fazla, adamın iğrenç suratını görmek istemiyordu. Tekrar taksi beklemek üzere, köşesine gitmek için döndü.
Ensesindeki ani acıyla sarsıldı. Birol parmaklarını kadının saçlarına geçirmiş, onun meltem etkisindeki şiddetine karşılık, kasırgasını savuruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOV BENİ YÜREĞİNDEN SEVGİLİ (Tamamlandı)
RomansaDamak tadım eşsizdir benim Sen bilmezsin Menüyü her daim zengin tutarım Ruhumun ihtiyacına göre Yaparım tercihlerimi Sende seçkin menümde Ancak aperatif olursun!!! LEYLA Alabora edilmiş duygularımla, Çaresizlik yüklü b...