Bölüm 14

469 27 2
                                    

14. BÖLÜM

Ayhan şirkete gittiğinde, Hakan'ın, yerinde olmadığını öğrenince çok şaşırdı. Önce aramayı düşündü fakat aklına, dün gece kadınla buluşacağı gelince vaz geçti. Sorun çıkmış olsa, zaten arardı diye düşündü.

Ayhan odasına girip, kapıyı kapattı. Telefonu kaldırıp, asistanını aradı ve acı bir kahve söyledi.

Bacağı hâlâ tam olarak iyileşmemişti. Hafiften aksıyordu fakat yine de işe gelmişti. İki gün evde dinlenmenin onun üzerinde, işkenceden farklı bir etkisi olmamıştı. Kaçıp sığınabileceği tek yere gelmekte bulmuştu çareyi. Kazanın verdiği hasar sadece bedensel değildi. Ayhan'ın elini kolunu bağlayanda buydu zaten. Aklı, o kaza yerinde kalmıştı. Ve kalbi...

 Sabahın erken saatleriydi. Bildiği kadarıyla randevusu da, yoktu. Masasına kurulup, sandalyesini pencereye çevirdi. Gözlerini kapadı. Zihnine üşüşen düşüncelerin rahatsızlığıyla kıpırdandı. Böyle olmayacaktı, bu işe acilen bir çözüm bulmalıydı.

Kapısı tıkırdayınca, göz kapaklarını aralama zahmetine bile girmeden, "Gel" diye söylendi.

Karolarda yankılanan topuk sesleri geldi kulağına. İçinde engel olmayı başaramadığı bir heyecanla, sandalyesini döndürüp gelenin kimliğini anlamaya çalıştı kararan gözlerinin ardından. Kadın elini uzatmış selamlaşmayı beklerken, adam öylece kalakalmıştı.

Havada asılı kalan elini görmüyordu. Dikkatinin tümü; kadının yüzünün aldığı, mahcup görüntüdeydi.

"Sen..."

İkilinin yaşadığı şaşkınlık, bir süre boyunca devam etti. Bu tesadüfi karşılaşma, ikisine de büyük sürpriz olmuştu. Kadın elini indirip, şaşkınlığından sıyrılmaya çalıştı. Çok zor olmamıştı. Onca mesaja rağmen, nasıl olduğunu haber verme zahmetine katlanmayan adamı affetmesi kolay değildi. Üstelik böyle aniden!

"Evet ben... Sizi şaşırttıysam özür dilerim, ancak benimde burada kiminle karşılaşacağıma dair herhangi bir bilgim yoktu. Aksi halde inanın, yerime bir başkasının gelmesini seve seve kabul ederdim."

Ayhan, kadın kadar kolay atlatamamıştı üzerindeki şoku. Hâlâ bakışları onun üzerinde, ağzı tuhaf bir şekilde açık kalmış, ona bakmaya devam ediyordu. Sevinse mi, üzülse mi bilemedi.

Adam kendine gelir gelmez, kalbinin esrarengiz çırpınışlarıyla mücadele etmeye başladı. Şimdi ne yapacaktı? Yüzünü görmediği, yakınında olmadığı sürece, kabaran duygularını bir şekilde bastırmayı başarabiliyor, heyecanını körükleyen anılarını yok sayabiliyordu. Ama durum değişmişti. Kadın tüm ihtişamıyla birebir karşısında dururken, nasıl olup da onu görmezden gelecekti?

Ayhan, bir an Hakan'ın yaptığı gibi yapmayı düşündü. Suyu akışına bırakabilir, mutluluğu kana kana içebilirdi. Ancak o, duyguların ne kalıcılığına, ne de saf bir sevginin varlığına inananlardan değildi. İçinde az-çok duygu barındıran her ilişki, insanı yıpratırdı. Ve Ayhan, böyle bir mücadeleye hazır değildi. Sonunun olmadığını bile bile, anlık duygularının kontrolü ele almasına müsaade edemezdi.

Adam yüzünü ovuşturup, aniden yerinden kalktı. Ne yapacağını, nasıl davranması gerektiğini bilmiyor, bir karar da veremiyordu.

"Ben... Ne diyeceğimi bilemiyorum..."

"Bir şey söylemeniz gerekmiyor. Sizi, en azından biraz olsun anlayabiliyorum. Önce çarpıp, sonra hastane odasında yalnız bıraktım. Hatalıyım, kabul ediyorum. Ancak siz de kabul edin ki, bana kendimi affettirme şansı vermediniz."

KOV BENİ YÜREĞİNDEN SEVGİLİ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin