Bölüm 2

989 53 2
                                    

2. BÖLÜM

Hakan, depoda sayım yapılırken, boş bakışlarla personeli izliyordu. Aklı; zümrüt yeşili, o muhteşem gözlere takılı kalmıştı. Bir an olsun hayalinden silinmeyen mağrur bakışlar, her geçen gün silikleşiyor, detaylar kayboluyordu. Onu unutmaktan ne kadar da çok korktuğunu fark etti.

Altı gün olmuştu. Asırlardan farksız geçen,  koskoca altı gün. Daha önce kimseden böylesi etkilenmediğini düşündü. Sadece bir bakış, bir duruş yıkılmaz sandığı çınarı, yerle bir etmeye yetmişti. Aşk bu olsa gerekti...

Ayhan yüzünde tuhaf bir ifadeyle ona doğru yaklaşıyordu. Anlaşılan kadını bulma girişimleri yine sonuçsuz kalmıştı.

Sözler umutsuzlukla döküldü Hakan'ın dilinden. "Bir iz yok mu?"

Ayhan, başını sağa sola sallamakla yetindi. Aynı çaresizlik onun duygularını da esir almıştı. Belki de kadına karşı o kadar ağır bir tavır takınmamış olsaydı, şimdi fellik fellik onu aramak zorunda kalmayacaktı. Zoruna gidiyordu. Hakan, kadınla aralarındaki diyalogdan dolayı köpürmüştü. Bu kadar büyük bir tepki göstermesi normal değildi. Yıllardır tanıdığı arkadaşından, çok daha farklı biri gibi davranıyordu.

Ayhan'ın kadını bulamadığı her gün, Hakan ondan biraz daha uzaklaşıyordu. Ne yapıp edip, o kadını bulmalı ve sevgili dostuna kendini affettirmeliydi. Aksi halde, onu sonsuza dek kaybedecekti. Aslında adamın aklında tam olarak ne olduğunu bilse, belki işi daha kolay olurdu. Ancak Hakan artık doğru düzgün konuşmaz olmuştu. Durum böyleyken, aklındakini anlamakta imkânsızlaşıyordu. Hiç onaylamasa da tek çaresi, kadını bulup getirmekti.

Sitem dolu bir iç çekişle dönüp ardına bakmadan, kaçarcasına depodan çıktı.

Hakan etrafında olan bitenin farkında bile değildi. Hayalini kurduğu tek şey, o güzel gözlerin derinliğinde yitip gitmek, teninin çarpıcı kokusunda hayat bulmaktı. Alelade yaşantısına onun kollarında, bir nebze olsun anlam katabilmekti.

Belki de çok şey istiyordu. O halde bir kez daha, yalnızca bir kerecik daha görmekle bile yetinebilirdi. Bu da çok şey sayılmazdı ya! Kimi kandırıyordu? O zümrüt gözlerle tekrar karşılaşma şerefine erişse, canı pahasına peşine düşerdi. Onu bir yakalayabilse, avuçlarının arasından kayıp gitmesine asla müsaade etmezdi...

Ayhan aklını kaçırmak üzereydi. Kalbine konuşlanan öfkeyi kontrol edemiyordu. Sahil boyu son sürat ilerlerken, denizin huzur veren dokusuna kapıldı. Ani bir kararla frene asılıp, bulduğu ilk yere arabasını park etti.

Temiz hava iyi gelecekti. Bir süre boyunca ne Hakan'ı, ne de o kadını düşünmeyecekti. Bu, onun kendine ayırdığı özel anlardan biri olacaktı. Arabasından inip, denize doğru ilerledi. Dalga seslerine kulak kabartıyor, tenini okşayan ılık meltemin tadını çıkarıyordu. Aklında ne var ne yoksa, uçup gitmişti. Ayaklarına bıraktı kontrolü, nereye götürürse oraya gidecekti.

Huzur içinde geçirdiği dakikalar, telefonun arama melodisiyle bölündü. Sıkıntıyla iç çekerken, bir dahaki sefere telefonu arabada bırakmayı aklına not etti. Hakan arıyordu.

"Alo"

"Neredesin?"

Ayhan nerede olduğunu bilmiyordu. Soruya cevap verebilmek için, etrafına bakınmaya başladı. Biraz ilerisindeki restorana doğru ilerledi. Adını okuyup, arkadaşına söyledi.

"Orada ne işin var?"

Ayhan'ın buna verecek cevabı yoktu işte. "Kişisel bir durum..." diyerek geçiştirmeye çalıştı.

"Tamam, ama her ne yapıyorsan bırakıp, hemen şirkete gelmelisin."

"Bir sorun mu var?"

"Hayır hayır... Sadece... Kafamı toparlayamıyorum dostum. Ve senin işe aldığın şu salak asistan, toplantıyı ertelemeyi başaramadı. Bu işi senin halletmen gerekecek!"

Ayhan, arkadaşının nasıl bir duygu halinde olduğunu tam olarak algılayamasa da, kafa karışıklığını anlayabiliyordu. Tam cevap vermek için ağzını açacakken, tanıdık bir ses duydu. Telefonu kulağından indirip, sesin geldiği yöne döndü. İşte oradaydı!

İki kadın vedalaşıp yollarını ayırırken, Ayhan öylece kalakalmıştı. Ahizeden yankılanan sesle kendine geldi. "Seni sonra arayacağım..." diyerek telefonu kapattı ve kadının peşinden koşmaya başladı.

Harekete geçmekte geç kalmıştı. Kadın arabasına atladığı gibi, yola koyulmuştu.

Ayhan kısa bir süre boyunca hayal kırıklığıyla, kadının arkasından baktı. Hemen sonrasında aklına diğer kadın gelince, gerisin geriye koşmaya başladı. Arabasını çalıştırmış, park yerinden çıkmak üzereydi. Kahretsin, onu da elinden kaçıramazdı.

Yola çıkan arabanın önüne atlamaktan başka seçeneği yoktu. Öyle de yaptı. Gözü kara bir hareketti fakat işe yaradığını görmek onu rahatlatmıştı.

Arabanın çarpma etkisiyle, asfalta kapaklandı. Bir an, kadının panikle üzerinden geçip, onu ezeceğini düşündü. Kadın şoförlere hiçbir zaman güvenememişti. Aslında kadınların geneline karşı, inkâr edilemez bir güven eksikliği vardı. Neyse ki ucuz atlatmıştı.

Kadın arabadan inmiş adama doğru yaklaşırken, acil servisi aramaya çalışıyordu. "İyi misiniz? Alo, bir kaza oldu... Çengelköy sahilindeyiz... Sanırım... Evet..." Kadın, adamın yaşam faaliyetlerini kontrol ederken, diğer yandan telefondaki kişiye bilgi veriyordu.

Ayhan sarsıntıyı atlatınca, kadının elindeki telefonu kapıp, kulağına götürdü. "Ben iyiyim hanım efendi, ambulansa gerek yok... Teşekkür ederim ilginizden dolayı... Evet, elbette... Bir doktora görüneceğime söz veriyorum." Telefonu kapatıp, şaşkın bakışlarla onu izleyen kadına uzattı.

Yerden kalkmaya çalışıyordu. "Yardım edecek misin?"

Kadın şaşkınlığından sıyrıldığında, adamın kalkmasına yardım etti. "Bunun doğru bir hareket olduğunu hiç sanmıyorum. Ambulansın gelmesine izin vermeliydiniz. Beyin sarsıntısı geçiriyor olabilirsiniz. Size izin vermemeliydim. Ah, ben ne yaptım? Lütfen affedin, bu ara çok dalgınım. Sizi hemen bir hastaneye götürelim..."

Ayhan kadının daha fazla konuşmasına dayanabileceğini sanmıyordu. Çevrelerinde oluşan küçük insan topluluğunun bir kısmı yardım etmeye yeltenmişti fakat kibarca onları reddettiler.

Ayhan arabanın koltuğuna kurulurken, derin bir nefes çekerek rahatlamaya çalıştı. Hastaneye kadar bu kadına nasıl dayanacaktı?

"İyi olduğunuza emin misiniz?"

Adam usulca başını salladı. Aklındaki şey tam olarak bu değildi. Sadece kadını durdurmak istemişti fakat bilanço biraz ağır olmuştu. Önemli değildi. Arkadaşı için bu kadarına dayanabilirdi. Amacına ulaşmış olmanın verdiği mutlulukla tebessüm ederken, bacağına giren ani sancıyla yüzü çarpıldı.

Hasar sandığından daha büyüktü anlaşılan...

KOV BENİ YÜREĞİNDEN SEVGİLİ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin