11. BÖLÜM
Leyla evlilik düşüncesi bir kenara, ciddi bir birlikteliğe bile hazır olduğunu düşünmüyordu. Asla da hazır olmayacaktı. Kendini tanıyordu. Bir erkekle hayatının sonuna kadar aynı evi paylaşmak, aynı havayı solumak, onun direktifleri doğrultusunda hayatına yön vermek... Tüm bunlar karakterine zıttı.
Elinin tersiyle yanaklarını kurulayıp, elinde hediyesiyle, mağaradan çıktı. Hakan'ı orada öylece bırakmıştı. Her zamankinden farklı değildi. O hep birilerini geride bırakırdı. Başka türlü davranması beklenemezdi zaten.
Tuhaf olan, Hakan'a ya inanmaya başlamıştı, ya da kalbi inanmak istiyordu. Bu duruma bir son vermek zorundaydı. Düşünceler aklında oradan oraya koşuştururken, içinde ki sevincin ani yok oluşuna içerledi. O duyguyu sevmişti. Fakat devam ettiremeyeceğini adı gibi biliyordu...
Sevgilisini duymazdan gelmek kolay olmuştu Leyla için. Göledin kenarından ahşap köprüye doğru ilerlerken, adam yanına geldi. Anlamıştı. Sükûnetle karşıladı kadını, sorgulamadı.
Hakan Leyla'nın yüzüne baktı. Bir duygu belirtisi görmeyi umuyordu. Yoktu. Buzdan farksız görünüyordu. Yanlış bir şey söyleyip, söylemediğini düşünmeye başladı. Hayır, o yanlış bir şey yapmamıştı da, söylememişti de. Leyla'yı seviyor, onunla evlenmek istiyordu. Bunda yanlış bir yan göremiyordu.
Kadının düşüncesi bu kadar netken, elinden hiçbir şey gelmezdi. Sustu. Acısını kelimelere dökmeye kalksa, kaybedeceğini biliyordu. Sessizliğin ardına sığınmakta buldu çareyi. Sadece sustu. Kalbine gömdü, reddedilişini...
İkili, az önce aralarında geçen duygusal anı unutmaya, yaşadıkları ana odaklanmaya çalıştı.
Hakan kadının elinden tutup, köprüden geçirdi. Masaları hazırdı. Her şey mükemmel görünüyordu fakat ikisinin de içinde, eksilen bir şeyler vardı. Yemeklerini sessizlik içinde yediler. Kaybettikleri sevinçlerini meze yaptılar mutsuzluklarına.
Tatsız geçen dakikaların ardından, Hakan buna daha fazla dayanamayacağına karar verdi. Leyla'nın düşünceli hallerine alışkın değildi. Şu anda sivri diline bile takla atardı.
Ekmeğinden bir parça koparıp, platformun ortasında ki delikten aşağı atmaya başladı. Kısa bir süre sonra balıkların sürü halinde akın etmesi, Leyla'nın çığlık atarak sandalyesinde dertop olmasına neden olmuştu. Görüntü o kadar doğal ve komikti ki, Hakan kahkahalarına engel olamadı.
"Korkma yemezler..."
Leyla başta belki aşırı tepki vermişti ama sonrasında durumu kavraması uzun sürmedi. Balıkların cam platformu aşacak halleri yoktu ya? Yine de, ayağının altında canlıların olduğunu bilmek, ürkütücü gelmişti.
Neyse ki, duruma uyum sağlaması sandığı kadar zor olmadı. Bir süre sonra yerinden kalkmış, aynı delikten ekmek kırıntıları atmaya başlamıştı. Hatta balıklardan birini öyle çok sevmişti ki, özellikle onu doyurmaya çalışıyordu. Sevdiği balık her kırıntı kapışında sevinç çığlıkları atıyor, Hakan'a 'Gördün mü... Gördün mü...' deyip, duruyordu.
Hakan, onun yeniden, mutluluğun kollarında kaybolduğunu görmekten memnundu. Bir an, eskisi gibi olamayacaklarını düşünüp, korkuya kapılmıştı. Yanıldığını görmek hiç bu kadar iyi hisettirmemişti.
"Yemeğin buz gibi oldu."
Leyla istemeyerek de olsa, balıkları bırakıp yemeğine döndü. Gözü hâlâ, platformun altında kırıntı kapma yarışındaki balıklardaydı.
"İstersen şu beğendiğin balığı yaptırabiliriz..."
Leyla onun ne demek istediğini anlamadı. "Yaptırabiliriz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOV BENİ YÜREĞİNDEN SEVGİLİ (Tamamlandı)
Roman d'amourDamak tadım eşsizdir benim Sen bilmezsin Menüyü her daim zengin tutarım Ruhumun ihtiyacına göre Yaparım tercihlerimi Sende seçkin menümde Ancak aperatif olursun!!! LEYLA Alabora edilmiş duygularımla, Çaresizlik yüklü b...