EFGAN
27
'Bedel'
Acı ruhu bedenden daha çok yıpratırmış. Zamanla acıdan çürüyen ruh bedenin içine hapsolur görünen ışıkta bir umut arar. Çoğu kez yıpranan ruh umut ışığını yakalayamadığında hapsolduğu bedende çürümeye mahkum olur. Tüm gücümle silmeye çalıştığım geçmişim benimle her gün taşınıyordu. Esirlik zihinden başlayıp insanın kendi yaşadığıdır. Özgür değildim. Yıllar önce tek bir gecede ben anlamadan elimden alınmıştı özgürlüğüm. Tanımadığım bir adam bir anda hayatımın merkezine oturmuş, beni bilmediğim bur hayatın içine sürüklemişti.
Küçüktüm...
Ben kendimi bile taşıyamazken omuzlarıma ağır yükler yüklemişti. Taşıdığım geçmişimin üstüne basmak yerine onu omuzlarımda taşıyor altında eziliyordum.
Oturduğum koltuğa yaşlanmış, kucağımda umutla beraber dışarıyı seyrederken duran arabayla irkilerek kendime geldim. Benim yerime kararlar verilmesi hayatta tahammül edemediğim şeylerin başında geliyordu.
"İnmeyi düşünmüyor musun?"
Anlamayarak yiğit'e baktım. O da inmemişti arabadan.
"Düşünmüyorum çünkü sen beni buraya zorla getirdin."
Yiğit'in sürekli adıma kararlar alıp vermesine katlanamıyordum. Melis beni eve çağırdığında yiğit benim adıma kabul etmişti. Tahammül edemeyeceğim insanların arasına beni sokmaktan zevk alıyordu. Hiçbir konuda onunla aynı fikirde olmazdık. Benimle zıtlaşmak onun doğasında vardı.
"Kucağıma alıp mı götüreyim seni?"
Yarı ciddi yarı alaylı yüz ifadesi ile konuştu.
"Ne saçmalıyorsun sen?"
Diyerek çıkıştım ona. Pür dikkat beni izliyordu. İnmemi bekliyordu bense ona inat hala olduğum yerde oturuyordum. Kafasını iki yana sallayarak arabadan hızla indiğinde bu deli hareketinin sonunu bildiğimden ondan önce davranıp kapıyı kendim açtım. Umut'la arabadan indiğimizde kapının önünde keskin delici bakışların hapsinde kalmıştık. Kötü bakışlarını parmak uçlarımdan saç diplerime kadar hissettim. Belgin hanım yiğit'i büyük bir heyecanla bizi ise büyük bir hüsranla bekliyordu.
"Neden getirdin bizi buraya?"
Sesim cılız ve güçsüzdü. Her defasında istemedigim halde yiğit tarafından zorla getiriliyordum.
"Bu eziyeti bana yaşatmaktan zevk mi alıyorsun?"
Durdum. Kalbim acıyordu yüreğimde taşıdığım o acı geçmiş bana eziyet ediyordu. Yiğit kalbimdeki acının diğer adıydı. O benim kanayan yaralarımın en büyük sebebiydi.
"Yürü."
Eğilerek kulağıma fısıldamıştı ama bakışları hala annesindeydi. Hissettiğim bu ağır acının tarifi yoktu. Mecbur bırakıldığım her şeye katlanıyordum şimdi olduğu gibi. Umut'un elinden tuttum diğer elinden de yiğit tutmuştu. Kapıya doğru yaklaştığımız her adımda zehirli bir sarmaşık etrafımıza dolanıyor ben Hiçbir şey yapamıyor gibiydim. Yiğit annesine sarıldığında ikisine bakmak bir yana dursun umut'un elini tuttuğum gibi içeri girdim. Hepsinden uzak bir köşede gideceğimiz anın gelmesi için dua edecektim. Bugün yiğit iş için gelmişti buraya. Kaçmaya çalışırım diye beni evde bırakmamış her zamanki gibi bizide peşinden sürüklemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFGAN
General Fiction"Biliyor musun? " dedi. Bir müddet sonra " öyle kolay değil benden kurtulman." Dilinin ucundaki bir itiraf dökülmüştü geceye. Lâkin benim kalbimi yangın yerine çeviren bir itiraftı bu. "Sana öğretemedim..." Nereye kaçarsan kaç, nereye gidersen git...