XIII | Umudun bittiği kalpler

3.2K 95 8
                                    

                            EFGAN

                                 13

              'umudun bittiği kalpler '








Gördüğüm ve hissettiğim acılardan yorulmuştum.

Karanlıkta olmaktan yorulmuştum.

Acıyı hissetmekten yorulmuştum.

Sitemlerim çabasızdı. Yorgunluğumu kimseye anlatmayacak kadar güçsüzdüm. Oysaki ne çok umutluydum bir zamanlar. Biliyordum bu böyle kolay geçecek değildi.

Gökyüzünü kaplayan gri bulutlar ve hafiften çakan şimşekler birazdan yağacak yağmurun habercisiydi. Boğuk bir hava vardı, insanı kasvete düşüren. Uyandığımdan beri camın kenarında oturmuş dışarıyı izliyordum. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum, bakmamıştım bile. İçime düşen yangın sönmüyordu. Yiğit'in dün sarfettiği sözleri bıçak olup yüreğime saplanmıştı. Umudun bittiği kalplerin kırıkları kolay onarılmıyordu. Zaman o kadar hızlı, acımasız ve riyakardı ki bundan dört neredeyse dört buçuk olacak olan yıllarımı yiğit'in elinde bu evde geçirmiştim. Dile kolay değildi, söylenmesi kolay olmayan acı dolu yıllarım.

Her genç kız büyüdüğünde güzel bir hayat, iyi bir iş ve iyi bir eş isterdi. Benim için hayat sadece umut olmuştu. Adı gibi bana umut olmuştu. Ne zaman düşecek olsam ona bakar toparlanırdım. Umut doğduğunda sorumluluklarım artmıştı. Ne yaşarsam yaşayayım ona her daim sevgiyle yaklaşmış ve çabalamıştım ona iyi bir anne olabilmek için. Zamanla alışmış ve farkına varmıştım.



Avuçlarıma bastırdığım tırnaklarımın sızladığını hissettiğimde başımı çektiğim cama tekrar baktım. Hafiften çiseleyen yağmur damlaları cama vuruyordu. Ruhum arınıyordu çıkamadığım bu bataklıktan. Tırnaklarımı serbest bırakarak oturduğum yerden ayağa kalktım.

Soğuk zemine oturduğumdan ayaklarım buz kesilmişti. Aldırmadım. Yavaş yavaş yürüdüğüm salonu geçerek salonun sonundaki bahçeye açılan cam kapıya geldim. Kapıyı itekleyerek açtım.

Çıktığım dışarıdan başımı kaldırıp gökyüzündeki gri bulutlara baktım. Soğuk beynime işlemişti bile. Burnuma çektiğim soğuk havayı ciğerlerimde hissettiğimde rahatladım. Başımı gökyüzünden kaldırmadım. 

Yüzüme değen yağmur damlaları göz yaşı misali tenimi yakarak akıyordu. Dudaklarıma değdiğinde acı içinde gülümsedim. Kasım ayının son günlerindeydik. Hava çetin ve soğuktu. Öyleki bedenime vuran soğukluk ürpermeme sebep olsa da içeri girmedim. Bu anı uzun zamandır bekliyor gibiydim. Rahatlamaya ve üzerimdekilerden arınmaya. Çıplak ayaklarımı zeminden ayırarak çimenlere bastım. Hissettiğim soğukluk ruhumun çekilmesine neden olmuştu. Bir kaç adım daha ilerledim az öncekine göre daha da artan yağmur saçlarımı esir almıştı. Tenime değen her damla ile geriliyordum. Umursamadım gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Toprağın kokusunu içime çektim.


Derin bir huzur içinde araladım gözlerimi. Gökyüzünde çakan şimşek ışığı gözlerimi aydınlatmıştı. İlk defa bu kadar korkusuzdum. Önceleri olsa tüm camlardan uzak, perdeler kapalı bir şekilde otururdum odada. Kara bulutların yerini yavaş yavaş beyaz bulutlara bırakıyordu. Dakikalardır aynı şekilde durmuş ve yağmurda ıslanmıştım. Daha doğrusu sırılsıklam olmuştum. Saçlarıma çöken ağırlık yük gibi omuzlarımdan taşınıyordu. Üzerimdeki ince kazak sırılsıklam olmuş tenime yapışmıştı. Defalarca çektim içime toprağın kokusunu. Yağmuru, boğuk havayı.

Soğuktan çatlayan dudaklarımı ıslatıp hafiften esen rüzgarın önüme savurduğu saçlarımı geriye doğru ittim. Aklımın içindekilerden, ruhumun içinde olanlardan kendimi geri çektim. Tüm hayal kırıklarımı, hüzünlerimi, acı ve kederlerimi düşünmemeye gayret ettim. İçimdeki küçük çocuğu bugün serbest bırakmıştım ve yine eski yıllarımdaki gibi. Her yağmur yağdığında altında saatlerce durur ıslanırdım. Islanmıştım dibine kadar ama rahatlamıştım. İnsan herşeye rağmen huzuru bulabiliyordu. Bazen küçücük bir şey dahi mutlu edebiliyordu.

EFGANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin