XXX | KORKULAR

2.1K 79 13
                                    


                              EFGAN

                                  30
   
                           'korkular'






Yıldızların aydınlığı gecenin karanlığında saklıdır.

Zaman belirli bir umut ışığında yürümemize yardımcı olsa da verdiğimiz çabalara kimi zaman değmiyor aslında.

"Ne yapıyorsun sen?" Ayça çekmecemdeki günlüğümü eline almış suratıma şaşkın şaşkın bakıyordu. İçini karıştırmış olacağını sanmıyordum böyle bir şey yapmazdı.

"Asya sen neler yaşamışsın." Bu sefer ona hayretle bakan bendim. Günlüğümü karıştırmış ve okumuş. O deftere yıllar boyu yaşadıklarımı yazmıştım hep değil arada yazardım. Kelimeler yüreğimden taşıp dilime düştüğünde kalem elime düşer yazardım. Günü geldiğinde elbet bir gün öğrenecekti artık ondan saklamamın bir anlamı yoktu. Böyle bir an da öğrenmesini hiç istemezdim. Okuduğu için ona kızgın değildim bu kadar yıl kimsenin öğrenmemesi garipti zaten.

"Hemen bırakıyorsun o adamı ve gidiyoruz hadi." Kolumdan tutup beni çekiştirdiğinde ben olduğum yerde duruyordum. Bana anlamsız bir şekilde baktı.

"Neden gelmiyorsun?" 

"Hiçbir yere gitmiyorum ben."

Delirdin mi buradaki yazanlar yalan olamaz değil mi? Ona başımı salladım. Yalan değildi yaşadığım her şey birebir gerçekti.

"Asya saçmalama sen böyle bir adamla yaşamaya devam mı edeceksin?" Yüzüne bakmadan geçip koltuğa oturdum. Ben yaşayacağım kadar yaşamış yıllarca katlanmıştım.

" Asya." Umursamaz olmama şaşırıyordu.

"Başka çarem mi var?" Ne sanıyordu yıllarca yiğit'e boyun eğdiğimi mı? Güçlükle nefes alıp verdim. Böyle öğrenmesini istemiyordum. Ayça yanıma oturup birden elimden tuttu. Ben hala ne yaptığını anlamasam da o gözlerime üzgün bir ifadeyle baktı.

"özür dilerim asya. Ben bu kadar zaman nasıl farketmedim bunu. " Bana kızıp darılmasını bekliyordum. Ama tam tersini yapmış benden özür diliyordu.

"Senin üzgün olmanı canın sıkkınlığını ben hiçbirini farkedemedim. Nasıl bir arkadaşım ben?" Diyerek hayıflanırcasına söylendi.

"Senin bir suçun yok. Ben hep geçiştirdim. Hem sen nereden bilecektin ki böyle bir şey olduğunu." Eskiden olsa anımsadığımda gözlerim dolar canım yanardı. Ama artık anlatırken bile tek damla gözyaşı akıtmıyordum. Alışmıştım... sonumuzu bilmediğim bir yolda ilerlemekten korkmuyordum artık. Biliyordum günü geldiğinde bizden eser kalmayacaktı yiğit'le yollarımızın ayrılacağınada.

"Anlamalıydım halinden..." 

"anlayacağın bir şey yok ben kimseye anlatamadım."  Halime üzülmüştü bana sıkıca sarılarak telafi etmeye çalışıyordu başlarda benim için zor olsa da yiğit hayatımın bir parçası olmuştu zamanla.

" Umut var artık oğlumu düşünmek zorundayım." Dedim ayça'ya o da en az benim kadar umut'u seviyordu. Oğlumu ona emanet ederken içim bir nebze olsun rahat oluyordu. Belki de benim iyiliğimi düşünen bir tek oydu. Saatler geçmişti gün doğmuştu.


Hava bugün güzeldi. Hafif esen rüzgar ılık esiyordu arada uğultulu ses pencerelere çarpıp içeriye sızıyordu. Ayça dün gece yiğit gelmeden gitmişti. Yiğit'i iki gündür sadece akşamları görüyordum. Eve sessiz gelir sonra da giderdi. Varlığı bana değmiyordu artık. Gözümü açamayacak, hareket edemeyecek kadar yorgundum. Yataktan doğrulup kalktım. Umut hala uyanmamıştı perdeleri açmadan lavaboya doğru ilerledim. Günlük işlerimi hallettikten sonra odadan çıkıp aşağıya indim yiğit yine yoktu saat geç değildi fakat o erkenden gidiyordu. Yoğun geçiyordu günleri ateş artık onunla daha fazla oynuyordu ve bu sefer bir şeyler yapıp yiğit'in dağılmasını sağlıyordu. Onunla iletişime geçmeyeli günler olmuştu bana sadece ona yardım edebileceğim konularda yardım etmemi ve bana sonunda özgürlüğümü vereceğini söylemişti ona güvenmeliydim başka bir çarem yoktu. Bugüne kadar sınırlarımı fazlasıyla zorlayıp kaçmak için her şeyi yapmıştım bunu iyi biliyordu yiğit onun deyimiyle ona defalarca kez ihanet etmiştim. Peki sen yiğit, sen beni defalarca öldürmedin mi?


EFGANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin