EFGAN
33'Kin ve öfke'
Gökyüzü her zaman bu kadar karartıcı mıydı yoksa bugüne nazaran mıydı?
Hava bugün yağmurlu görünüyordu, kara bulutlar çökmüş koca yeryüzü karanlık bir perdeye bürünmüştü. Saat daha çok erkendi yiğit içerideydi henüz çıkmamıştı korayla haluk beyin evine gidiyorduk. Orada beni nasıl bir şeyin beklediğini bilmiyordum. Yiğit içeride ve bunun tüm sorumlusu olarak ben görülüyorken orada kalmam hiç doğru değildi ama bunu yiğit'e anlatamamıştım. Bizim için en güvenli yerin orası olduğu düşüncesinden çıkamamıştı.
"Koray acaba gitmesek mi?" Şansımı denemek istiyordum.
" Yiğit'in kesin sözü var." Onunda elinden bir şey gelmiyordu. O evde yiğit'in çıkmasını bekleyecektim çok uzun sürmeyecekti bunu biliyordum en azından bir odada oturup bekleyecektim.
"Ne zamana kadar içeride kalır?" Koray bana aynadan baktığında kendi kendine sorgular gibiydi bunu yiğit'e yapan sen misin asya diye? Evet ben yapmıştım sonuçlarını bile bile. Neyi ne kadar bildiğini bilmiyordum ama o da beni suçluyordu. Yiğit istediği için yanımızdaydı çünkü bizi emanet edebileceği tek kişi koraydı. Aralarındaki samimiyet farklıydı soğuk ama birbirine bağlı.
"Çok kalmaz, haluk amca onu içeride bırakmaz." Yüzüme vurur gibi. Sorduğuma pişman olmuştum. Yiğit'e düşkündü onun dediklerini ikiletmezdi beni sevmemesini normal karşılıyordum. Eve geldiğimizde haluk bey ve belgin hanım yoktu onlar orada beklerken sadece haluk beyi görmüştüm. Evde sadece melis vardı onun bana olan soğuk tavırları olmayan isteğimi daha da artırıyordu. Kapıyı çalmaya mecalim yoktu neyse ki koray gitmemiş kapıyı çalmıştı. Melis açtığında ise şaşırmamıştı önceden haberi almış olmalıydı.
"Melis abin çıkana kadar asya ve umut burada kalacak." Melis'e doğru yaklaşarak bir şeyler fısıldadı. Yİğit'in adı geçmişti bi bunu duymuştum. Duymak istediğim bir şey yoktu umut'u alıp gitmek istiyordum. Yiğit gelene kadar evde kalabilirdik buraya gelmemize gerekte kalmazdı.
"Gelin içeri." Biz içeriye geçtiğimizde koray gelmemişti. Soğuk rüzgarlar esiyordu sonuna gelmiş gibi hissediyordum bu hep mi sürecekti bitsin istiyordum. Yüküm ağırdı, omuzlarımda taşıdığım acılar hafiflemiyordu her biri yara olup izini bırakıyordu.
"İstersen abimin odasında bekle annemler geldiğinde karşılaşmazsın." Iyi bir fikirdi çünkü bende buna hazır değildim. Umut'un elinden tutup yukarıya doğru ilerledim.
"Asya." Merdivenin başında durdum.
"Bunu neden yaptın abime." Herkese cevap verebilirdim ama melis bana inanmıştı ona ne diyecektim. Abinden nefret ediyorum ondan kurtulmak için bunu yaptım. Sözcükler dilime gelmeden boğazımda yumruk oldu. Yiğit'in bana yaptıklarını anlatabilecek miydim? İçimde onca yıl biriktirdiğim acıları dökebilecek miydim? Bu gücü kendimde bulamıyordum. Yüreğime dokunan sızılar vardı, dile dökemediğim onca acı. Merdiven basamaklarını çıkıp yiğit'in odasına girip kapıyı kapattım.
"Anne biz niye buraya geldik." Umut'u yatağın üzerine oturttum.
"Baban bizi almaya gelene kadar buradayız." Pencereleri açıp perdeleri çektim. Içerisi biraz havasız gibiydi. Umut öylece oturuyordu sürekli bir yerlere sürükleniyorduk o da benimle yıpranıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFGAN
General Fiction"Biliyor musun? " dedi. Bir müddet sonra " öyle kolay değil benden kurtulman." Dilinin ucundaki bir itiraf dökülmüştü geceye. Lâkin benim kalbimi yangın yerine çeviren bir itiraftı bu. "Sana öğretemedim..." Nereye kaçarsan kaç, nereye gidersen git...