İyi okumalar...
Bunu okuduğunda bir kere de benim için duyur sesini,
Bir kez olsun benim için çal Beklerken'i...
Yazdı günlüğün son sayfasına. Elindeki beyaz kalemi kenara bırakırken son cümlesini yazdığı sayfaya dikmişti gözlerini. Bir ay olmuştu başlayalı, her şey başladığında ise ondan çok daha erkendi.
Kim Taehyung hayatına bir televizyon ekranından girmişti. Sinirlerini bozan bu adamın kalbine doğru hiç bıkmadan kazdığı yoldan haberi bile yoktu. Ona tutulmakla kalmamıştı Jimin, gidip tanışmak için her yolu denemeye de hazırdı. Ama cesaretsizdi. Göreceği neydi, neyden bu kadar korkuyordu bilmiyordu. Sadece onu bizzat görürse ve ya kovarsa? Ya düşündüğü gibi ilerlemezse hiçbir şey ve Kim Taehyung kaba bir egoistten ibaretse? İçinden bir ses aralıksız bir şekilde bunun doğru olmadığını savunsa da riske etmek istemiyordu bir yanı. Sanki onu bir ipliğe bağlamıştı Kim Taehyung'un yansıttığı karakter ve bizzat gördüğünde tam aksiyle karşılaşmak Jimin'i uçurumdan aşağı itecekti.
Bir günlük yazmaya karar verdiğinde her şey oldukça ilerlemişti kalbinde. Bir ay boyunca siyah bir deftere Kim Taehyung'la hikayelerini yazdı her gün. Yaşadığı tesadüfleri birer birer dizdi oraya, Taehyung bunu komik bulsa bile umrunda olmayacaktı. Bunlar onun hisleriydi ve defteri verirken yüz ifadesini gören çocuk onunla en azından yüzüne karşı dalga geçmezdi.
***
Defteri bitireli birkaç ay geçmişti. Program yaz tatilinden dönecekti ve Jimin onu bulabileceği tek yere, stüdyoya göndermeye kararlıydı elindeki defteri. Üniversite yeni döneme başladığında koridordaki adımlarını adının seslenilmesi durdurdu.
"Jimin! Naber?" Kaşlarını şaşkınlıkla kaldırırken onun nasıl olur da kendisine hala selam verdiğini anlamamıştı. Aralarındaki şey, adı her neyse, gayet keskin bir şekilde sonlanmamış mıydı?
"Hawoon? Selam." Suratsız ifadesini ondan gizlemedi. Choe Hawoon onu öpmeye çalışmıştı, Jimin istemediği halde onu buna zorlamıştı.
"Vaktin var mı? Derse mi gidiyorsun yoksa?" Şansına dersten yeni çıkmıştı ama Hawoon bunu bilmeli miydi gerçekten? Başını iki yana salladı.
"Dersten çıktım ve eve gidiyorum Hawoon. Beni rahat bırak." Kolu hafifçe kavrandı.
"Yemek yemeye gideceğim. Benimle gelmek ister misin?" Sorgulayan bakışlarını ona diktiğinde Hawoon açıklamaya girişti. "Sana yaptığım yanlıştı, biliyorum. Bu konuyu kapatsak ve sadece iki uzak arkadaş gibi yemeğe gitsek? Tek gitmek istemiyorum."
Jungkook dersteydi, onu dersinden çıkarıp Hawoon'la yemek yemeye sürükleyemezdi. Ona Hawoon'un girişiminden bile bahsetmemişti. Çocuğun boğazına yapışacağı konusunda ciddi endişeleri vardı. Oysa karşısındaki sadece takılmayı seven ve etrafta gördüğü birçok üniversiteliyle benzer hayatlar yaşayan biriydi. Jimin herkesin kendi gibi olmasını beklemiyordu. Aklı Kim Taehyung'la doluyken biraz sohbet iyi gelebilirdi.
"Gidelim." dedi kısaca. O gün ve takip eden iki gün boyunca ders çıkışlarında Hawoon onu buldu ve her seferinde yemeğe gittiler. Son yemek yedikleri gün sohbet sırasında Hawoon tatilinden konu açtı.
"Avrupa'ya gittim. Değişik bir deneyimdi cidden." Jimin göz devirdi.
"Evet, paylaşımlarını gördüm. Hey, annemle tanışmıştın hatırlıyor musun?" Hawoon'la araları iyiyken bir keresinde annesi Jimin'i almaya gelmiş ve Jimin de onu ayaküstü Hawoon'la tanıştırmıştı. Kadın yazın onu sorduğunda Jimin sadece Avrupa'ya gittiğini söylemekle yetinmişti. Hawoon başıyla onayladı soruyu. "Seni sordu bir ara, Avrupa'da olduğunu söyledim ve neredeyse beni seninle gelmedim diye azarlayacaktı. Onun gözünde cidden güvenilir bir arkadaşsın." Hawoon sırıttı.
"Belki de damadı olarak görüyordur beni, nereden biliyorsun?" Jimin gözlerini irileştirdi abartılı bir ifadeyle. Annesinin bu duruma karşı olmadığını tabi ki Hawoon biliyordu.
"Tanrı korusun." dedi Jimin. Aynı anda duydukları gürültü ikisini de yerinden sıçratmıştı. Lokantadaki çalışanlardan birinin elindeki bardak yeri boylayıp tuzla buz olduğunda Jimin de Hawoon da şok içinde birbirlerine bakmıştı. Karşısındaki çocuğun dudaklarını araladığını görmedi kısa boylu.
"Bak, kalbim de böyle kırıldı işte." Jimin önündeki peçeteyle oynarken homurdanmıştı.
"Bir kalbin olduğundan şüpheliyim Hawoon." Elinin hareketleri Hawoon'un dokunuşuyla duraksadı.
"Bir şeyi görmemen olmadığı anlamına gelmez Jimin."
Şüphe yaratmıştı. Uzak arkadaş demişti, değil mi? Hawoon Jimin'in gerçekten de daha az umrunda olamazdı. Onun da umursamayacağını düşünüyordu. Oysa şimdi kırgın gözlerini yüzüne diken Hawoon, Jimin'in kalbini ısıtamasa da zaman geçirip aklındaki hüzünden uzaklaşabileceği bir liman gibi görünüyordu. Zira Kim Taehyung, o yayında Jimin'e söylediği mail adresine yollanan dört maili de aylardır yanıtlamamıştı.
Yanıt gelecek sanmıştınız değil mi? Hayat toz pembe olmak için fazla karanlık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Half of My Soul ~ Vmin
FanfictionÜniversite öğrencisi olan Jimin, bir akşam televizyonda birini görür. Başta asla hoşlanmadığı adam hakkında garip tesadüflere rastladıkça hayatında ilk defa ruhunun diğer yarısını bulduğunu düşünmeden edemez. Ancak kader onun sevgisini sınamakta old...