İyi okumalar...
"Günaydın uykucu." Kapıdan başını uzatan bedene gözlerini ovarak baktı.
"Günaydın." diye mırıldandı. Taehyung'un yatak odasında bulundurmaktan hiç hoşlanmadığı öğeyi göremeyeceği için tereddütle sormuştu. "Saat kaç?"
"10'a geliyor. Hadi kalk bakalım. Sana kahvaltı hazırladım." Yavaşça doğruldu Jimin. Gün ışığı perdelerin arasından sızıyor, ağrıyan başını kötü etkiliyordu. Saçlarını karıştırdı gitmeden onu durdururken.
"Tae?" Taehyung ona bakıp bir mırıltı çıkardı. "Gece ne oldu? Ben niye hatırlamıyorum?" Hafızası silinmiş gibi hissetmesi çok anlamsız gelmişti, Jimin hiç kendini unutacak kadar içmezdi.
"Hiç mi hatırlamıyorsun? Tek bir anı bile mi?" Ona doğru ilerlerken merakla soran uzun boyluya anımsadığı kısmı söyledi.
"Hayır hayır, seninle bara geçtiğimizi hatırlıyorum. Sonra gerçekten bir şeyler içmeye başladık ve bende sonrası pek yok. Bir şey yaptım mı?" Sevgilisi elini kaldırıp parmağını gösterdi. Dördüncü parmağında bir yüzük vardı.
"Evlenme teklifi etmek dışında mı?" Pekala, Jimin bu yüzüğü hatırlamıyordu ancak ona evlenme teklif ederken zaten ayıktı. Tahmin ettiği kadarıyla yüzükler eve gelince takılmıştı. Gözlerini devirdi.
"Onu zaten yaptım, biliyorum. Sen de kabul ettin. Ben bara döndüğümüzde ne olduğunu soruyorum." İçinden bir ses oturup uslu uslu içmediğini sayıklarken Taehyung karşısında oturup dudaklarını birbirine bastırmıştı. Kesinlikle bir şey vardı.
"Bir şey olmadı canım. Ne olabilir ki?" diye sordu yüz ifadesi aksini haykırırken. Jimin bundan kaçmasına izin vermeyecekti.
"Sen gülmemek için zor mu duruyorsun yoksa bana mı öyle geliyor?" Bir kıkırtı kaçtı uzun boylunun dudaklarından. Sinirlenmeye başlıyordu. "Yah Kim Taehyung! Ne oldu söylesene!"
"Tamam tamam. Anlatacağım."
Taehyung onun yüz ifadesine karşılık kahkahalara boğulurken aklı bir önceki geceye gitmişti bile.
Flashback
"Bunların bana içirmedikleri o cin toniklerin hepsini, duydun mu beni, hepsini içeceğim ben!" İçeri girip bar sandalyesine oturur oturmaz peş peşe iki cin toniği diklemişti ve bu sayabildiği kadarıyla Jimin'in altıncı cin toniğiydi. Jungkook ve Namjoon tarafından ona hileyle içirilen suların telafisini çoktan yapmıştı yani. Onun elindeki bardağı alıp tezgahta kendi tarafına bıraktı sevgilisi.
"Tamam bebeğim, içersin tamam." Ancak onun bu sakin tavrı Jimin'i rahatsız etmişti.
"Sen beni geçiştiriyor musun? Sen beni geçiştiriyorsun. Kim Taehyung sen beni geçiştiriyorsun, taktın tabi yüzüğü kaymak gibi çocuğa." Birleşen grupta bir ses yükseldi ve ikisinin ortasına bir kafa girdi.
"Ne yüzüğü? Bakayım." derken arkadaşının elini kavramıştı Jungkook. Onun kafası Jimin'den çok daha önce gitmişti bile. Jimin boş parmaklarına bakıp gözlerini irileştirdi.
"Aa, takmamış. Taehyung yüzüğüm yok!" Odak parmaklardan kendi üzerine kaydığında neredeyse sandalyeden düşercesine inen Jimin'i son anda tutabilmişti. Jimin kalabalığa dönmeden önce tekrar bağırdı ona. "Taehyung! Yüzüğümü çalmışlar!"
"Aşkım, Jimin!" Bir anlığına sesini duyurabilmek için yükseltse de Jimin aniden ona dönmüş, bu da daha kısık kelimelerle devam etmesine sebep olmuştu. "Bekle. Sakin olur musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Half of My Soul ~ Vmin
FanfictionÜniversite öğrencisi olan Jimin, bir akşam televizyonda birini görür. Başta asla hoşlanmadığı adam hakkında garip tesadüflere rastladıkça hayatında ilk defa ruhunun diğer yarısını bulduğunu düşünmeden edemez. Ancak kader onun sevgisini sınamakta old...