10. Uzak

221 34 12
                                    

İyi okumalar...

"Anlamadım, ne yapacaksınız?" Yong-il sesli bir nefes daha aldı.

"Sinemaya gideceğiz Jimin. Dört kişi sinemaya gidiyoruz. Niye büyütüyorsun ki? Sen Jungkook'la buluşmayacak mıydın?" Jimin dişlerini ve yumruğunu eş zamanlı sıkmış, erkek arkadaşının cümlesini zihninde sorgulamıştı.

"Ya evet, neredeyse yürüştüğün çocuk da var o dört kişinin arasında. Müthiş bir sinema grubu cidden." Diğeri cevap veremeden konuşmaya devam etti. "Ayrıca o filmi benimle izleyeceksin sanıyordum."

"Marvel sevmiyorsun Jimin." Yong-il'in bıkkın ses tonunu görmezden gelemedi. Bağırmak istedi ama toplum içinde bağırmak Jimin için asla yapılamayacaklar listesindeydi.

"Marvel bilmiyorum." diye fısıldadı sinirle. "Çok hakim değilim ama sen sevdiğin için öğrenmeye niyetli olduğumu biliyorsun."

Süper kahraman filmlerinin gerçeklikten inanılmaz uzak geldiği ve tüm o karakterleri aklında tutabileceğine inanmadığı bir yerdeyken diğeri için filmleri izleyip karakterleri öğrenmeye başlamıştı ancak tüm emekleri böylece atılıyor muydu yani? Ayırdığı vakitlere sövme işini başka bir zamana da bırakabilirdi gerçi. Hep birlikte takıldıklarında onlardan daha çift görünen başka iki kişi vardı ve bunlardan biri Jimin'in erkek arkadaşı oluyordu. Kendini tutarak daha kırıcı olmamak adına sustu. Konuşmaması Yong-il için bir sorgulama nedeni değildi ve telefon suskunluğundan yararlanıp yüzüne kapatıldı, Jimin'in telefonu şakayla bile yüzüne kapatmasından nefret eden çocuk tarafından üstelik.

Bir süredir, daha doğrusu Yong-il'in o üç yeni arkadaşı hayatlarına girdiğinden beri böylelerdi. Gitgide uzaklaştıklarını hissedip de hiçbir şey yapamamak Jimin'i üzüyordu. Bambaşka birinin hayatında her şeyin yolunda olduğunu görürken bunu kendi hayatında becerememesi can yakıcı bir faktördü. Nerede yanlış yaptığını ve iplerin ne zaman kopabilecek derecede gerginleştiğini bilmiyordu.

Sinemaya gidişinin üzerinden birkaç gün geçmiş olsa bile Yong-il'le konuşma sıklıkları o kadar azalmıştı ki Jimin onu aramaktan yoruldu. Zamanının çoğunu yeni grubuyla harcarken Jimin'le yalnızca eve dönüş yolunda telefon konuşmasıyla yetiniyordu. Bir gün Jimin susmaktan vazgeçti.

"Hiç görüşmüyoruz neredeyse, farkında mısın?" Yong-il telefonun diğer ucundan iç çekti.

"Jimin, sürekli birlikteyiz. Aynı arkadaşlara sahibiz, neredeyse tüm gün bir aradayız. Biraz görüşmesek mi?"

İki yıldır bir şekilde ilerlemiş ilişkilerine ara vermek Jimin için bir sonla eşdeğerdi. Ancak karşısındakinin kararlarına saygı duymayı öğrenmişti ve o eğer biraz zaman istiyorsa ona bunu verecekti. Yong-il Jimin'i yormadan, onu aramak zorunda bırakmadan ve ondan haberi olmadan istediği kadar zaman geçirebilmeliydi. Belki böylece değerinin bilineceğini düşündü Jimin.

Bir başkasının kendisini eskisi gibi sevmesi için ondan uzaklaşırken kendini sevme yoluna geri döndüğünü bilmiyordu. Çünkü iki yıldır tanıştığı herkesin imrenerek baktığı ilişkisinin arkasında devasa bir çukur kazdığından bihaberdi. Kim Taehyung denen uçurumdan kaçarken küçük çukurlarla dolu bu yola çıkan çocuk, temelini elleriyle yarattığı binanın başına çökeceğini hissedebiliyordu.

Çok kısa bir zamanım vardı ve yazmasaydım yapamazdım.

Half of My Soul ~ VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin