İyi okumalar...
"Park Jimin! Çabuk ortaya çık!" Evin içinde yankılanan tanıdık sesle irkildi Taehyung. Su içmeye kalktığı için şanslı sayılırdı, bu bağırışa uykuda yakalansa Jimin'in uyanmasını önleyemezdi.
"Ne oluyor ya? Nasıl girdin sen evimize?" diye sordu çocuğun kapıdaki bedenine bakarken. Jungkook suratındaki öfkeli ifadeyi bozmadan konuştu.
"Çağırsana kocanı." Taehyung duvardaki saate bir bakış attı. Buraya şimdi gelmesi için ne gibi bir sebebi olduğunu merak ediyordu doğrusu.
"Jungkook salak mısın? Saat sabahın altısı lan, niye uyandırayım kocamı?" Fısıldıyordu ancak tonu bariz bir öfke barındırıyordu. Konuşan bir insan değil de tıslayan bir yılan gibiydi sanki. Jungkook onu taklit ederek yeniden emretti.
"Saatin kaç olduğunu mu sordum ben sana? Git kocanı uyandır fasulye sırığı." Taehyung boştaki elini hafifçe kaldırdı.
"Bak elimden bir kaza çıkacak. Ne derdin varsa bana söyle, bırak Jimin uyusun. Zaten üçte anca dalabildi." Bugünlerde işteki yoğunluğunun stresinden mi bilinmez ama oldukça geç saatlere dek ayakta kalıyordu Jimin. Onun bozulmuş uyku düzenini bu kadar erken uyandırıp yeniden bozmayacaktı, henüz uyanmak için iki saati vardı.
"Senin fitne fücur kocanın ne yaptığını duymak ister misin Kim Taehyungssi?" Jungkook'un elindeki çantayı yere bıraktığında fark etti uzun boylu. Omzunu yanında kalan duvara yaslayıp homurdandı.
"İkimize de edeceğin hakaretler tükendiyse artık olayı anlatır mısın?" Eşinin arkadaşı olan çocuk bazen gerçekten katlanması zor biri olabiliyordu ancak neyse ki anlatmaya başlamıştı.
"Bu içeride uyuyan yer cücesi gitmiş, benim eski eşyalarımı Namjoon'a vermiş. O gerizekalı da hiç eşyası yokmuş gibi onlardan birini kullanmış. Yoongi de bana ait olduğundan emin olduğu şeyi Namjoon'un üzerinde görünce beni evden kovdu." Alelacele önüne sunduğu olay örgüsü afallattı Taehyung'u. Başı istemsizce öne uzanırken merakla sordu.
"Anlamadım, ne yaptı?" Jungkook eve girdiğindeki tona geri dönmüştü.
"Evden kovdu!" Jimin'in uyuduğunda zor uyanması ilk defa içini rahatlattı Taehyung'un. Yoksa uyanıp geleceğinden emindi. Normal bir tonda devam etti diğeri. "Sağır mısın ya? Bu sessizlikte nesini anlamıyorsun söylediğimin?" Taehyung kaşlarını kaldırdı hayret içinde.
"Oğlum ne gibi bir kıyafet Yoongi'ye seni kovdurdu? Onu anlamıyorum ben. Hangi kıyafetten söz ediyoruz burada?" Yoongi'nin dikkatini çekecek kadar farklı olan kıyafeti soruyordu aslında. Bildiği kadarıyla arkadaşı böyle şeylere dikkat etmezdi, kendisinin ne giydiğini bile umursamazdı ki. Başkasında da kıyafete bakacağı ne yaşayabilirdi? Jungkook sorusunu cevapladığında daha net bir detay vermediği için ona küfretme ihtiyacı hissetti Taehyung.
"Kıyafet değil, yüzüğümü görmüş." Onun parmaklarına takıldı gözü. Hatırladığı kadarıyla Namjoon ona kıyasla iri kalıyordu.
"Namjoon'la parmak ölçüleriniz aynı mı sizin?" Jimin'in yüzük ölçüsünün kendisinden küçük olduğunu biliyordu, çocuğun yüzük parmağına taktığını Taehyung ancak serçe parmağına takabiliyordu. Namjoon ve Jungkook arasında da bariz bir cüsse farkı vardı. Jungkook sorusunu yanıtlamadı.
"Ya bu çiftler birlikte yaşadıkça birbirine benzermiş teorisinin canlı kanıtı gibisiniz ikiniz biliyor musun? Tam olarak bir Park Jimin sorusu çünkü bu. Ne alakası var ya?" Hiç dikkat etmemişti bunun Jimin'in sorabileceği bir soru olduğuna. O yalnızca bunu merak etmişti ve önceden böyle şeyleri umursamadığını hatırlayınca gerçekten de zamanla ona benzediğini anlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Half of My Soul ~ Vmin
FanfictionÜniversite öğrencisi olan Jimin, bir akşam televizyonda birini görür. Başta asla hoşlanmadığı adam hakkında garip tesadüflere rastladıkça hayatında ilk defa ruhunun diğer yarısını bulduğunu düşünmeden edemez. Ancak kader onun sevgisini sınamakta old...