İyi okumalar...
"Sevgilim günaydın." Jimin yüzünü yıkamasına rağmen zar zor açılan gözlerini ovarak ve dudaklarında bir mırıltıyla girmişti salona. Taehyung'un kahvaltıyı çoktan hazırladığını gördü.
"Günaydın benim güzel eşim." demişti kollarını açıp ona saran adam. Kısa boylu başını hafifçe kaldırarak onun yüzüne baktı.
"Saat kaç?" Taehyung kolundaki klasik saate bir bakış attı. Jimin'in akıllı saatten sürdürdüğü yenilikçi tarzının aksine onun bir ton böyle klasik saati vardı.
"Aşkım yola çıkmamıza dört saat var. O yüzden güzelce kahvaltımızı yapabiliriz ve duş alabiliriz. Hiç zaman sorunumuz yok." diye açıkladı tane tane. Jimin parmağıyla koridorun ilerisindeki banyoyu gösterdi.
"Şimdi duş alacaktım aslında ama madem kahvaltıyı hazırladın, o zaman evden çıkmadan önce alırım." Uzun boylu onun fincanına kahve doldurdu. Jimin sıcak kahveyi dudaklarına götürürken ağzını açmıştı eşi.
"Öyle yap bence de. Ben kuruturum saçını." Anında kaşları çatıldı bu cümleye.
"Sen mi kurutacaksın saçımı? Hiç sevmiyorum ama Tae, biliyorsun." Taehyung kaşlarını kaldırdı, yüzünde bir uyarı ifadesi vardı. Otoriter tavrının çok sık ortaya çıkmadığı bir gerçekti ancak olur da çıkarsa bu hiçbir zaman boşuna olmamıştı.
"İnatlaşmıyoruz bu konuda, değil mi sevgili eşim?" Dudaklarını birbirine bastırdı Jimin. Arkasına yaslanıp kahvesini içmeyi sürdürmeden önce gönülsüz bir ifadeyle homurdandı.
"Peki." Bir süre huzurlu bir sessizlik içinde yaptılar kahvaltılarını. Şimdi hiç yoktan gerilmeyi istemese de içini kemiren konuyu bir kenara atamıyordu çocuk. Ağzını açıp tereddütle sordu bu yüzden. "Tae? O konuyu konuşmayacak mıyız?" Taehyung fincanını masaya bıraktı.
"Bilmiyorum." Ses tonu belirgin değildi, bu Jimin'in kafasını daha çok karıştırdı. Yine de devam etmezse sırtlarındaki bu yükten kurtulabileceklerini sanmıyordu.
"Söylediler ama, ayrılmışlar zaten. Hatta Hoseok istemiş ayrılmayı. Tepkili mi kalacaksın böyle?" Karşısındakinin çatalı çok da kısık olmayan bir şıngırtı çıkardı tabağına çarparken. Taehyung sinirleniyordu ancak Jimin onun çok da sinirlenmeye hakkı var mıydı, bilmiyordu.
"Ne yapmamı bekliyorsun? Tamam, ilişkileri mükemmel ilerleyen bir ilişki değildi belki ama arkadaşım olarak bana bir şey demeleri gerekmez miydi? Bir çözüm arıyorlarsa neden gelip danışmadılar?" Ortamı yumuşatmak için konuşmalıydı. Taehyung'un sorusunu birebir yanıtlamasa da en azından yüzünü güldüreceğini umduğu bir cümle kurdu.
"Aşkım sen ilişki danışmanı mısın? Neden sana gelsinler?" Ama Taehyung şaka kaldırmak bir yana, şakaları anlayabilecek durumda bile değildi.
"Arkadaşlarıyım Jimin. Arkadaşları olarak arada kaldım şu an, farkında mısın?" Kendince haklı olduğu bir nokta vardı, Jimin bundan emindi. İkisi de çok kolay bir şeyle yüzleşmiyordu.
"Ben çok mu farklıyım sanki? Ben de Namjoon'la Jungkook'un arasında kalıyorum o zaman." Taehyung başını iki yana salladı.
"Aynı şey değil. Sen her zaman Jungkook'la daha yakındın. Sonuçta baştan onunla ev arkadaşı oldun, o Namjoon'la çıkmaya başladıktan sonra üçünüz yaşamaya başladınız. Benimle aynı şey değil ki." Doğru bir noktaya değiniyor olması onun durumunu daha kötü yapmıyordu. Jimin onlarla ilk tanışmasından beri bildiği gerçeği söyleyiverdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Half of My Soul ~ Vmin
Hayran KurguÜniversite öğrencisi olan Jimin, bir akşam televizyonda birini görür. Başta asla hoşlanmadığı adam hakkında garip tesadüflere rastladıkça hayatında ilk defa ruhunun diğer yarısını bulduğunu düşünmeden edemez. Ancak kader onun sevgisini sınamakta old...