İyi okumalar...
"Bu son konuşmamız olacak Jungkook. Bir kez daha onunla konuşmayı denemeyeceğim. Biterse biter, devam ederse eder." Birkaç seferdir olduğu gibi yine ondan uzağa yürüyüp köşede beklemeye başladı arkadaşı.
Uzadıkça uzayan bir ayrılık evresinde hissediyordu kendini. Üstündeki tozu silkelemiş ve gerçek benliğini ortaya çıkarma yoluna girmişti sanki. Onu hala geride tutan bir faktör vardı ama öte yandan da o faktöre iki yılda oldukça alışmıştı. Varlığı ve yokluğu arasında gidip geldiği ince çizgide asla var olmamış birini burun farkıyla geçiyordu Yong-il. O vardı, iki yıldır Jimin'in hayatındaydı ve bugün gidip gitmeyeceği belli olacaktı. Bir ayrılık konuşmasına inanılmaz hazır bir halde çıkacaktı onun karşısına. Bitsin derse eğer, bitecekti. Ama gel gör ki birkaç seferdir Yong-il bitmesiyle ilgili tüm cümleleri duymazdan gelip gidivermişti.
"Jimin?" Atölye kapısındaki bedeni görünce adını seslendi ve Jimin'i de girdiği transtan çıkardı bu.
"Bir gelebilir misin?" Fısıldayarak sormuştu bunu. Atölye kalabalık sayılmazdı ve Jimin içerdekilere aşinaydı. Onunla özel konuşmalıydı.
"Gelsene içeri. Neden kapıdasın?" Yong-il bir şeylerle uğraşıyormuş gibi görünüyordu ancak elindekini bırakıp gelmeliydi. Bir an önce gelmeliydi çünkü Jimin daralmaya başlamıştı.
"Gelir misin Yong-il? Rica ediyorum. Kısa bir şey konuşacağım." Yong-il ayağa kalkıp kendisine yönelince biraz rahatladı. Hala göğsündeki taş olduğu yerde duruyordu tabi.
"Ne oldu? Ne konuşacağız?" Jimin'in işaret parmağı ikisi arasında gidip geldi.
"Bunu." dedi sakin bir sesle. "Bunu artık konuşmalıyız. Ne yapıyoruz biz?" Yong-il'in kaşları şaşkınlıkla çatılmıştı.
"Birbirimize biraz zaman ayırdık ve..." Bıkmıştı. Aynı şeyi duymaktan gerçekten bıkmıştı. Onun lafını bölerken tereddüt etmedi bu yüzden.
"Kes şunu artık. Zaman ayırdık falan evet, bunları herkes biliyor zaten. Ben bu bilinmezlikten sıkıldım Yong-il. Bir yanıta ihtiyacım var. Aslında birçok yanıta." Yong-il omuz silkti.
"Ne bilmek istiyorsun?" Jimin derin bir nefes aldı. Nereden başlamalıydı?
"Başka birine mi aşık oldun Yong-il? Başkasıyla mı birliktesin? Bana en azından bunu söylemelisin. En azından bu kadar dürüst ol bana, lütfen." Yong-il onun kolunu tuttu hafifçe.
"Jimin, saçmalama. Sana öyle bir şey yapmam. Bu benim için bir kırmızı çizgi, seni sevmeyi bıraksam bunu sana söylerdim. Seni aldatmam." Dişlerini sıkışı bilinçsizceydi. Tırnakları avcuna batarken tereddütle sordu.
"Emin misin?"
Saçma bir soruydu ancak umrunda değildi işte. Onun bunu bir kez daha söylemesini istiyordu. Yong-il onu başıyla onayladı. İki yıldır kendisini seven adamın yalan söylemek için bir sebebi olmadığını düşündü. Ona hep güvenmişti, neden bilmiyordu ama iç sesini susturup onu dinlemeye meyilli birine dönüşüvermişti çıkmaya başladıktan birkaç ay sonra. Her şüphesi doğru çıkacak diye bir kural yoktu. Ona güvenmekte bir sorun göremiyordu ve üstelik Yong-il ona hiç yalan da söylememişti. Bir kez daha araladı dudaklarını.
"Bu süreçte benden ayrılmayı düşünmüş olmalısın. Ara vermek istedin sonuçta, ayrılmayı da düşünmüşsündür, değil mi?" Yong-il kaşlarını çattı. Jimin duraksadı onun bu hareketine.
"Senden ayrılmak bir an bile aklımdan geçmedi Jimin."
Bir kurşun muydu? Belki bir hançerdi. Ama asla bir ok değildi Jimin'i alnından vuran. Alnının ortasına saplanıp kanını kafatası boşluğuna dolduruyormuş gibi hissettiren cümle Jimin'i sarstı. Olduğu yerde istemsizce geriye doğru minikçe adımladı. Gözleri ne ara dolmuştu? Karşısındaki çocuğun sesindeki emin ifadeyle kurduğu cümle şaşırtıcı olmamalıydı.
"Yalan söyleme." diye fısıldadı. Yong-il aynı yüz ifadesiyle bir kez daha yanıtladı onu.
"Yalan söylemiyorum. Neden senden ayrılmayı düşüneyim?"
Haksızlıktı. Onu suçlamayı kesmeyen zihni, şimdi işaret parmağını Jimin'e doğrultmuştu. Büyük bir haksızlıktı bu. Jimin tüm suçu omuzlarına aldı o an. Yong-il bunu göremedi ama o ağırlığın altında eziliyordu bedeni. İlişkilerinin devam edeceğini biliyordu. Burada, öylece bitmemişti. Ama Jimin onunla yeniden görüşmek üzere vedalaşıp Jungkook'un yanına yürürken dolu gözlerini bile silemedi. Kafasında kapattığı o defteri yeniden açarken daha önce hissetmesi gerekmeyen bir şey hissetti. Vicdan azabı denen his kalbinin çevresini sarmıştı. Çünkü onun aklından bir an bile geçmeyen şey, iki haftadır Jimin'in aklından çıkmak bilmemişti.
Durumlar nedir?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Half of My Soul ~ Vmin
FanfictionÜniversite öğrencisi olan Jimin, bir akşam televizyonda birini görür. Başta asla hoşlanmadığı adam hakkında garip tesadüflere rastladıkça hayatında ilk defa ruhunun diğer yarısını bulduğunu düşünmeden edemez. Ancak kader onun sevgisini sınamakta old...