İyi okumalar...
"Ben gelmeyeceğim ya, siz gidin cidden." Jungkook şüpheci bakışlarını ona dikti.
"Ne işin var da gelmiyorsun?" Çocuk ayaklanırken sakin bir sesle konuşmuştu.
"İşim yok ki. Eve gideceğim. Aç değilim zaten, biraz ders çalışayım. Sınavlar başlıyor." Söylediğinde dürüsttü. Öyle ki, göz bebekleri titrememiş ve bedeni kasılmamıştı. Gerçekten tek niyeti ders çalışmaktı. Ama derdi sınavlar değildi. Arkadaşlarına el sallayıp kampüsün çıkışına yöneldi.
Bir buçuk hafta geçmişti. Kim Taehyung'dan haber almadan geçen bu sürede onu takipten çıkmıştı, gerçi sosyal medyaya doğru düzgün de girmiyordu. Onu hayatından çıkarmak değildi istediği. Yalnızca ona fazlasıyla kapılmıştı ve bunun sağlıklı bir ilişkiye evrilmeme ihtimali korkutuyordu. Adamın bir sevgilisi vardı. Süregelen bu ilişkiyi bitirme sebebi o olmamalıydı. Ki Taehyung'dan en ufak bir haber almayışına bakılırsa zaten o ilişki hala devam ediyordu, merak etse de kendinde bakmaya cesaret bulamamıştı.
Otobüs durağında kimse yoktu. Koltuklardan birine oturup otobüsünü beklemeye başladı. Yaklaşık beş dakika sonra geleceğini biliyordu. Bu saatteki otobüs okuldan eve dönerken en çok kullandığıydı. Yüzüne vuran akşam güneşi birden yok olduğunda elindeki telefondan başını kaldırdı.
"Hey." Güneş arkasından vuruyor, yüzünü karanlık bir hale getiriyordu. Ama onu silüetinden bile tanıyabilirdi. Kalbi tekledi.
"Hey." diye mırıldandı gönülsüzce. Onu görmek içini rahatlatmıştı, bu doğruydu. Ancak heyecanlanmak için çok erkendi. Taehyung'un söyleyeceklerini duymadan kalbini hızlandırmasına izin veremezdi.
"Vaktin var mı? Biraz konuşalım mı?" Saatine baktı. Tahmini üç dakika vardı.
"Üç dakika sonra otobüsüm gelecek." Taehyung onun yanındaki boşluğa oturdu. Arkasına yaslanırken konuşmuştu.
"Benimle üç dakikadan fazla konuşamaz mısın peki? Seninle otobüse binsem olur mu?" Jimin hızlı hızlı başını iki yana salladı.
"Hayır, neden binesin ki? İstemiyorum. Taehyung ne söyleyeceksen şu an söyle lütfen. Otobüs gelince binip eve gideceğim." Diğeri dudaklarını aralayınca aceleyle konuşmayı sürdürdü. "Ciddiyim, gidip ders çalışmam lazım zaten."
"Çalışacağın notlar yanında mı?" Bu soruya anlam veremedi Jimin. Ancak çalışmayı planladığı ders bugünküydü ve notları çantasında tam halde duruyordu. Başıyla onayladı bu nedenle. Yeniden saatine baktı. İki dakika.
"Yanımda evet ama ne önemi var? Taehyung ne söyleyeceksen söyler misin artık? Otobüs gelirse üzüleceksin konuşamadım diye." Taehyung onun kucağına koyduğu çantayı kaptı ve otobüsün geleceği yöne doğru yürümeye başladı. "Taehyung nereye gidiyorsun?"
"Benimle gelmeni istediğim bir yer var." Arkasını bile dönmeden konuşmuştu. Jimin onu küçük adımlarla takip ederek bir kez daha seslendi.
"Taehyung keser misin şunu? Taehyung diyorum!" Dönüp ona baktı. Şimdi geri geri adımlarken yüzünde bir gülümseme vardı.
"Gelecek misin Minnie?" Olduğu yerde durdu. Ani duruşu Taehyung'u afallatmıştı. "Gelmiyor musun?"
"Şu aptal oyununu kes ve çantamı geri getir Kim Taehyung." Soğuk sesine karşılık Taehyung da duraksama ihtiyacı hissetti. Adımları bu sefer ona doğru ilerlemeye başladı. Aralarında bir adımlık mesafe kalana dek yürümüştü.
"Özür dilerim." dedi içten bir ifadeyle. Çantayı ona uzattığında Jimin sertçe almaktan gocunmamıştı.
"Bana böyle oyunlar oynama bir daha. Hoşuma gitmiyor. Ayrıca üzgünüm ama süren bitmek üzere, otobüsün gelmesine bir dakikadan az kaldı. Ne söyleyeceksen..." Lafı bölündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Half of My Soul ~ Vmin
FanfictionÜniversite öğrencisi olan Jimin, bir akşam televizyonda birini görür. Başta asla hoşlanmadığı adam hakkında garip tesadüflere rastladıkça hayatında ilk defa ruhunun diğer yarısını bulduğunu düşünmeden edemez. Ancak kader onun sevgisini sınamakta old...