15. Mekan

223 36 22
                                    

İyi okumalar...


"İyi görünüyorsun." Jungkook'a bakarken kaşlarını kaldırdı Jimin.

"Kötü mü görünmem gerekiyordu?" Çocuk başını iki yana sallamıştı sakin bir ifadeyle.

"Kötü değil ama ben bu kadar çabuk atlatacağını düşünmemiştim. Yani sonuçta üç yıl diyoruz Jimin, hiç sevmediğin biriyle üç yıl mümkün değil. Biliyorsun." Diğeri güldü.

"Sevgin zımparayla kazınarak tüketilince geride pek izi kalmıyor Jungkook." Arkadaşı elini onun elinin üzerine koyduğunda yüzü ciddileşti. "İyiyim, cidden. Sorun yok."

"Bu akşam bir şeyler içmeye mi gitsek?" Jimin'in bakışları kısıldı. "Kafamız dağılır, eğleniriz biraz." Omuz silkti. En yakın arkadaşıyla vakit geçirmek canını yakacak değildi.

***

"Shot atsaydık bari." dedi Jungkook müziği bastırmak için bağırırken. Diğeri anında reddetmişti.

"Ayık kalmayı tercih ederim Kook. Bira iyidir." Arkadaşı ona dil çıkardı.

Etrafına bakınıyordu Jimin kalabalık mekanda. Buraya daha önce gelmemişlerdi. Gece dışarı çıkmanın büyük bir hayranı değildi. O evi severdi, evde zaman geçirmek ve rahatça uzanabilmek iyi hissettirirdi. Eve nasıl döneceğini düşünmesi gerekmezdi çünkü zaten orada olurdu. Şimdi yeni geldiği bu mekanda oldukça gergindi. Rahat olmalıydı aslında, tedirginleşmek için hiçbir neden yoktu. Ama şimdi Jungkook omzuna dokunduğunda çenesi kasıldı.

"Ben bir tuvalete gidiyorum." Başıyla onayladı. Bedeniyse bulunduğu yerden milim kımıldamadı. Bunun anlamsızlığını sezdi sonra, omuzları dikleşirken etrafına bakınmayı sürdürecekti. Gözlerini birasından ayırdığı an öylece kalmasa gerçekten yapacaktı.

Bar tarafında bir grup insan vardı. Eğlendiklerini belli eden nidalar yükseliyordu gruptan. Müzikle uyumlu hareket ediyorlar, ellerindeki bardakları diğerlerininkilerle tokuşturuyorlardı. Mekanda bu şekilde eğlenen birçok grup vardı. Ancak onların hiçbiri barın önünde değildi, tezgahın arkasındaki alanı izlemiyorlardı. Aslında o grubun da dikkatinin orada olmadığını fark etti Jimin. Hepsi sarhoştu, muhtemelen ne döndüğünü anlamıyorlardı ve tanıdık grubun içinde olmanın rahatlığıyla gözlerini bile yumuyorlardı. Biri bile Jimin kadar pür dikkat kesilmemişti. Bu yüzden gözleri kesiştiğinde Jimin filmlerdeki gibi her şeyin durduğunu hissetti.

Gülen yüzü, dağılmış saçları, beyaz geniş yakalı tişörtü ve tezgahın ardındaki ışığın aydınlattığı bedeniyle Kim Taehyung gerçek değilmiş gibi görünüyordu. Elindeki shakerın sallanışı önce yavaşladı, ardından durdu. Gülüşü Jimin'in ciddi yüzünü taklit etmişti. Jimin onun kendisini net görebildiğini bile sanmıyordu. Mekan o kadar aydınlık değildi ve bar tezgahıyla arasında uzak bir mesafe vardı. Onun kendisi dışında bir yere de bakıyor olabileceğini düşündü. Gözlerini başka bir yöne çevirmeyi denedi. Bir kez daha Kim Taehyung'un olduğu yöne döndüğündeyse adam artık tezgahın ardında değildi.

"Çok güzel. Şimdi de hayal görüyorum." diye homurdandı. Jungkook'un nerede kaldığını merak ediyordu. Başında dikildiği masada az kalmış birasını bıraktı ve tuvaletlerin olduğu tarafa yöneldi. Onu bulacak ve mekandan çıkıp gitmeyi isteyecekti. Burada kaldıkça daha kaç kişide onun yüzünü göreceğine dair bir sayı veremiyordu zira.

Epey içmiş kalabalık bir grubun yanından geçerken zorlandı. Tuvalete giden koridorun yolunu neredeyse tıkamışlardı. Aralarından geçmeyi denedi ve omzundan itildi, bilerek yapılmadığının farkındaydı. Onu loş ışıkta görememişlerdi. Gerçi o kafayla etraf tamamen aydınlık olsa da göremezlerdi Jimin'i, bu düşünceyle gülmesini tutamadı.

"Sarhoşsun." Kulağına oldukça yakından gelen sesle yerinde zıpladı. Çenesini sıkarak sesin geldiği yöne dönmüştü. Parlak, tereddütlü gözlerle karşılaşmayı beklemiyordu.

"Değilim aslında." dedi, sesi titreyince içinden bir siktir çekmişti. Uyarmadan kolunu kavradı karşısındaki. Bu tavır onu rahatsız edebilirdi ancak arkasındaki yere düşen çocuğu görünce fikri anında değişmişti. Taehyung onu çekmese yerdeki şu an onun üzerinde olacaktı.

"Kendi kendine gülüyordun, sarhoş olduğunu düşündüm." Jimin kaşlarını kaldırdı.

"Kendi düşünceme gülüyordum. Sen kendini komik bulmuyorsun sanırım." Uzun boylunun suratında hafif bir gülümseme belirdi. Jimin'in kalbi teklemişti.

"Taehyung!" Arkadan ince bir ses yükseldi, Jimin'in dikkati oraya yöneldi anında. Fotoğraflardaki kızı elbette tanımıştı, Taehyung'un kolunu kavramak için uzanan elini fark edince istemsizce sıktı dişini. "Gitmiyor muyuz aşkım?"

Bir yanıt gelmediğinde Jimin esmer çocuğun yüzüne bakmıştı. Göz göze geldiler. Kim Taehyung Jimin'in aksine gözlerini ondan hiç ayırmamıştı çünkü. Jimin'in işaret parmağı tereddütle onun arkasını gösterdi.

"Kız arkadaşın..." dedi boğazına batan farazi cam parçalarını yutarken. "Seni bekliyor."

"Tae ben." Jimin'den ayırmadığı eliyle onun kolunu bir kez sıkıp tamamen bıraktı. Gitmenin eşiğindeydi. Jimin bir yanıt mırıldandı, duyulduğundan şüphesi vardı.

"Jimin." Taehyung arkasında kalan kıza bir bakış atmış ve veda etmek için elini kaldırmıştı.

"Umarım yeniden karşılaşırız Minnie."

Kare gülüşü yüzünü kapladı. Mekandan ayrıldığında bile Jimin öylece duruyordu. Adının onun tarafından kısaltılmasını gözünde büyütmemeliydi, değil mi? Onunla karşılaşmıştı ama bunu da büyütmemeliydi. Kalbinin atışını kulaklarında duyabiliyordu. Taehyung nasıl hem en doğru hem en yanlış zamanlamayı seçebilmişti? Hepsinden ötesi ise Kim Taehyung, Jimin'le yeniden karşılaşmayı umuyordu. Bunun öylesine söylenmiş bir cümle olmadığını biliyordu Jimin. Onun bunu daha önce birçok kişiye söylediğini görmüştü ekranın ötesinden. Hiçbirinde gözlerinin böyle parıldamadığından emindi. Büyütemezdi. Tüm okların bir yönü kendisini diğer yönü Taehyung'u gösterse bile bunu büyütmeyecekti. Gerçekten bir şey olmadığı sürece dudaklarını mühürlemeyi seçti. Çünkü biliyordu, ağzını açarsan büyüsü bozulurdu.


Evet, sonunda karşılaşıldı...

Half of My Soul ~ VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin