İyi okumalar...
"Senin hakkında bir video yayınladığına hala inanamıyorum. Delirmiş herhalde." Jimin odasından çıktığından beri aynı cümleyi farklı şekillerde kurmaktan bıkmayan arkadaşına göz devirdi. Diğerinin yaptığı konuşmayı sürdürmek olmuştu. "Onunla bir daha görüşmeyeceksin, değil mi?"
"Jungkook keser misin artık şunu? Neden görüşmeyeyim?" Kollarını iki yana açtığında Namjoon'a çarpmıştı ancak iri yapılı erkek arkadaşı bundan incinecek değildi. Sevgilisinin ani bağırışını önlemek adına araya girdi yalnızca.
"Kook, bırak güzelim. Bu Jimin'in hayatı, burnumuzu sokmayalım. Ne yaptığının zaten farkındadır." Jimin onun yanaklarına dokundu hafifçe.
"Teşekkür ederim." İşaret parmağı Jungkook'u gösterdi. "Sadece bir kere bana güvensen ölür müsün Jeon kişisi?"
"Sana neden güvenmeyeyim? Ben o herife güvenmiyorum. Sevgilisi varken sana yürüyor resmen." Jimin bir yudum kahve içip mırıldandı.
"Bana yürüdüğü falan yok. İyi anlaşıyoruz, bu kadar." Arkadaşının eli göğsünü buldu.
"Bu çocuğun körlük seviyesi beni delirtecek. Jimin, adam seni öptü öptü. Kaç kere hem de. Hala nasıl bunu söyleyebiliyorsun, imdat ya!" Gözleri irileşti kısa boylunun. Mırıldanan kişi Namjoon'du.
"Kook, hala uykumu alamadım ve kanepede her yerim tutulmuş. Lütfen ama lütfen bağırmaz mısın hayatım?" Jungkook dudaklarını sarkıtıp onun başına bir öpücük kondurdu.
"Kıyamam benim canım sevgilime ben. Oy, yerim seni." Biraz yerinde dikleştikten sonra onu kendine çekti diğeri.
"Ayrıca ne var adam ona yürüyorsa? Jimin karşılık verdi mi hiç? Sevgilisi olan bir adamın bekar birine yürümesi onun ayıbı, Jimin'in değil. Ben arkadaşımızın aklı başında olmayan bir harekette bulunacağını sanmıyorum. Adamı yatağına alacak hali yok ya." Jungkook'un gözleri Jimin'i bulunca hak verir bir ifadeyle omuz silkmişti çocuk. Ardından kahvesinden son yudumunu alıp odasına yöneldi.
"11'de dersim var, hazırlanıp çıkacağım ben." Diğerlerinin onaylayan mırıltılarının arasında kapıyı açarak içeri girmişti. Düzeltmediği yatağa baktığında irkildi.
"Günaydın Minnie." Alt dudağını kemirerek başını yastığa sürten çocuğu izledi. Uzun boylu önce hafifçe esnedi, ardından birkaç saat önce doğan güneşten daha parlak gülümsedi. "Gece uyuyakalmışım, kusura bakma."
"Sorun değil." diye mırıldandı Jimin. Sabah uyandığı an yaşadığı şoku hala atlatabilmiş değildi, koca bir kupa kahveyi devirmesi gram kendine getirmemişti.
"Benden önce sen uyudun. Gidip gitmemek arasında kararsız kalmıştım aslında ama uyumuşum öylece. Biraz da senin yüzünden açıkçası, bana kızamazsın." Jimin giyecek bir şeyler bulmak için dolabına yönelirken mırıldandı.
"Neden benim yüzümdenmiş?" Diğerinin yataktan kalktığını duymuştu ancak ensesinde biteceğini düşünmemişti. Taehyung'un ılık nefesi kulağına değince irkildi.
"Çok güzel kokuyorsun, kokun beni mayıştırdı." Gözlerini yumma dürtüsüne direnemedi. Birkaç saniye öylece durmalarının ardından gerçeklik bir yumruk gibi karnına çakıldı.
"Dur." dedi aniden onunla yüz yüze gelerek. Taehyung meraklı gözlerle yüzünü izliyordu. "Bunu yapamazsın."
"Neyi yapamam?" Anlamadığı belliydi, anlamazdan gelmiyordu. Düpedüz, net bir şekilde anlamamıştı ne kastettiğini çocuk. Aptal olma ihtimali yüzde kaçtı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Half of My Soul ~ Vmin
FanfictionÜniversite öğrencisi olan Jimin, bir akşam televizyonda birini görür. Başta asla hoşlanmadığı adam hakkında garip tesadüflere rastladıkça hayatında ilk defa ruhunun diğer yarısını bulduğunu düşünmeden edemez. Ancak kader onun sevgisini sınamakta old...