13. Görmek

244 38 19
                                    

İyi okumalar...


"Ukalanın teki olduğunu söyledi. Hayır, anlamıyorum. Adamın keyfi olmayabilir. Seninle fotoğraf çekinmek zorunda mı anasını satayım?" Jungkook omuz silkmişti.

"Yani herkesin bakış açısı değişebilir Chim. Belki ona çok ukalaca geldi bu ama bak, sen anlayışla karşılıyorsun." Jimin yüzünü buruşturdu.

"Sanki anlayışlı olmam onun çok umrunda olurmuş gibi. Büyük bir başarısızlığı taşıyorum sanki sırtımda. Asla geçmedi de, anlamıyorum. Haksızlık mı bu yaptığım?" Jungkook konuşmak için ağzını açtı ama Jimin'in arkasında kalan boşluğa çevirmişti gözlerini.

"Ne haksızlığı? Kime ne yapıyormuşsun?" Yanına oturan çocuğu buldu gözleri. Jimin'e bakmadan telefonuyla oynamaya girişmişti bile. Sanki sormuş olmak için sorduğunu hissetti Jimin.

"Kendime, diyordum. Kendime haksızlık mı yapıyorum acaba nankör biri olduğumu düşünerek?" Yong-il'in omuz silkmesi belli belirsizdi.

"Nankör değilsin ki. Niye nankör olasın?" Jimin bedenini tamamen ona çevirdi ve düşünmeden konuşmaya başladı. Düşünseydi soramazdı.

"Peki birinin hakkında tek bir kişinin söylediği şeye inanmalı mıyız? Yoksa bizzat tanımadan bilemez miyiz? Buna ne diyorsun?" Yong-il kaşlarını çattı ve gözlerini ona çevirdi. Dikkatini çekebilmişti. Sevgilisinin dikkatini çekebilmesine neredeyse sevinecekti.

"Kimden bahsettiğimize göre değişir." Jungkook dudaklarını araladı. Herhangi biri diyeceği ya da uydurma bir isim söyleyeceği barizken Jimin onun konuşmasına fırsat vermedi. Dürüsttü, konuşmaktan kaçınmazdı ve aklındakini öylece aktarırdı. Doğrusu, Yong-il'in umarsız tavrı da bunu yapma isteği doğurmuştu içine.

"Kim Taehyung." dedi en yakın arkadaşının gözlerinin irileşmesine neden olurken. Yong-il kaşlarını çattı. "Kim Taehyung'dan bahsediyoruz."

"Şu çok sevdiğin çocuk mu?" Sıradan bir şeyden bahseder gibiydi tavrı. Jimin'in geçen gün o defteri bir kez daha okuduğundan habersizdi. "Ona bir kere denk gelmiştim. Aynı otobüsteydik."

Gözleri irileşti. Pekala, evlerine giden güzergah çok benzerdi, Yong-il Taehyung'dan biraz daha uzakta oturuyordu ama aynı yöne giden bir otobüsün ikisinin evine de yakın duraklardan geçmesi mümkündü. Yine de bunun yaşanması canını acıtmıştı. Yong-il'i neden kıskanmıştı? Yong-il Jimin'in sosyal medya hesabında görene dek onun varlığını dahi bilmiyordu üstelik. Neden onun yerinde olmayı diliyordu? Zorlanarak sordu.

"Ve bunu bana şimdi mi söylüyorsun?" Dudaklarından tereddütle çıkacağını düşündüğü kelimeler saf bir öfke ve biraz sitemle çıkınca Yong-il hafifçe geri çekildi.

"Önemli olduğunu düşünmedim Jimin. Onunla aynı güzergaha giden bir ton insan olabilir."

İnanılmazdı, Yong-il gerçekten inanılmazdı. Tamam, belki Jimin'in hislerinden haberdar değildi ancak Jimin'in onun programını izlediğini ve onu görmeyi dileyeceğini biliyordu. Sırf Jimin'le uğraşmak için bile söyleyebilirdi bunu. Onunla uğraşmak favori aktivitelerinden biri sayılırdı. Yeni aktiviteler edinene dek böyleydi en azından.

"Ya..." Lafı bölündü.

"Neden bu kadar önemsiyorsun? Herife aşık değilsin ya." Jimin kaşlarını çattı.

"Sevdiğim biri." diye mırıldanmıştı. Yong-il bunun hiçbir önemi yokmuş gibi bir kez daha telefon ekranına çevirdi gözlerini. Onun ne ile uğraştığını merak eden Jimin eğilince ekran kapandı, telefon masanın üzerinde yerini aldı. "Neye bakıyordun?"

"Gruptan yazmışlardı, önemli bir şey değil." Jimin sorgulayan gözlerini çekmedi. "Şirket grubu Jimin. Birazdan ofise gitmem lazım, seninle daha sonra görüşürüz."

"Ben akşama kadar okuldayım, iş sonrası buluşur muyuz?" Yong-il başını iki yana salladı.

"Yorgun olurum, sanmıyorum." Ve arkasını dönüp uzaklaştı.

Bir süredir bir şirkette yarı zamanlı çalışmaya başlamıştı Yong-il ve bu yüzden Jimin'le görüşmeleri oldukça azalmıştı. Dersi olmadığı günler orada oluyordu çocuk. Jimin kendisinden tüm iş arkadaşlarının haberdar olduğunu duymuştu ancak bunun doğruluğundan emin değildi. Yong-il gizli saklı bir kutuya dönüşmüştü sanki son iki aydır ve bunun işe girdiği zamana denk gelişi tesadüfe benzemiyordu. Üstelik yurtdışında düzenlenen bir eğitim sürecinden bahsediyordu bir süredir. Buradan gidecek olmasından çok mutluydu, Jimin'in varlığı hayatında hiçbir şeyi değiştirmezmiş gibi bireyseldi konuşmaları. Gerçekten de onu terk etmeyi bir an bile düşünmemiş miydi? Oysa şu sıralar Jimin yok olsa bunu fark edeceği şüpheliydi.

"Jimin?" Jungkook'un sesiyle sıyrıldı düşüncelerinden. Gözlerini ona çevirdiğinde kendisine dönük telefon ekranında az önceki kızgınlığın nesnesinin profili vardı.

"Ne oldu?"

Küçük profil fotoğrafına dokundu Jungkook'un parmağı. Hikaye tüm ekranı kaplarken üstteki konuma baktı, ardından kısmen arkası dönük kızı gördü. Bir tabureye oturmuş, yaşça büyük birinin elindeki lahanayı izliyordu. Kimçi yapıyor olmalılardı, Jimin buna daha önce çok sık denk gelmişti zira. Olay konumun Daegu'yu göstermesi ya da kızın fotoğrafta bulunması değildi. Kim Taehyung bariz bir yazıyla atmıştı bunu. Korece harfleri okurken nefesi sanki ciğerini söndürür gibi çıktı dudaklarından.

Büyükannem ve müstakbel gelini kimçi yapıyor



İşler gitgide zorlaşıyor mu ne diyorsunuz?

Half of My Soul ~ VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin