36. Alem

42 3 7
                                    

İyi okumalar...




"Ah, başım. Neredeyim ben ya?" Odaya bir gölgenin girdiğini gördü Jimin. Gözleri ancak bu kadarını ayırt edebiliyordu zira başında inanılmaz bir ağrı vardı. Gün ışığı da görüşünü netleştirmek için hiç yardımcı olmuyordu.

"Uyandın mı alemci?" diyen sesi tanımıştı. Elindeki kupayı komodine bırakan adam yavaşça yatağın kenarına oturdu.

"Alemci mi? Ne alemi?" Jimin şaşkınlık içerisinde ona bakarken söylediğini algılamaya çalışıyordu. Diğeri tek kaşını kaldırdı.

"Dün geceyi hatırlamıyorsun değil mi?" Daha gözlerini açamazken onu nasıl dinleyebilirdi ki? Parlak ışığa suratını buruşturup camı gösterdi işaret parmağıyla.

"Taehyung ne diyorsun? Şu perdeyi kapat da konuş. Kör oldum." Ellerini sertçe yüzüne bastırdı. Onun parmaklarını tutup kendine çekmişti uzun boylu. Güneş artık odanın içinde doğmuş gibi hissettirmiyordu.

"Peki, geceye dair ne hatırlıyorsun Park Jimin?" Duruşu dikleşti, soru işareti dolu gözleri Taehyung'u baştan aşağı süzdü ve ilk tahmini öylece dudaklarının arasından çıkıverdi.

"Adım ve soyadım birlikte söylendiğine göre kesin ben terk edildim ya. Bakayım." Elini kaldırıp yüzük parmağına baktı. "Yüzüğüm de duruyor aslında ama." diye homurdanmıştı alyansını izlerken.

"Niye terk edeyim seni? Sonuçta striptizcinin kucağına atlamamışsın. Gerçi onu yapmış sayılırsın biraz ama." Onun küçük gözlerinin irileşmesine anbean şahit olduğunda bunu hayatı boyunca daha kaç kez yapabileceğini düşündü Taehyung. O gülmemek için dudaklarını kemirirken Jimin panikle peş peşe sormaya başlamıştı.

"Ne yapmışım? Hangi striptizci? Yüreğime mi indireceksin sen benim?" Taehyung yatağa bıraktığı telefonunun kilidini açtı. Ekranı nişanlısına çevirdi yavaşça.

"Yani şu fotoğraflara bakınca sanki sen benimkine indirmek istemişsin gibi duruyor." Jimin cihazı eline aldı şok içindeki yüzü değişmezken. Hiç tanımadığı birinin ona sarıldığı, Jimin'inse bu hiç tanımadığı kişinin göğsüne başını yasladığı fotoğrafların çekildiği ana dair en ufak bir şey hatırlamıyordu.

"Hassiktir! Bunlar ne? Taehyung montaj bu! Montaj, kesin montaj bu! Kim yolladı bunları sana?" 
Onun ağzından çıkacak ismi tahmin edebiliyordu, bu tarz konularda hep en yakınından şüphe eder ve haklı çıkardı.

"Jungkook." Yumruğunu sıkıp yorgana bir kez vurdu. Elinin altındakinin Jungkook olduğunu hayal etmesi için çok parlak bir hayal gücüne ihtiyacı yoktu doğrusu.

"Şerefsiz Jungkook. O nasıl yılandır, sen bilmezsin onu. Bak hep düzenlemiş de atmış bunları sana. Ben köşemde uslu uslu içiyordum yemin ederim." Taehyung gözlerini devirdi bu yanıta. Telefonu onun elinden kapıp yatağın üzerine bıraktı.

"Bari yemin etme Jimin." Kendini açıklamak için hala bir çaba sergiliyordu diğeri ise.

"Ya ama gerçekten bak, uslu uslu içiyordum ben. Nereden çıktı bunlar? Ben bu ablaları pardon abileri tanımıyorum." Tam olarak kim oldukları bir kenara, cinsiyetleri bile tam anlaşılmazken ve gecenin ayık olduğu kısmından bu insanlara dair en ufak bir anısı yokken onlarla nasıl böyle bir iletişim kurabilirdi ki?

"Tanısan biraz şüphe ederdim zaten." diye homurdandı Taehyung onun bu açıklamasına.

"Aşkım gerçekten düzenlenmiştir bu ya. Jungkook'a mı güveniyorsun bana mı Taehyung?" Ciddi yüz ifadesini korumak epey zordu.

Half of My Soul ~ VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin