6. Kağıt

249 36 12
                                    

İyi okumalar...


"Neredesin? Bugün imzalaman gerekiyormuş belgeyi, yoksa konuk almayı unut dediler. Hatırlamıyor musun?" Hawoon iç çekti.

"Jimin, duş alamadım bugün. Sabah sular kesikti. Evden şimdi çıkamam, suya bakmaya gelecekler gün içinde ve saat vermediler." Dişlerini sıktı Jimin. Telefondan yansıdığını bildiği bir öfkeyle konuştu.

"Hawoon, sen aptal programının o aptal radyoda çıkmasını istemiyorsun sanırım. Ben neden uğraşıyorum senin işlerinle, anlamıyorum ki zaten. Direk bana getirdiler kağıdı." Hawoon güldü.

"Çünkü sen muhteşem birisin ve bana yardım ediyorsun. Jimin, bana gelsene. Kağıdı da getir. Okula dönmeyecek misin zaten birkaç saate yeniden, o zaman götürür verirsin yönetime. Yakın oturuyorum biliyorsun." Jimin'in kaşları çatıldı.

"Hayır, sana gelmiyorum tabi ki. Ne işim var orada?" Hawoon bir kez daha güldü ve bu Jimin'i rahatsız etti.

"Alt tarafı belge imzalayacağım. Gel işte. Beş dakikanı almaz yürümek. Hem o belgeler gerçekten benim için önemli, hayallerimden habersiz gibi konuşma."

Haberi vardı, Hawoon bir radyo programı yapma hayalini o kadar çok anlatmıştı ki Jimin'in beynine kodlanmıştı resmen. Ondan bunu alan kişi olmak istemezdi. Ama bugün Jungkook'un da boş günüydü ve Hawoon'un evine tek başına gitme fikri daha önceki girişimi yüzünden geriyordu çocuğu. Tereddüt ettiğini kısık bir sesle belirtti.

"Bilmiyorum, gelmek istemiyorum. Kendin okula gelsen iyi olur Hawoon." Böylece kurtulabilirdi. Telefonu suratına kapatmak üzereyken Hawoon hızla yanıt vermeseydi Jimin gerçekten böylece kurtulacaktı.

"Ev arkadaşım da evde Jimin, istersen kapının önünde de imzalarım. Gel lütfen."

Hiçbir şey olmayacak. Eve giden yolda içinden defalarca tekrarladığı cümle buydu. Hawoon ona kapıyı açtığında da, kolundan çekip salondaki koltuğa oturttuğunda da, elindeki kağıda göz geçirdiğinde de söyledi bunu kendine sürekli. Karşısında dikilen çocuğa tereddüt içinde bakıyordu.

"İmzala hadi. Gideyim ben de." Hawoon koridora yöneldi ve arkasına dönmeden seslendi.

"Kalem alayım bir dakika." Jimin koltuktan kalktı, telefonunda kilit ekranını süsleyen Taehyung'un gitarının fotoğrafına baktı, imzalanan kağıdı alıp evden çıkmayı planlıyordu ancak bir kez daha Hawoon'un sesini duydu. "Jimin, bir gelir misin?"

Tereddütle yürüdü. Başı dikti ama karnında bir sıkışıklık hissediyordu. Başını oda kapısından uzattı. Hawoon masanın üzerinde bir şeyler aranıyordu, gerçekten de kalem aradığını düşündü Jimin. Bedeninin birden kavranması ve Hawoon'un dudaklarına yapışması o kadar beklenmedikti ki yatağa sürüklenmesi çok kolay olmuştu. Omuzlarından itti çocuğu.

"Hawoon kes şunu." Ön tarafına dokunan parmaklardan iğreniyordu. Hawoon'dan iğreniyordu ama ondan güçlü olamadığı için uzaklaştırmayı bir türlü başaramıyordu. Bağırdı. "Hawoon bırak beni! Çekil üstümden!"

"Sadece takılıyoruz Jimin, bu kadar büyütme. Çok güzelsin. Sana biraz müzik açmamı ister misin?" Dişlerini sıkarken son bir güçle itti onu.

"Çekil dedim!"

Az öncekinden daha sert davranmıştı diğeri. Jimin dudakları sertçe öpülürken başını zorlukla yana çevirebildi. Ama hala onun altından çıkamamıştı. O sırada gördü, Hawoon'un sıyırdığı eşofman altından kurtulan sertliği kendi giyinik karnına değince midesi bulandı. Daha sert sıktı dişlerini. Anlamıyordu, nasıl gücünün yetmediğini ve bir türlü kurtulamadığını aklı almıyordu işte.

Arka planda bir şarkı çalmaya başladı. Jimin'in bir şekilde bulduğu, Kim Taehyung'un varlığını kendisine bağlayan ilk sebeplerden olan o şarkıcı başka bir şarkıyı söylerken gözlerini sımsıkı yumdu. Hawoon'un suratıyla bu şarkıyı bağdaştıramazdı, bağdaştırırsa bir daha asla dinleyemezdi ki. Onu itmeyi sürdürdü. Hawoon'un inleme sesleri doluyordu kulağına ama şarkıya verdi tüm dikkatini. Sonra bir şey oldu.

Hawoon üzerinden çekildi, kendi rızasıyla. Yatağa gelmişti. Jimin onun yarattığı kirliliğe dönüp bakmadı bile. Hızla kıstırıldığı yerden kalktı ve oda kapısına yöneldi. Onu hayatı boyunca bir kez daha görmek istediğini hiç sanmıyordu. Hawoon'dan tiksiniyordu. Arkadan onun sesini duydu bunun son kez oluşunu umarak.

"Jimin, bir daha görüşmemiz gerekmiyor. Bu kadar büyütmesen de olurdu."

Şarkı hala çalarken ve Jimin evin kapısına o imzalattığı belgeye dokunmadan yürürken hafızasını silmek istedi. Evden çıktı. Ciğeri maraton koşmuş gibi ağzına dek şişiyordu sanki. Aklı almadı. Az önce olanları gerçekten saymıyordu zihni. Yaşanmamıştı hiçbiri, Hawoon denen biriyle bile tanışmamış olmalıydı, değil mi? Öyle olsaydı, zihninde kurmuş olmanın gerçekten yaşamaktan çok daha rahatlatıcı olacağını düşündü. Unuttu sonra. Bir daha hatırlamayacaktı, bunu birine anlatana dek asla hatırlamayacağını biliyordu.

Bu olaydan üç gün sonra, Kim Taehyung bir gönderi attı sosyal medya hesabına. Jimin önüne düşen bildirime gözlerine dolan yaşlarla baktı. Aşk gerçekten tesadüfleri seviyor, demişti sevdiği adam. Üç gün önce sabah okula giderken yaşadığı şey geldi aklına. Markete girmişti ve market çalışanları Kim Taehyung'un üç dakika önce marketten çıktığını konuşuyorlardı. Tesadüf, diye düşünmüştü. Bir tesadüf daha gelmişti işte ve Jimin tesadüflere inanan tek kişi olduğunu sanıyordu. Kim Taehyung'un aşkı tesadüflerle bağdaştırması, kalbinde bu sefer boynu bükük bir gül açmıştı.


Burada çok kısa konuşmak istiyorum çünkü hiçbir şeyi güzellemediğimizi belirtmek biz yazarlar için bazıları yüzünden zorundalığa dönüştü. Jimin'in burada yaşadığı olay korkunç ve kesinlikle yapan kişinin yüzde yüz kusurlu olduğu bir durum. Onun kendini suçlamasına izin vermeyecektim ama bazılarımız kendini suçlamayacak kadar güçlü olmayabiliyor, en azından başlangıçta. Hawoon'a da dilediğiniz kadar küfredebilirsiniz, İngilizce etmeyin watty kızıyor sonra. Öperim.

Half of My Soul ~ VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin