İyi okumalar...
"Ayrıldınız mı şimdi siz?" Yatakta uzanıp kitabını okumaya çalışan beden sessiz kaldı.
"Jungkook, bu öyle pat diye sorulur mu? Densiz gibi." Buruşan yüzüyle sevgilisine baktı Jungkook.
"Sus be, nasıl soracaktım başka?" Namjoon omuz silkip onu yanıtladı.
"Yani mesela son durumlarının ne olduğunu sorabilirdin." Şimdi diğerinin odağı tamamen Namjoon'un üzerindeydi. Bedenini ona çevirdikten sonra asık yüzüyle konuşmuştu.
"Ya bunun benim sorduğumdan farkı ne?" Onun bu utanmaz densizliğine karşılık oldukça oturaklı olan çocuk hafifçe gülümsedi ve Jungkook'a aradaki farkı açıkladı.
"Daha nazik mesela, ne dersin?" Jungkook ciddi ciddi bir süre düşündü. Bu sessizliği şaşkın bir halde izliyordu Namjoon. Normal şartlarda anında bir red yerdi çünkü sevgilisinden. Üstelik çok düşünceli olduğu için acımasızca eleştirilirdi de. Ki Jungkook konuştuğunda Namjoon'u pek de yanıltmış sayılmazdı.
"Yok, sevmedim. Ben böyle soracağım." Gözlerini tekrar arkadaşına çevirdi. "Jimin? Siz ayrıldınız mı şimdi Taehyung'la?" Jimin iç çekip sonunda onlara bakmıştı.
"Ya size odama girme hakkını tam olarak kim verdi acaba? Salsanıza beni bir." Elindeki kitabı yanına bıraktı yattığı yerden doğrulurken.
"Cevap ver salalım kardeşim. Girdin bir depresyona, odanı terk ettiğini göremiyoruz ya bir haftadır." Namjoon Jimin'in göz devirdiğini görünce sevgilisinin kolunu tutmuş, kapıya doğru çekmişti.
"Bence Jimin haklı, biz rahat bırakalım çocuğu. Hadi Jungkook." Diğeri onun nazik tutuşundan kurtulmakta zorlanmadı. Biraz daha sıkı tutmadığı için pişman olmuştu iri yapılı olan. Jungkook eliyle yataktakini gösterdi.
"Ya böyle mi yaşayacak ömür boyu? Odasına kapanacak, üzgün üzgün oturacak, burnunu bile dışarı çıkarmayacak. Eziyet ediyor kendisine resmen." Yatağa koyduğu avuçlarına gücünü bırakırken biraz geriye bıraktı bedenini Jimin.
"Hak etmiyor muyum sence?" Arkadaşı yatağın kenarına çöküp dizine dokunmuştu.
"Neyi hak ediyormuşsun? Şımardı o da yani, ne varmış canım hayır dediysen?" Namjoon onlara doğru bir adım atıp kısık bir tonda Jungkook'a tekrar seslendi.
"Biz karışmasak mı acaba?" Bu sefer onu yalnızca itmekle kalmamış, sesini de yükseltmişti öfkeyle ayaklanan Jungkook.
"Ne demek karışmayalım?" Eli Namjoon'u göğsünden bir kez itti. "Jimin bizim canımız ciğerimiz, nasıl karışmıyorsun lan? Elin herifi öyle gökten inip de benim miniğimi üzecek, biz de izleyecek miyiz mal gibi?" Ancak sevgilisi onun sinirine oldukça sakin bir yaklaşım sergiliyordu.
"Müdahale etmek doğru değil gibi sanki. Hadi biz çıkalım, Jimin'i de yalnız bırakalım." Tutulan kolunu kendine çekti Jungkook. Ardından Jimin'in yatağına yürüdü yeniden.
"Ya yeterince yalnız kalmadı mı bu çocuk? Kalk lan, seni alem yapmaya götürüyorum." Jimin bedenini sırt üstü yatağa bırakıp kitabını kavradı.
"Jungkook gerçekten modumda değilim." Yatağın ayak ucunda dikilip ellerini göğsünde bağlayan Namjoon lafa daldı.
"Ne alemiymiş bu ayrıca?" Başta kendisine açıklama yaptığını sandığı sevgilisi onu duymazdan gelmişti.
"Bizim okuldakilerin takıldığı barda bir parti vardı bu akşam. Gidelim, hoşunuza gitmezse çıkar geliriz yani ne var? Hı? Ne dersin Jim'im?" Kaşlarını kaldırıp yeniden dikkat çekmeyi denedi iri yapılı çocuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Half of My Soul ~ Vmin
FanfictionÜniversite öğrencisi olan Jimin, bir akşam televizyonda birini görür. Başta asla hoşlanmadığı adam hakkında garip tesadüflere rastladıkça hayatında ilk defa ruhunun diğer yarısını bulduğunu düşünmeden edemez. Ancak kader onun sevgisini sınamakta old...