Bölüm 38

6.9K 227 43
                                    

Gecikme için çok özür dilerim... Oldukça yoğun bir dönem geçirdim, annemin ameliyatıydı, benim tedavimdi derken pek kafamı toparlama fırsatı bulamadım... İyi okumalar umarım beğenirsiniz...

Mert'e baktım. Ne demek umarım? Endişeyle baktığımı görünce cevap verdi.

-Yani Serhat ve Mustafa hastaneye gittiler. Poyraz diye bir adamın şirketinde yangın mı ne çıkmış, Sarp da gidecekti ama götürmediler. Sarp'a göz kulak olmam için beni bıraktılar ama Sarp sana yaptığını söyleyince gözüm döndü yumruk çakıp çıktım. Eğer...

Yaptığım ani frenle Mert öne doğru savruldu ve kafasını torpidoya vurdu. Şaşkınlıkla ona baktım. İnleyerek kafasını tuttu ve doğruldu. Söyleniyordu kendi kendine ama pek duyduğum söylenemez. Hangisine tepki vereceğimi şaşırdım! Sarp'a vurduğuna mı? Melisa'nın çalıştığı şirkette yangın çıkmasına mı? Arkadan gelen korna sesleri kendime gelmemi sağladı ve yola devam ettim.

-Serhat'ın ya da Mustafa'nın numarası var mı sende?
-Serhat'ın var.
-Ara ve hangi hastane olduğunu öğren. Melisa arkadaşım. O şirkette çalışıyor.

Mert şaşırmıştı. Doğal, hiç arkadaşım yoktu, şimdiye kadar... Kafasını salladı ve telefonunu çıkardı. İnşallah iyilerdir. Mert konuşmaya başladığında ben derin düşünceler içindeydim. Sarp gerçekten o kadar vicdan azabı çekiyor mu? O gün gözlerindeki pişmanlığa şahit oldum ama o öyle bir şey düşündüğünü nereden bilebilirdim ki?
-Devam et döneceğin yeri söyleyeceğim, yakınız.

Kafamı salladım. Sarp hayatıma girdiğinden bu zamana hayatımda çok şey değişti. Artık gece Kemal'i gördüğüm kabuslarım yok. Sigara içip elimde söndürme isteği duymuyorum. Yorgunluktan ölene kadar spor salonunda antrenman yapmayı da bıraktım. En önemlisi, kendimi bir kadın gibi hissetmeye başlamıştım. Her güzel şeyin bir sonu olur...

Bundan sonra kendi yalnızlığımda boğularak hayatımı sürdüreceğim. Sarp olmadan karanlığa karışacağım, benim tek ışığım Sarp'la yaşadığım güzel anılar. Fakat bu ışık öyle bir ışık ki, benim hayatta kalmam için tutunduğum dal olacak. Bir mum ışığı değil, yolunu kaybetmiş birinin kutup yıldızı ışığı gibi. Hiç tükenmeyecek, bitmeyecek ama zamanı geldiğinde beni terk edecek.
-Elmira, beni duymuyor musun sen?

Mert'in bağırmasıyla sıçradım. Ne var anlamında kafamı salladım. Ofladı ve burun kemerini sıktı.
-Dönüşü kaçırdın, ilk sağdan dön.

Bir an önce gidip Fethiye'nin havasını içime çekmek istiyorum. Bir nebze olsun rahatlatır. Bu söylediğime kendim inanıyor muyum acaba? İlk sağdan girdim ve dolanmaya başladım. Sonunda hastaneyi bulduk. Otoparka park ettim ve hastaneye girdik. Danışmana sordum ama soyadını bilmediğim için yardımcı olamadı.
-Şirkette yangın çıkmış, Poyraz, Melisa ya da İpek? Soyadlarını bilmiyorum.
-Hanımefendi üzgünüm yardımcı olamayacağım.

Ben seni konuşturmasını bilirdim de neyse! Adımın seslenilmesiyle arkamı döndüm. Serhat bu. Ona doğru yöneldim. Pekala sarılmasını beklemiyordum. Ayıp olmaması için karşılık verdim. Geri çekildi ve samimi bir tebessümle baktı yüzüme.
-İyisin?

Gülümsedim ve kafamı salladım. Mustafa da geldi. Selamlaşma faslı bittikten sonra Serhat tekrar bana döndü.
-1002 numaralı odada, sadece kız dumandan etkilenmiş. Biz kaçalım Sarp'ı daha fazla yalnız bırakmayalım.

O an arkalarından bakmak değil de, onlarla gitmek istedim. Tuhaf olan, Serhat hiç bir şey olmamış gibi davranıyor. Sarp'la olan kavgamızı yansıtmaması beni mutlu etti. Şimdi kızları görmeliyim. Asansörle yukarı çıktık. Koridora gelince Melisa'nın odasının önünde kimseyi göremedim.
-Elmira ben seni şurada bekliyorum.

ÇAPKIN & PSİKOPATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin