Yola odaklandım. Şansa trafik yok, yol açık. Evin yoluna girince karşı kavşaktan bizimkileri gördüm. Kornaya basınca buraya baktılar. Telefonum çalınca bizimkilerin aradığını tahmin etmek zor olmadı. Telefonu açıp hoparlöre verdim.
-Nereye gittiniz?Her zamanki meraklı Serhat.
-Sana ne?
-Çok bir yerimdeydi hani.
-Telefon hoparlördeydi Elmira seni duydu.Kısa bir sessizlik olunca Elmira'yla gülmemek için kendimizi zor tuttuk. O salak Elmira'dan ciddi anlamda tırsıyor.
-Pardon yenge.Yenge dediğinde gülümsememiz soldu. Boğazımı temizledim ve Serhat'a görüşürüz deyip kapattım.
-Elmira sen Serhat'a bakma. O biraz patavatsızdır. Üzgünüm.
-Anlıyorum, sorun değil.Elmira rahatça, güven verici bir ifadeyle gülümsedi. Biz üçümüzde bir birimizden o kadar farklıydık ki. Bir yapbozun parçaları gibiyiz. Serhat her zaman neşeli, meraklı ve bir o kadar patavatsızdır. Mustafa hep ağır başlı, sakin birisi olmuştur. Bizden küçük olmasına rağmen abimiz gibi davranır. Ben ise ikisinin ortasındayım. Genelde yerine göre davranır hareket ederim. Bu dengeyi değişkenliğim bozuyor. Saatim saatime uymaz.
Tam direksiyonu kırıp bahçeye girecektim ki, Serhat hızla önüme geçti ve direksiyonu önüme kırıp benden önce girdi. Geçerken bana öpücük atmayı da ihmal etmedi.
Kafamı sağa sola sallayıp "umutsuz vaka" diye mırıldanınca Elmira hoş bir kahkaha koydu. Elmira'nın kahkahasını cidden seviyorum. Şu ortalarda dolanan tikiler gibi yapmacık ya da birilerini etkilemek için fare gibi cırlamıyor. Tamamen içten, gürültülü ve doğal.
Arabayı bahçeye bırakıp dışarı çıktım. Serhat'ı görünce yanına gidip elimi omzuna koydum ve düz bir surat ifadesi takınınca yüzü düştü. Sorar ifadeyle bana baktı.
-Serhat'ım tercihlerimiz farklı.Ardından gülünce koluma bir tane vurdu. "Şeker çocuk seni" diyerek yanağından makas alınca bir küfür savurdu. Arkamı dönünce Elmira ve Mustafa'nın sırıtarak bizi izlediğini gördüm. Elmira'yla gözlerimiz buluşunca göz kırptım ve eve doğru yürürken Serhat arkamdan bağırdı.
-İyi geceler kardo.Görmese bile gözlerimi devirdim. Arada kıroluğu tutuyor böyle. Arkamı döndüm.
-Nereye?Arabasına atladı ve camı açıp içinden bağırdı.
-Oğlum, gece daha yeni başlıyor. Hayranlarım beni bekler.Kafamı sağa sola doğru salladım. Artık hiç biri bana çekici gelmiyor. Üçümüz eve doğru gittik. Kapı açılınca içerden sesler geliyor. Gülme mi ağlama mı çözemedim. Hızlı adımlarla salona yürüdüm ve annemin kıpkırmızı suratıyla karşılaştım.
-Anne. Ağlıyor musun?Kafasını olumsuz salladı. Durdu ve derin bir nefes aldı. Yanına gidip oturdum ve yüzünü incelemeye başladım. Ağladığına dair hiç bir iz yok. Eliyle işaret ettiği yere bakınca Bakır'ın burnunun ve çenesinin simsiyah boyandığını, mavi ipliğe dolaşmış olduğunu gördüm. Ayrıca halı ve parkelerde siyah pati izleri var. Gerçekten komik görünüyor. Çırpındı ve sonrasında bir miyavlamayla resmen yardım istedi. Hepimiz güldük bu görüntüye, Elmira hariç. Elmira hemen gidip Bakır'ı aldı kucağına ama ipe dolaştığı için ciyakladı.
-Ben çok üzgünüm, hemen yarın götürüyorum.Annemden beklediğim en son şeyi söyledi.
-Hayır, hayır. Bütün gün gülmekten öldürdü beni. Çok tatlı bir şey bu.Elmira'nın yanına oturdum ve Bakır'ı çözmesine yardımcı olmaya çalıştım ama her ipin ucunda ciyaklıyor.
-Gerçekten götürmeliyim, Bakır çok yaramaz. İki günde evi mahveder.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAPKIN & PSİKOPAT
RomanceGecelere adını altın harflerle yazdıran bu playboyu, ailesi adam olması için sürekli elindekileri almakla tehdit ediyor ve daha sayısız yönteme başvuruyorlardı, fakat playboy onun için önemli olan şeylere, yani "kadın"a sahipti. Bunun içinde paraya...